Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Soluksuz Serüven Aralıksız Eğlence



Toplam oy: 1956

Gulyabani paçası, fil hortumu, çavuşkuşu yumurtası, yabandomuzu burnu, boğa boynuzu, devanası kuyruğu, sümüklüböcek yavrusu sümüğü, ayıbalığı bıyığı (ya da denizayısı sakalı), ala göğüslü albatros gagası, tekboynuz tırnağı, tekeböceği duyargası, suaygırı kalçası, köstebek derisi, cağırtlakkuşu yumurtası akı, karakoncolos ayağı (ayağı bulunmazsa kolu da olur), meyankökünün kare kökü, katıryılanı dişi (dişisi olursa daha iyi), baba hindi göğsü. İşte size Bay Willy Wonka’nın Wonka-Vita’sının içerdiği malzemeler. Her Wonka-Vita hapı 20 yıl gençleşmek demek. Meraklı okurlar bileşimin tam tarifini Charlie’nin Büyük Cam Asansörü’nde bulabilirler.

Tim Burton’un, Charlie’nin Çikolata Fabrikası adlı kitaptan uyarladığı filmi izlemiş olanlar Johnny Depp’in canlandırdığı şu renkli karakteri hemen hatırlayacaklardır. Bay Willy Wonka. İster film ister kitap kahramanı olsun tanışma fırsatı bulabileceğimiz en renkli karakterlerden biri Bay Wonka. Yazar Roald Dahl, Charlie’ye çikolata fabrikasını hediye ettiği bu birinci kitapta aralıksız olaylar zinciri için yerin derinliklerine de yayılmış olan fabrikayı mekân olarak seçmiştir. Kahramanları beş küçük çocuk ve ebeveynler olan bu kitap çikolatayla ilgili akla hayala sığmaz fantezilerle doludur. İkinci kitapta ise Bay Wonka, Charlie, anne babası, Joe dedesi ve Josephine ninesi, George dedesi ve Georgina ninesini cam asansöre bindirip aksiyon ve bilimkurgu filmlerini aratmayacak bir serüvene sürüklemekte. İkinci kitaptaki soluk almaksızın birbirini takip eden olaylar önce uzayda sonra da fabrikada geçiyor. Bir bölümü de Beyaz Saray’da. Dahl politika hakkındaki eleştirisini bu bölümlerde başkan ve çevresindekilerle alay ederek kuruyor. Çocuklar nasıl dalga geçerse o dille. Dil demişken, kitabın Celal Üster çevirisine dikkat etmemek mümkün değil. Bu çeviri âdeta bir sözlük. Deyimler sözlüğü, çocuk argosu sözlüğü neredeyse. İnsanı gülümseten, dimağında hoş tatlar bırakan, haz verici bir Türkçe. Üster’in yarattığı atmosfere de dikkat çekilmeli.

Roald Dahl, kuralları hiçe sayan ama zekice yazılmış çocuk kitapları ve büyüklere yönelik korku öyküleriyle oldukça sevilen bir yazar. Aslında Charlie’nin bu iki kitabı için sadece çocuk kitabı demek yanlış olur. Yetişkinlerin de bir solukta okuyup eğlenecekleri türden bu kitaplar. Uzay, Çin, Rusya. Zaman zaman kıkırdayarak gülüyor insan, zaman zaman kahkahayla. Bazen hızla akan olaylardan başı dönse de bir sonraki sayfada hangi uçuk kaçık şeyin olacağını merak etmeden duramıyor. Karakterler abartılı yönleriyle öne çıkarılırken çocuk argosundan faydalanmaktan kaçınmıyor yazar. Dahl, bazen çocuk kitaplarına ters düşebilecek şeylere yer veriyor ama ders vermeye de özen gösteriyor. Örneğin ilaç kullanırken dikkat etmek gerektiği, açgözlülüğün kötülüğü vb. Ya da gençlik ve yaşlılık haplarını konu eden hikâyenin içine yerleştirdiği matematik. Bir gençleştirip bir yaş aldırdığı karakterlerinin macerası esnasında yaptırdığı dört işlem: toplama, çıkarma, çarpma, bölme. Örneğin Georgina ninenin saydamlaşmış bedeni Eksiler Ülkesi’nde neden yatay duruyor? Çünkü o ekside, eksi işareti yataydır. Matematik, çizer Quentin Blake tarafından da desteklenmiş. Blake problemin çözümüne, Umpa Lumpa’lardan birinin eline tutturduğu karatahtada yer vermiş. Kitabın çizimleri hikâyeyi zenginleştiriyor ve akılda kalıcı.

Umpa Lumpa’ların arada söylediği şarkı şiirler derslerin özeti gibi. Bu şarkılar hem eğlenceli hem de çocuğu şiire yaklaştıran metinler.

Eğer bilmediğiniz hapları yutarsanız,
İşin tadını tuzunu hepten kaçırırsınız,
Kolay kolay kurtaramazsınız paçayı,
Hemencecik atlatamazsınız vartayı,
Gül Pembe de bu işten nasibini aldı,
Her gün saatlerce tuvalette esir kaldı.

Tim Burton keşke bir gün Charlie’nin Büyük Cam Asansörü’nü de filme çekse. Kitabın uzayda geçen bölümleri ocuk bilimkurgusuna örnek gösterilebilir. Burton, kahramanlarımızın büyük cam asansörle uzayda yaşadığı maceraları nasıl fotoğraflar insan merak ediyor? Özellikle istediği biçime giren, dilediği kılığa bürünen, kemiksiz uzay yaratıkları, Congolozlar’ı Tim Burton gözü nasıl ifade eder? Merak uyandırıcı.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.