Tolstoy mu, Dostoyevski mi? Öyle kolayca cevaplanabilecek bir soru değil George Steiner’ın ortaya attığı. Belki ilk başta, Tolstoy’a ya da Dostoyevski’ye belli bir “yakınlık” hissiyle cevap verilebilir ama bu cevabın peşi sıra sorulabilecek “Peki neden” sorusuna birkaç cümle ile açıklama getirmek bir hayli zorlayıcı olabilir; oturup hakkında pekala bir kitap bile yazılabilir. George Steiner’ın yaptığı da bu olmuş zaten!
George Steiner, roman sanatı ile 19. yüzyıl Rus ve Amerikan romanının özellikleri üzerinde de duruyor çalışmasında ya da Tolstoy’un ve Dostoyevski’nin eserlerini diğer klasik yazarların eserleriyle de karşılaştırıyor (Örneğin Gustave Flaubert’in Madam Bovary’si ile Tolstoy’un Anna Karenina’sı, Robert Louis Stevenson’un Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ı ile Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı) ama tabii asıl mesele, başlıktaki o soru. Her iki dev yazarın benzerlik alanları da gözler önüne serilmiş serilmesine ama kitabın ruhu, büyük oranda, Tolstoy ile Dostoyevski’nin farklılaştıkları noktalarda saklı. Bir taraftan da şunu sormadan edemiyoruz tabii; Savaş ve Barış, Karamazov Kardeşler, Anna Karenina, Budala, Diriliş, Ecinniler vd arasında neden bir seçim yapalım illa? İkisi de deyip sıyrılsak işin içinden ya da Rus edebiyatının birkaç isimden ibaret olmadığını hatırlatmak üzere spekülatif bir “hiçbiri” cevabını versek...
Anlaşılan o ki, Rus edebiyatı uzmanları da bir fikir birliğine varabilmiş değiller. Zamanında The Millons’dan Kevin Hartnett, George Steiner’ın bu çalışmasından hareketle sekiz uzmana görüşlerini sormuş; cevaplar muhtelif... Benim “uzman olmayan” görüşüm de, kitaplara sığınmak yönünde olurdu sanırım; mesela, her iki yazarın da biyografisini kaleme almış olan Henri Troyat’yı hatırlatırdım. Troyat’nın Türkçede de yayımlanan bu iki biyografi kitabı arasındaki fark şöyle: Dostoyevski kitabı yaklaşık 450 sayfa, Tolstoy kitabı ise 1000!
Rus filozof Nikolay Berdyaev ise bir adım daha öteye giderek insanları iki tipe ayırmış; Tolstoy düşüncesine yatkın kişiler ve Dostoyevski düşüncesine yatkın kişiler olarak... Peki nedir bu düşünceler? “Okur, bu yazarların ikisini de romanın belli başlı ustaları olarak görebilir; yani, onların romanlarında son derece kapsayıcı ve derine nüfuz eden bir hayat tasvirinin bulunduğunu düşünebilir. Ama biraz sıkıştırılırsa, mutlaka ikisinden birini tercih edecektir. Eğer tercihinin ne olduğunu ve niye böyle bir tercih yaptığını söylerse, bence o kişinin ruhuna nüfuz etmiş olursunuz. Tolstoy ile Dostoyevski arasında yapılan seçim, varoluşçuların ‘angajman’ dedikleri şeyin göstergesidir; bu seçim insanın düş gücünü kader, tarihin geleceği ve Tanrı’nın gizemi konularında birbirine taban tabana zıt olan iki farklı yorumdan birine bağlar.”
Sonuçta cevabımız ne olursa olsun, George Steiner’ın çalışması klasik eserler, üsluplar, eleştiri kuramı çerçevesinde gerçekten de ufuk açıcı bir okuma vaat ediyor; daha da önemlisi, farklı okumalara kapı açıyor.
* Görsel: Onur Atay
Yeni yorum gönder