"Hayatımı anlatsam roman olur." Herkes kendi hayatının yazarı mıdır? Yaşadıklarını kurgulayıp roman haline getirerek raflara sürmediği için "yayımlanmamış bir yazar" mıdır? Ya da hayatlar roman kurgusuyla değil de anı türünde yazılabileceğine göre neden yazmıyoruz? Yeterince ünlü ve ilgi çekici biri olmadığımız için mi?
Öyle ya da böyle gerek edebiyatta gerek sinemada "gerçek hayatta yaşanmış" olduğu belirtilen hikayeler her zaman gözbebeği konumunda. Bir yazın türü olarak anı da bu ilgiye okuyucu açısından karşılık veren –en az otobiyografi kadar– etkili bir tür. Bu noktada, bahsi geçen türlerin belirleyici ayrımlarından birine dikkat çekmek gerekiyor: Otobiyografiler, genellikle kişinin ya hayatının tamamında ya da belirli bir döneminde odaklanan zamandizimsel bir kurguyla oluşturulurken; anı türü, epizodik anlatımlarda odaklanıyor. Örneğin son yıllarda ülkemizde de müzisyen kimliğinin neredeyse önüne geçerek çoksatanlar mertebesine eren Patti Smith'in iki kitabı bu ayrıma örnek olarak gösterilebilir: Çoluk Çocuk, Smith'in büyük ölçüde Robert Mapplethorpe ile yaşadığı dönemi anlatırken, otobiyografi türüne yakın duruyor; son kitabı M Treni ise Smith'in kronolojik bir kaygısı olmayan, çağrışımlara dayalı epizodlarla anı türünün özelliklerini gösteriyor.
Hafıza, bellek, empati
Mary Karr'ın Türkçede yakın bir zaman önce Onlar Nasıl Yazdı adlı kitabı, anı kitaplarının kendileriyle yarışır bir şekilde, yazarın bir diğer kitabı Yalancılar Kulübü gibi çoksatar olmuş bir kitap. Kitap, kapağında "New York Times Bestseller" ibaresiyle birlikte Joyce'dan Márquez'e, George Eliot'tan George Orwell'e, Çehov'dan Dostoyevski'ye ünlü yazarların anılarını nasıl yazdıklarını irdeleyen bir kitap izlenimi sunarken, kitabı okuduğunuzda bu izlenimi verme çabasının bir “strateji” olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz. Keza kendisi de bir anı yazarı ve bu konuda çalışan bir akademisyen olan Mary Karr'ın, büyük ölçüde kendi anı kitaplarını nasıl yazdığına ve üniversitede öğrencilerine verdiği derslerin kilit noktalarına dayanan bir kitap aslında Onlar Nasıl Yazdı. Kapakta ve tanıtımda adı geçen yazarların anı anlatıları, kısa örnekler olarak kullanılmaktan öteye geçmiyor. Karr, yer yer söz konusu yazarların anlatılarından örnekler verirken –kitabın orijinalinde nasıl olduğunu bilmiyoruz ancak– Türkçe baskıda alıntıların tırnak içinde verilmemelerinin bir editoryal hata olduğunu belirtmek gerekiyor, yanı sıra özellikle kitap isimlerinin orijinal yazılışlarında da bazı yanlışlar yapılmış.
Kitabın içeriğine odaklandığımızda ise, yazarın anı türünün kendine özgü nitelikleri yerine, genel olarak kurmaca yazının dinamiklerinde odaklanan bir rehber yazma kaygısında olduğunu görüyoruz. Özellikle kitabın sonuna doğru giderek artan yazarlık geleneği hakkında söyledikleri ve yazar profilini hayli klişe bir biçimde sunuşu, kitabın temel amacı olarak sunulan anı türünün mahiyetinden uzak nitelikte: "Kalemi alıp yazmaya başlamanız bile sizi binlerce yıllık geçmişi olup içinde mağara duvarlarına resim çizen adamdan Homeros ve Toni Morrison'a kadar pek çok sanatçının bulunduğu yazarlık geleneğine katar. Akademinin yazarlığın öldüğünü haykırdığı yıldızlar çağında bir yazarı kutsamak saçmalıktır. Kitap ödüllerinden birini seyrederseniz yazarların Amerika'nın En Çirkinleri yarışmasında olduklarını sanırsınız. Bizler üzerlerine içkilerini döken ve öz çekimlerde şaşkın çıkan aptallar gibiyizdir. Ama yine de bize saygı duymalısınız. (...) berbat bir yaşamdan bir gerçek ortaya çıkarma çabamızdan dolayı geri kalanlarımıza da saygı duymalısınız."
Yazar anı türünde üzerinde durulması gereken hafıza, bellek, anıların ve egoların çarpıtılması, empati gibi konularda yer yer düşündürücü kapılar açsa da, Onlar Nasıl Yazdı, edebiyat tarihinde yer bulmuş nitelikli anı anlatılarını irdelemeye imkan vermiyor. Bununla birlikte, kitabın sonunda yer alan belli başlı anı kitapları listesi, yüzeysel yazma rehberlerinden ziyade birincil metinleri okuyup tahlil etmenin önemi açısından işlevsellik taşıyor.
Görsel: Enes Diriğ
Yeni yorum gönder