Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Sihirli kalemlerle yazılamayan anılar



Toplam oy: 872
Mary Karr // Çev. Mert Akcanbaş
Beyaz Baykuş
Kendisi de bir anı yazarı ve bu konuda çalışan bir akademisyen olan Mary Karr'ın, büyük ölçüde kendi anı kitaplarını nasıl yazdığına ve üniversitede öğrencilerine verdiği derslerin kilit noktalarına dayanan bir kitap aslında Onlar Nasıl Yazdı.

"Hayatımı anlatsam roman olur." Herkes kendi hayatının yazarı mıdır? Yaşadıklarını kurgulayıp roman haline getirerek raflara sürmediği için "yayımlanmamış bir yazar" mıdır?  Ya da hayatlar roman kurgusuyla değil de anı türünde yazılabileceğine göre neden yazmıyoruz? Yeterince ünlü ve ilgi çekici biri olmadığımız için mi?

Öyle ya da böyle gerek edebiyatta gerek sinemada "gerçek hayatta yaşanmış" olduğu belirtilen hikayeler her zaman gözbebeği konumunda. Bir yazın türü olarak anı da bu ilgiye okuyucu açısından karşılık veren –en az otobiyografi kadar– etkili bir tür. Bu noktada, bahsi geçen türlerin belirleyici ayrımlarından birine dikkat çekmek gerekiyor: Otobiyografiler, genellikle kişinin ya hayatının tamamında ya da belirli bir döneminde odaklanan zamandizimsel bir kurguyla oluşturulurken; anı türü, epizodik anlatımlarda odaklanıyor. Örneğin son yıllarda ülkemizde de müzisyen kimliğinin neredeyse önüne geçerek çoksatanlar mertebesine eren Patti Smith'in iki kitabı bu ayrıma örnek olarak gösterilebilir: Çoluk Çocuk, Smith'in büyük ölçüde Robert Mapplethorpe ile yaşadığı dönemi anlatırken, otobiyografi türüne yakın duruyor; son kitabı M Treni ise Smith'in kronolojik bir kaygısı olmayan, çağrışımlara dayalı epizodlarla anı türünün özelliklerini gösteriyor.

 

 

 

 

Hafıza, bellek, empati

 

Mary Karr'ın Türkçede yakın bir zaman önce Onlar Nasıl Yazdı adlı kitabı, anı kitaplarının kendileriyle yarışır bir şekilde, yazarın bir diğer kitabı Yalancılar Kulübü gibi çoksatar olmuş bir kitap. Kitap, kapağında "New York Times Bestseller" ibaresiyle birlikte Joyce'dan Márquez'e, George Eliot'tan George Orwell'e, Çehov'dan Dostoyevski'ye ünlü yazarların anılarını nasıl yazdıklarını irdeleyen bir kitap izlenimi sunarken, kitabı okuduğunuzda bu izlenimi verme çabasının bir “strateji” olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz. Keza kendisi de bir anı yazarı ve bu konuda çalışan bir akademisyen olan Mary Karr'ın, büyük ölçüde kendi anı kitaplarını nasıl yazdığına ve üniversitede öğrencilerine verdiği derslerin kilit noktalarına dayanan bir kitap aslında Onlar Nasıl Yazdı. Kapakta ve tanıtımda adı geçen yazarların anı anlatıları, kısa örnekler olarak kullanılmaktan öteye geçmiyor. Karr, yer yer söz konusu yazarların anlatılarından örnekler verirken –kitabın orijinalinde nasıl olduğunu bilmiyoruz ancak– Türkçe baskıda alıntıların tırnak içinde verilmemelerinin bir editoryal hata olduğunu belirtmek gerekiyor, yanı sıra özellikle kitap isimlerinin orijinal yazılışlarında da bazı yanlışlar yapılmış.

Kitabın içeriğine odaklandığımızda ise, yazarın anı türünün kendine özgü nitelikleri yerine, genel olarak kurmaca yazının dinamiklerinde odaklanan bir rehber yazma kaygısında olduğunu görüyoruz. Özellikle kitabın sonuna doğru giderek artan yazarlık geleneği hakkında söyledikleri ve yazar profilini hayli klişe bir biçimde sunuşu, kitabın temel amacı olarak sunulan anı türünün mahiyetinden uzak nitelikte: "Kalemi alıp yazmaya başlamanız bile sizi binlerce yıllık geçmişi olup içinde mağara duvarlarına resim çizen adamdan Homeros ve Toni Morrison'a kadar pek çok sanatçının bulunduğu yazarlık geleneğine katar. Akademinin yazarlığın öldüğünü haykırdığı yıldızlar çağında bir yazarı kutsamak saçmalıktır. Kitap ödüllerinden birini seyrederseniz yazarların Amerika'nın En Çirkinleri yarışmasında olduklarını sanırsınız. Bizler üzerlerine içkilerini döken ve öz çekimlerde şaşkın çıkan aptallar gibiyizdir. Ama yine de bize saygı duymalısınız. (...) berbat bir yaşamdan bir gerçek ortaya çıkarma çabamızdan dolayı geri kalanlarımıza da saygı duymalısınız."

Yazar anı türünde üzerinde durulması gereken hafıza, bellek, anıların ve egoların çarpıtılması, empati gibi konularda yer yer düşündürücü kapılar açsa da, Onlar Nasıl Yazdı, edebiyat tarihinde yer bulmuş nitelikli anı anlatılarını irdelemeye imkan vermiyor. Bununla birlikte, kitabın sonunda yer alan belli başlı anı kitapları listesi, yüzeysel yazma rehberlerinden ziyade birincil metinleri okuyup tahlil etmenin önemi açısından işlevsellik taşıyor.

 

 


 

 

Görsel: Enes Diriğ

 


Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.