Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Şüpheleri besleyen, tekinsiz bir kurgu



Toplam oy: 543
Ashley Elston // Çev. Ezgi Kızmaz
Yabancı
Kurgusuyla, detayların işlenişiyle ve sürpriz katiliyle okura bir serüven vaat ediyor...

Sevilsin ya da sevilmesin, “kendini okutan kurgu” diye bir şey var. Kimilerince bu yeterince edebi bulunmuyor olsa da çoğu okur böylesi sürükleyici kitaplara oldukça fazla ilgi gösteriyor. Bu Bizim Hikayemiz de, okurun ilgisini hak eden kitaplardan...



Yaşanan cinayeti ve sonrasında olanları iki farklı kişinin anlatımından takip ediyoruz: Bölge savcısının stajyeri olan Kate ve kitabın sonuna kadar kim olduğunu bilmediğimiz genç adam. Polisiye atmosferin daha baskın olduğu Kate’in anlatımı, okur için, olayların daha da ilgi çekici bir hal almasını sağlıyor. Gizemli genç adamın anlatımı ise okurdaki gerilim ve merak güdüsünü harekete geçiriyor; çünkü bu anlatıcı, olayın bütün detaylarına hakim.

 

 



Kate, bölge savcısının yanında stajını yapan, annesiyle birlikte hayatına devam eden genç bir kadın. Şüpheli ölümüyle herkesi derinden etkileyen Grant’i yakından tanıyor ancak bu tanışıklıktan pek kimsenin haberi yok. Kate, Grant’le aralarındaki yakınlık sebebiyle bu ölümden fazlasıyla etkileniyor ve gerçek katili bulmak için tehlikeli, yoğun bir araştırmaya girişiyor. Şüpheli dört gencin ailelerinin durumu ve birilerinin “hayatını kolaylaştırmak” için yaptıkları yardımlar, Kate’in ve bölge savcısının işini daha da zorlaştırıyor.

 

Kate, görme bozukluğu hayli ilerlemiş olan bölge savcısına yardım etmek için şüpheli dört gencin ilk sorgularının kayıtlarını, kendi yorumlarını da ekleyerek savcıya teslim ediyor. Kitabın en önemli kısımlarından biri, “beden dili yorumu” içeren bu ilk sorgular. Okur, işlenen cinayetle ilgili ipuçlarını toplamaya bu sayfalar aracılığıyla başlıyor. River Burnu Oğlanları olarak bilinen gençler, bu cinayetin hemen sonrasında bir anlaşma yapıyor; tek kalmak yok, sürü olarak hareket ediyorlar. Hiçbirinin ismi katil olarak anılmaya bir adım daha yaklaşmasın diye, grubu dağıtmadan yola devam ediyorlar. En azından dışarıdan görünen bu… Ancak aralarındaki adı konulmayan huzursuzluk Kate’in gözünden kaçmıyor.



Yazar, kitabın ikinci yarısından itibaren, okuru, gerçek katilin kim olduğu ile ilgili bir “twist”e hazırlıyor. Ama bu süreç çok hızlı ilerliyor ve yazar “şüphe edilmesi gereken” kişiler listesinin başındaki kişiyi o kadar sık değiştiriyor ki, “twist”in etkisi sönükleşiyor. Yine de, Bu Bizim Hikayemiz, kurgusuyla, detayların işlenişiyle ve sürpriz katiliyle okura bir serüven vaat ediyor.

 

 


 

 

Görsel: Erhan Cihangiroğlu

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.