Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Yalnız adamlar, kargalar, rüyalar: Cemil Kavukçu



Toplam oy: 824
Cemil Kavukçu
Can Yayınları
Yazarının kim olduğunu bilmeden, Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz'den hasbelkader birkaç cümle görmeniz bile, Kavukçu'nun imzasını tanımanız için yeterli.

Siyah şemsiye, mavi ağaç, sarı yağmurluklu bisikletli adamlar, alan derinliği yüksek plan sekanslar dendiğinde nasıl gözlerimizin önüne anında Angelopoulos filmleri geliyorsa, bira içen yalnız adamlar, kargalar, rüyalar, yabancılaşmış taşra sıkıntıları dendiğinde de aklımızdan o saniye Cemil Kavukçu öyküleri geçer. Sepetli motosikletler eşliğinde kasabalar, kentler değişirken, biz daha da yalnızlaşır ve yabancılaşırken, Kavukçu'nun öykü evrenine çoktan dahil olmuşuzdur.

 

Cemil Kavukçu'nun yeni öykü kitabı Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz de fazlasıyla o evrene ait. Nasıl ki Angelopoulos'un herhangi bir uzun metrajından kısa bir sahne izleseniz, o filmin Angelopoulos'a ait olduğunu o an sezersiniz; yazarının kim olduğunu bilmeden, Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz'den hasbelkader birkaç cümle görmeniz bile, Kavukçu'nun imzasını tanımanız için yeterli. Ne kadar içse de sarhoş olamayan, içkileri ve meyhane borçları arasında sıkışan Feridun ile şişelerin, bardakların, meyhanelerin dünyası okuru hemen kendine çekiyor.

Yedi parçadan oluşan bu uzun öyküde sevimsiz bir pazar sabahındayız. Metne Kavukçu'nun sade çizimleri eşlik ederken, Feridun'un ablasıyla hesaplaşması okurun da ensesine yapışacak! Kapalı, yağmurlu bir pazar sabahında, denize uzak bu kentin köhne birahanesinde kahvaltı için alüminyum kaplarda cazırdayan yumurtalar, Feridun’la birlikte bizim de yalnızlığımızı ve sıkılmışlığımızı perçinliyor.

 

Tema, mekan ve karakterleri ile en çok Gemiler de Ağlarmış'a yakın duran Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz, Kaptan Ali Rıza'nın seyir defteri ile sürerken, kaptanın mizahi yorumlarını da eklediği akıcı gemi güncesi, sürprizlerle olayları bambaşka noktalara getiriyor. Hiç beklemediğimiz bir anda, iki-üç hafta sürecek uzun bir deniz yolculuğuna çıkıyor ilk kez Feridun ve Gero. Deniz kuralları karışık rüyalara eklemleniyor; her şeyi öğreten korku, farklı denizlere sürüklüyor Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz'ü. Kargaların olmadığı bir Cemil Kavukçu öyküsü olur mu? Kaptan Ali Rıza, kamarot Mustafa'yı kargaya benzetiyor: "Birbirine yakın gözleri, burnu (ya da gagası), ıslatıp arkaya yatırdığı siyaha boyadığı saçlarıyla tam bir karga." 


Bu arada bir kitabı daha hatırlatalım. Şu sıralar yeni bir baskısının planlandığını duyduğumuz Beşinci Pencere: Cemil Kavukçu Kitabı, Melike Koçak'ın da emeğiyle hakikaten dört başı mamur bir Cemil Kavukçu kitabı, haritası, yol göstergesi. Kıymetli makaleler barındırıyor. Kavukçu'nun yeni öykü kitabı Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz'ün hemen yanında, kitaplığınızdaki yerini fazlasıyla hak ediyor.

 

 

 


 

 

 

 

Görsel: Murat Miroğlu

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.