Sözü Türkçe edebiyatın sağlam bellekli, safalı dilli, edalı sözlü ve şen şakrak denemecisi Salâh Birsel’le açmak isterim. Bir tür olarak denemenin hor görülüp ders kitaplarına hapsedilmesi, hele hele Türkçede deneme yazarı yetişmemesi, doğrusu ahlanıp vahlanacak bir meseledir. Öyle ki, iyi bir deneme okumak insanı krallar katına yükseltir, başına taç bile koyar. Salâh Birsel’in denemeleri öyledir mesela: Türkçenin en civcivli, en alacalı kelimelerini bulabilirsiniz onda. Hele Ahmet Rasim’den miras rindlik kemerini de kuşandı mı, demeyin denemenin keyfine. Salâh Birsel’in bir diğer cilvesi de, sözü sık sık Fransız edebiyatından, Fransız yazarlardan, düşünürlerden, sinemacılardan açmasıdır.
Julian Barnes’ın Penceremden nam deneme kitabıyla karşılaşınca akla Salâh Birsel’in gelmesine şaşmamalı. Barnes da, İngiliz dilinin yazarı olsa da, ebeveyninin Fransız olmasından mütevellit, Fransız edebiyatına pek meftun. Aksi takdirde, Madame Bovary’nin çevirileri hakkında bir deneme kaleme almanın külfetine pek yanaşmazdı herhalde. Hatırlayalım, Barnes’ın dikkatlere şayan kurgu eserlerinden pek meşhur Flaubert’in Papağanı da odağına bir Fransız romancısını alır. Penceremden’de Barnes’ın marifetleri bundan ibaret değil: Gözden kaçtığını, hak ettiği değeri göremediğini düşündüğü Amerikan, İngiliz ve Fransız yazarlar üzerinde kurguluyor denemelerini. Hemingway’e bir saygı namında, üç parçalı bir öyküsünü de derç etmiş bu seçkiye.
Barnes’ın ender görülen bir zekası ve içgüdüsel bir nüktedanlığı olduğunu düşündüğü Penelope Fitzgerald, sanata yaklaşımdaki dolaysızlığıyla Orwell, ismiyle müsemma bir edebi talihe sahip olduğunu düşündüğü En Acıklı Öykü’sü ile Ford Madox Ford, Fransa’yla ilişkisi bağlamında Kipling, tavşanıyla Updike, sivri dilli ve alaycılığını nüktedan bir öykü diline dönüştüren Lorrie Moore, entelektüelik ile erotizmi harmanlamasıyla tam bir Fransız olan Michel Houellebecq ve dulluğunun güncesini yazmasıyla Oates bu denemeler toplamında boy gösteren yazarlardan.
Edebiyat üzerine edebi bir düşünme
Julian Barnes’ın Penceremden’de toplanan denemeleri bize edebiyat eleştirisi üzerine düşündürecek cinsten. Barnes, yalnız bir eserde değil, ele aldığı kişinin tüm yazın hayatında odaklanması, bakışlarını parçaya değil de bütüne yönelterek çıkarımlarda bulunması ile dikkat çekiyor. İyi düşünülmüş ve yer yer provokatif çıkarımlar, ele alınan meselenin aceleye getirilmediğini, üzerinde sıkı çalışıldığını gösteriyor. Bu çıkarımlar da doğrudan eserler üzerine değil, kurgunun ne’liği, edebiyatın işlevi, yazarın, insanın ve kurgu karakterin insan olmak bakımından ortaklığına karşın edebiyatta bu üçlü ayrışmanın bizi nasıl bir pozisyonda bırakacağı, yazarın mizacı ile eserin karakteri arasındaki ilişkiler üzerine. Bu haliyle denemeler, edebiyat üzerine edebi bir düşünme olarak görülebilir. Bu meta-edebiyat diyebileceğimiz edebi düşünme, edebiyat hakkında hem teorik hem de eserlere dair birçok ayrıntıyı bilmeyi gerektirdiği için, Barnes’ın denemeleri daha ziyade sahih okura hitap ediyor. Sahih okurdan kastımız yalnız iyi edebiyatı değil, bizatihi edebiyatı seven, onun üzerine düşünen, araştıran ve meraklanan okur. O zaman soralım: Sahih okur musunuz?
Görsel: Ali Çetinkaya
Yeni yorum gönder