Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Ve Günler Yürümeye Başladı



Toplam oy: 1682
Eduardo Galeano
Sel Yayıncılık
Günlerin yürüdüğü bu kitapta Galeano, 365 günü birer küçük öykü formatında anlatarak, alternatif bir tarih takvimi yazıyor.

“Ve günler yürümeye başladı. Ve onlar, günler bizi yaptı. Ve bu şekilde doğduk biz, yani günlerin çocukları, sorgulayıcılar, yaşamı arayanlar.” (Mayalara göre Yaradılış)

 

 

Bu alıntıyla başlıyor Ve Günler Yürümeye Başladı. Bütün dünyada Maya Takvimi’nin sonu üzerine tevatürler almış yürümüş kıyamet partileri düzenleniyorken, Latin Amerika’nın ihtiyar delikanlısı, yazar, gazeteci, futbol aşığı Eduardo Galeano’nun son kitabının açılış cümlesinin Mayalarla ilgili olması bir tesadüf mü?

 

 

 

Günlerin yürüdüğü bu kitapta Galeano, 365 günü birer küçük öykü formatında anlatarak alternatif bir tarih takvimi yazıyor. Günler yürüdükçe biz de onlarla yürüyerek Latin Amerika başta olmak üzere tüm kayıp uygarlıklarda, kahramanların, az bilinen öykülerin, güneşin, ayın, mitlerin, ayrıntıda gizlenen çeşitli şeytanların izini sürüyoruz.

 

 

 

 

 

 

Mesela 8 Eylül Okuma Yazma Günü, Brezilya’nın Sergipe köyünden Joao için olağanüstü bir gündü. “Uyuyamadım,” dedi. “Bütün gece gözümü kırpmadım. Dün ilk kez ismimi yazdım.”

 

 

 

9 Ağustos’ta Rigoberta Menchu doğdu. 1982’de Mayaların yaşadığı dağlar yerle bir edildiğinde, Menchu’nun bütün ailesi ölmüş; göbek bağının toprağa gömüldüğü köy haritadan silinmişti. On yıl sonra Nobel Barış Ödülü’nü alırken şöyle dedi Rigoberta; “Bu ödülü, beş yüz yıllık bir gecikmeyle de olsa Maya halkına saygının bir ifadesi olarak alıyorum.”

 

 

 

“Mayalar sabırlı insanlardır,” diyor Galeano; beş asır süren katliama karşın hayatta kalmayı başarmışlardır. Çünkü onlar, zamanın ağını tıpkı örümcekler gibi yavaşça ördüğünü bilirler.

 

 

 

 

 

Kurşun sektiren kadın

 

 

 

7 Ağustos; Mata Hari’nin doğum günü. Dünyanın en çok arzulanan casusu oydu, kurşuna dizileceği mangaya veda öpücükleri gönderdi. Sonuçta on iki askerden sekizi hedefi ıskaladı.

 

 

 

26 Temmuz’da havadan kedi yağdı. Büyük Borneo Adası’nda kediler kertenkeleleri, kertenkeleler hamam böceklerini, hamamböcekleri eşek arılarını, eşek arıları da sivrisinekleri yiyordu. Menüde DDT yoktu, gelgelelim Dünya Sağlık Örgütü sıtma ile savaşmak için adayı DDT ile bombaladığında sivrisineklerle birlikte kediler de öldü. Fareler adayı istila ettiler. Sağlık örgütü toplandı, adaya paraşütle kedi indirme kararı aldı. 1960 yılında gökyüzü kedilerle kaplandı.

 

 

 

1 Eylül 2009’da Almanya’da firari askerlerin anısına bir anıt dikildi. Savaşa ihanet eden firarilerin gurur anıtıydı bu.

 

 

 

24 Haziran’da And Dağları’nda İnti Raymi kutlanır. Güneş Bayramı. Çünkü önce gece vardı. İlk kadın ve erkek Titicaca Gölü’nün sularından çıkınca güneş doğdu. Çünkü güneş kadınla erkek birbirlerini görebilsinler diye yaratıldı.

 

 

 

Daha neler yok ki; Alman Karl Nessler’in permayı bulmak için karısının saçlarını mahvedişi, pigme Ota Benga’nın başına gelenler, kutsal suyun anlamı, Rupert Murdoch’un Lenin hayranlığı, Kurosawa’nın gerçekleşen kabusu, dert kovan bebekler, üç asrı gören kadın.

 

 

Eduardo Galeano’nun Ve Günler Yürümeye Başladı kitabı, her biri minik birer öykü formatında yazılmış bir tarih güncesi. Alternatif tarih meraklılarına heyecanla duyurulur.

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.