Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası... Neil Gaiman, Jonathan Safran Foer, Nick Hornby. Dünyaca ünlü 11 kurmaca ustasından akla zarar öyküler. Kitabı anlatmak için önce adını anmak şarttı bu sefer, zira adını görünce kitaptakileri birer cinayet öyküsü sanabilirsiniz. Oysa, bahsi geçen kalemlerin öyküleriyle birer şamata ortamı yarattığı gerçeğine bir yönlendirme. Suçlarına gelince, “Orası öyküden anlayıp anlamadığınıza göre değişir.” diyerek yuvarlayabiliriz. Ama şu bir gerçek ki, kitap, nelerle karşılaşacaklarınızın sinyalini daha önsözünden veriyor: “Bu kitap son derece tehlikeli şeylerle dolu. Bu, karakterler için kötü, okuyucular için ise iyi bir haber. Tehlikeli şeyler olmazsa, hikâyeler sıkıcı bir hal alır. Bunun anlamı onların ‘Okulda okumak zorunda bırakılacağınız şeylere,’ benzemesidir. Bu kitapta bazılarını sevip, bazılarını sevmeyeceğiniz birçok farklı hikâye var ve hiçbiri de sıkıcı değil.”
(Görsel çalışma: Eleanor Taylor)
Sanki içlerindeki çocuk, uykusunda yürüyüşe çıkmış ve gece başına gelenleri yazarlarının kulağına fısıldamış gibi. Çocukluk korkularından, eğlencelerinden, algılarından fazlaca etkilenmiş öykülerde zaman zaman kendini pek belli etmeyen, çoğu zamansa en sağlamından bir tokat geçiriveren mesajlar bulunuyor. Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası, önsöz ve en sondaki bitmemiş olanı dahil on üç öyküden oluşuyor. Daha doğrusu önsözü, muhtemelen her bir paragrafı yazarlardan biri tarafından yazılmış “sıkıcılık” vaat eden bir öykü olarak nitelendirebiliriz; sondaki imzasız öykü de, yazı yazmaya meraklı okurlar için yarım bırakılmış.
Nick Hornby’ın “Küçük Ülke”siyle başlıyor macera... Dünyanın en küçük ülkesinde yaşadığınızı öğrenseniz ne yapardınız? Üstelik bu en küçük ülkenin gerçekten ama gerçekten küçük olduğunu öğrenseniz? Abartısız, bir tarla boyutunda olduğunu. Hornby, her zamanki muzipliğiyle algıları altüst ederken mütemadiyen yüze bir gülümseme yerleştiren bir hikaye anlatıyor. Ardından George Saunders, “Lars Farf”la çıkıyor karşınıza: Ailesinin başına gelebilecekler yüzünden aşırı kaygılanıp neredeyse onları hapseden baba, sevginin kaybetme korkusuyla eşdeğer olduğunu keşfeden ve bununla başa çıkmaya çalışan bir kocayla. Ve “Canavar”! Kelly Link çocuk kampında bir bungalov veriyor, numarasını siz seçin: Canavarın yiyeceği mi? Arkadaş olacağı mı? Yoksa ta kendisi olan mı? Ve Jon Scieszka’nın “Her Biri Ayrı Satılır”la yaptığı muhteşem kapitalizm eleştirisi... Clement Freud’un ebeveynlerinin ve hatta tüm yetişkinlerin 'not kağıtlarıyla' yetiştirdiği Grimble’ın öyküsü... Neil Gaiman’dan insanın içini ısıran bir öykü, Güneşkuşu ve her şeyi yemeye kalkan tatminsiz insanoğlunun hikayesi...
Kısacası: “Şamatacı suçlular, dost canlısı olmayan su kabarcıkları ve ne hissettiğinize bağlı olarak, belki de o kadar da korkutucu olmayan başka şeyler: Kayıp bir ülke, sahipsiz cep telefonları, gökyüzünden gelen yaratıklar, Peru’da kaybolan ebeveynler, Lars Farf adlı bir adam ve tam olarak bitmemiş başka bir hikâye...”
Yeni yorum gönder