20. yüzyılın en önemli toplumsal hareketlerinden sayılan ve hiç umulmadık sonuçlara yol açan İran Devrimi, 1979’dan itibaren sanatçıları, yazarları ve entelektüelleri öğüten bir mekanizma halini almıştı. Büyük suskunluk, baskı ve sansür İran’a dalga dalga yayılırken bunu kabullenmeyenler ülke dışına çıktı, cezaevine konuldu veya sürgüne gönderildi. Devrimin ardından, İran’dan Fransa’ya gitmek zorunda kalan Goli Taraghi de, o zorunlu göçün ardından önemli bir okur kitlesi edindi. Tabii bunda Kış Uykusu romanının payı büyük.
Pek çok İranlı yazar gibi Goli Taraghi de, ülkesinin değişim dönemlerindeki ruh halini ve insan ilişkilerini anlatma yolunu seçmiş. Kış Uykusu, bu anlamda okura sokağın tam göbeğinden sesleniyor ve İran’daki dönüşüm süreçlerinde arkadaşlıkların durumunu kuşatıcı bir dille anlatıyor.
Kitaptaki anlatıcının, ikide bir üstüne çektiği battaniyeye benzer şekilde ortama soğuk bir suskunluk hâkim. Birbirine sürekli, “Nereye gitsek, ne yapsak?” minvalinde sorular soran üç beş kişi dikkat çekiyor. Bu arada dışarıda ise hareketlilik var.
Goli Taraghi’nin romanındaki karakterler -anlatıcı da buna dahil-, son derece naif bir kişiliğe sahip; ülkeyi sarıp sarmalayan bungunluktan etkilenen ve neyi nereye koyacağını şaşıran, olup bitenlere anlam verme uğraşındaki insanlar... İran’da bir kovalamaca ve kovuşturma, roman karakterleri arasında ise bir tartışma sürüp gidiyor. Asayişin her şeyden daha önemli olduğu bir ortam söz konusu, elbette bu da pek çok insanı kolayca şüpheli durumuna sokuyor. Birbirinin sığınağında kendilerini huzurlu hisseden bir grup arkadaş, sokağın türlü oyunlarının ve tekinsizliğinin yarattığı endişeyle başa çıkmaya çabalıyor. Goli Taraghi’nin izlediği yöntem, roman boyunca karşısındakinin derinine inen insanların varlığıyla somutlaşıyor: Konuşma ve tartışmalar, hep yanındakinin ne yaptığını kollamaya dönük.
Taraghi’nin kahramanları, her ne kadar yüreklerini ferah tutma derdinde olsalar da bocalamalar ve zaman zaman beliren yarım kalmış aşk hikayeleri de netameli yaşamlarına biraz daha sorun katmaya yetiyor. Bunun yanında korkular berrak; mesela ölmekten, işe yaramamak ve yaşamaktan korkanlar var.
Karakterler arasındaki diyalogların bir yönü, gerçeklik hissinden belli süreliğine de olsa uzaklaşma arzusuna işaret ediyor. Bunu besleyen şey ise ölümü unutma oyunu. Fakat hayattaki en yararlı eylemin korkuları bölüşmek olduğunun da farkındalar. Bu da onları birbirlerinin kahramanı yapıyor.
Goli Taraghi’nin alttan alta vurguladığı bir gerçek de, anın yaşanmasına ve içinin doldurulmasına dair. “Söyleyecek sözün varsa şimdi söyle,” diyen Celili gibi, sahne alan bütün isimler, sonsuz bir “şimdi”de geziniyor. Buradan baktığımızda kitap, felsefi yanıyla da dikkat çekiyor. Ne gereksiz bir iyimserlik ne de abartılı bir mutsuzluk; her şey olduğu kadar ve olması gerektiği gibi...
Taraghi, İran’ın tarihinde hiç eksik olmayan değişimin ve dönüşümün, 1950’lerin başındaki ayağını romanındaki karakterler aracılığıyla aktarıyor. Elbette yalın yaşamlarını kaplayan ve boylarını aşan endişeleri eşliğinde. Böyle baktığımızda önemli bir çözümleme romanı olan Kış Uykusu, gerek ikili ilişkilere gerek dünyanın neresine gidilirse gidilsin bir şekilde ortak olabilecek korkulara da yoğunlaşıyor.
* Görsel: Emre Karacan
Yeni yorum gönder