Yaşamak bazen öyle bir illettir ki insanın tek kurtuluşu uykudur. Bu yüzdendir ki depresif insanlar çok uyur. Buradaki amaç hayatın yükünü rüyaların hafifliği ile bastırmaktır bir nevi. Bu noktadan bakınca Pınar Sönmez'in ilk öykü kitabına Uyku Kaçsa Rüya Kalsa adını vermiş olması daha dikkat çekici bir hal alıyor. "Yazar bütün hayatı güzel bir rüyaya çevirme umudu mu taşıyor acaba," diye düşünmeden edemiyorum.
Uyku Kaçsa Rüya Kalsa Pınar Sönmez'in ilk kitabı. Kitapta dikkati ilk çeken bütün öykülerin Tezer Özlü, Tomris Uyar, Sevgi Soysal, Leyla Erbil ve Sevim Burak'tan epigraflarla açılması. Yazar bunun bilinçli bir tercih olduğunu, amacının kadın öykücülere bir selam vermek olduğunu, bunun yanı sıra bir dönemin edebiyatını da kendine öncü kabul ettiğini belirtiyor. Gerçekten de o dönemde eser veren erkek şairlere "İkinci Yeni" adı uygun görülürken ifadeyi öykünün derin sularında arayan bu kadınlar bir isim altında toplanamamış, hemen hepsi yakın arkadaş olan ve muhtemelen birbirlerinin edebiyatını derinden etkileyen bu bir avuç kadın tek tek hayatta kalmayı başarmışlar. İçinde yaşadığımız ataerkil kültürün bu duruma etkisini de gözden kaçırmamak gerekir elbette. Bu kültür ki Tomris Uyar'ı "İkinci Yeni'nin Gelini" ve o büyük şairlerin ilham perisi, Leyla Erbil'i Ahmet Arif'in "Onulmaz Aşkı" olarak konumlandırmış ve kim ne derse desin bu edebiyatçı kadınların hakkını teslim etmekte en az bir adım geri kalmıştır.
Pınar Sönmez'in bu öykücü kadınlarla kurmaya çalıştığı bağ öykülerine de sinmiş. Yazarın öyküleri de öncü kabul ettiği bu öykücülerin prensibini koruyor: İçe dönük ve yoğun. Bu bağlamda yazarın öncü kabul ettiği öykücülerin ayak izlerini takip etmekte son derece başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Pınar Sönmez'in öykülerinde dikkat çeken bir diğer husus da dili kurarken çoğunlukla birinci tekil şahısı tercih etmesi ve olan biteni "ben"in perspektifinden anlatması. Bu durumun bir miktar zihin bulanıklığı yarattığını itiraf etmem gerek; yer yer okuduğumuzun bir öykü mü yoksa yazarın kendi hayatından bir kesit mi, diye ikileme düşebiliyorsunuz.
Aynı kadının farklı hayatları
Bunun yanı sıra öykülerin genelinde bir üslup birliğinin yanı sıra bir duygu birliği de bulunduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki kimi zaman aynı kadının farklı hayatlarını okuduğum hissine de kapıldığımı itiraf etmeliyim. Eski sevgilisine ait kendi çektiği bir fotoğrafı billboardlarda görünce yıkılan genç fotoğrafçı, kendini Galata'da bir eve atıp derdini kederini bir dönemin en meşhur romancılarından olan anneannesine döküyor. Anneannesinin sonu mutlu bitmeyen hikayelerinden birine iyice içlenen genç bir ressama dönüşüp bir vapurla kendini Kadıköy'de buluyor ve bilinmez birinden kaçan mor elbiseli bir kızla kendini kaybedene dek içiyor. O sarhoşluğun sabahında kendini bir plajda bira içip beyaz tunikli genç ve güzel bir kadını gıptayla izlerken bulan kahramanımız bedeniyle hesaplaşırken kendini bir el kamerasıyla çocukluğuna dair bir sergiyi gezerken buluyor. İşte, bu akış bende aynı karakterin şekil değiştirmiş hallerini takip ettiğim hissi uyandırıyor.
Kitabın içinde bu akışa uymayan öyküler de mevcut elbette; sakallarının içinde urlar arayan ve bir şiirin şairine ne derece ait olduğunu pek de kestiremeyen şair gibi. Fakat yine de altını çizmek gerekir ki yazar kahramanlarını çoğunlukla kadınlar arasından seçmiş ve yine kahramanlarının çoğunu sanatın bir koluyla ilişkili kılmış. Bu ilişki karakterleri birbirine yaklaştıran ve benzeten başka bir müşterek unsur olarak ortaya çıkıyor. Öte yandan zıt bir açıdan baktığımızda yazarın bütün karakterlerinin aynı evreni paylaşan ve birbirine teğet geçerek yaşayan kimseler olduğunu düşünmek de mümkün tabii. Bu noktada bağımsız öykülerin karakterlerinin birbirine benzeşmesi kutlu bir tesadüf olarak görülebileceği gibi karakterler arasında ruhsal bir akrabalık bulunduğu da düşünülebilir.
Sonuç olarak; Pınar Sönmez'in bu ilk kitabıyla başarılı bir çıkış yaptığını ve kendine özgü, duru ve güncel bir dil kurmayı başardığını söyleyebiliriz. Öncüsü saydığı bu bir avuç kıymetli kadının ardından, ilk ayak izini toprağa bırakan Pınar Sönmez'i takip etmeye değer doğrusu.
Keyifli okumalar dilerim.
* Görsel: Daria Petrilli
Yeni yorum gönder