Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Başkanı Kenan Kocatürk, teknolojinin geliştiğini ama yayıncılıkta, insana yatırım yapılması gerektiğini söyledi. Günışığı Kitaplığı tarafından düzenlenen Zeynep Cemali Edebiyat Günü kapsamında yaptığı “Dijital Haklardan FATİH Projesi'ne, Yayıncılık Sektöründe Yeni Gelişmeler” başlıklı konuşmasında, Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye'nin yılda 100 milyar dolara ulaşan dünya yayıncılık pazarının 1.5 milyar dolarlık kısmını oluşturduğunu söylerken, 2011 yılında Türkiye'de 180 milyon kitabın basıldığını belirtti. FATİH Projesi kapsamında 16 milyon öğrencinin söz konusu olduğu pazara girebilmek için pek çok teknoloji firması, yayıncı ve lobinin Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurduğunu söyleyen ve dijital yayıncılıkla ilgili önemli bilgiler veren Kocatürk, dünyanın en iyi yayıncılarının arasında henüz Türkiye'den bir yayıncının bulunmadığını da sözlerine ekledi. Dijital çağı çözebilmemiz için öncelikle yazılı basın kültürünü geliştirmemiz gerektiğini belirten Kenan Kocatürk, Yaşar Kemal'in romanlarındaki güzel insanların, atlarına binip gitmedikleri bir yer dilediğini söyledi.
Konferansın açılış konuşmasını yapan ve bizim gibi, onun kitapları, bilmeceleri, şakalarıyla büyümüş bir nesil için “Yalvaç Abi” olarak bilinen Yalvaç Ural, çocukların teknolojiyle iyice sarmallanmış dünyalarını şekillendirmeye ve aynılaştırmaya çalışan ebeveynlerden ve yaptıkları hatalardan söz etti. Çocukların karşısında saatler geçirdikleri bilgisayar oyunlarını kendisinin de oynayıp, gözlem yaptığını belirten Ural, bu oyunlarla ilgili şaşırtıcı bilgiler verdi. Bunların yanısıra, ülkemizdeki yazarları kafeslerdeki, kör edilmiş tarla kuşlarına benzeten yazar, pek çok yayınevinin de gençler gibi edebiyat kaygısı taşımadığını söyleyerek eleştirdi. Yalvaç Ural, yeterli okuma yapmayan, iyi edebiyatla haşır neşir olmayan bir aile bireyinin, bir eğitimcinin karşısındaki çocuğu eğitmekte başarısız olacağını söyledi ve ekledi “Korkuyorum, 5-10 yıl sonra benim de adım unutulacak.”
“Edebiyat, dilin doruk noktasıdır,” diyerek söze başlayan yazar ve eleştirmen Semih Gümüş, “Edebiyat cephesi ve Yaratıcı Yazarlık” başlığını taşıyan konuşmasında, kitapların kitaplardan, yazarların yazarlardan çıktığını söylerek, bunu sevdiği bir örnekle de destekledi. Kafka'nın Dönüşüm romanını Einstein'dan etkilenerek yazdığını, Dönüşüm'ü okuyan Marquez'nin ise ondan ilham alarak Yüzyıllık Yalnızlık romanını kaleme aldığını anlatan Gümüş,Oscar Wilde'ın “Edebiyat gerçekten daha gerçektir,” sözünü de bizlere hatırlattı. 40-50 yıl boyunca edebiyatın durduğu yerde durmadığını, ne var ki ders kitaplarının öylece durduğunu söyleyen gümüş, birbirinden farklı yazım kılavuzlarının varlığını da eleştirdi.Okul eğitiminin tek çözüm olmasa da en öncelikli çözüm olduğunun altını çizen, yurtdışındaki pek çok cocuk ve gencin iyi edebiyat metinleri okuyarak ve özgürce tartışarak yazınsal metinleri kalıcı olarak öğrenebileceklerini söyleyen Semih Gümüş, Borges'in “Edebiyat gündüz rüyasıdır,” sözü ile konuşmasını tamamladı.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Zekeriya Kaya, “Türkçe Sorunları ve Ders Kitaplarımız” başlıklı konuşmasında, ders kitaplarında yapılan yazım hatalarından bir seçki sunarak, bu tür metinlerle çocuğa edebiyat sevgisi ve bilgisinin aşılanmasının ne kadar güç olacağını gösterdi. Yapılan hatalara bir yandan gülerken, bir yandan da bu içler acısı hale tepki duymamızı sağlayan Kaya, yazım kurallarının edebi metinler aracılığı ile öğrenileceğini ve ders kitaplarının da bu şekilde düzenlenmesi gerektiğini söyledi.
Son aylarda gündemden düşmeyen 4+4+4 konusunda “4+4+4 Okuma kültürümüzü geliştirmek için bir fırsat olabilir mi?” başlıklı bir konuşma yapan Prof. Dr. Üstün Ergüder, okullarda sanata ve spora ayrılan sürenin, uluslararası ortalamanın yarısı olduğunu söyleyerek, 4+4+4 sisteminin kendilerini korkutacak bir hızla kabul edildiğini ve bundan endişe duyduklarını belirtti. 4+4+4'ün seçmeli derslere fırsat vereceğinin söylendiğini, ancak seçecek ders olup olamayacağını bilmediklerini söyleyen Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Ergüder, Türkiye'deki bürokrasi yaratma ve kontrol etme hastalığının da altını çizdi, yapıcı öneriler getirdi.
Yazar ve köşeyazarı Müge İplikçi'nin yönettiği ve yazar Behçet Çelik ile yazar Aslı Tohumcu'nun gençlik edebiyatı üzerine konuştukları “Gençlik edebiyatı bizde de yazılabilir mi, yoksa zaten yazılıyor mu?” başlıklı panelde gençliği özne olarak ele alan edebiyatın henüz Türkiye'de olgunlaşmamış bir alan olduğunu söyleyen Aslı Tohumcu, sistenin geniş çaplı ve tehlikeli bir hizaya getirme hali olduğunu da sözlerine ekledi. Behçet Çelik ise kanonlaşmış bir yazım kılavuzumuzun olmayışını büyük bir eksiklik olarak nitelendirdi. Genç okurun ilkgençlik yıllarında okuduğu kitaplardaki kahramanları unutmadıklarını ve önem verdiklerini söyleyen Çelik, gençlik kitaplarında gençlerin, günümüz sokak diliyle konuşabilmeleri gerektiğini belirtti. İplikçi'nin “Edebiyat, gençliği güruhlaştırmaktan kurtarıp, birey olmaya çekebilir mi?” sorusuna karşılık Aslı Tohumcu, ebeveyn, öğretmen ve devlet buna izin vermedikçe, tek başına edebiyatla bunu çözmenin zor olduğunu söylerken; Behçet Çelik, isyankârlık edebiyatıyla gençlik ruhunun birbiriyle uyuştuğunu belirtti.
Konferansta kapanış konuşmasını yapan Selim İleri, yazarların hiçbir zaman siyasetçiler kadar kötülük yapma potansiyeline sahip olamayacaklarını söyledi. İleri ayrıca, kitap okuyabilmenin bir ekonomik imkan meselesi olmasının, okuma konusundaki en ciddi sorunlarımızdan biri olduğunu da dile getirdi. İleri, medyanın ve haberlerin yalnızca olayların görünen yüzüyle ilgilendiğini, ona giden yolun ise ancak edebiyat, sinema, tiyatroyla yapılabileceğini söyledi ve bu korkunç iletişimsizlik döneminde sanata ve edebiyata özellikle ihtiyaç duyduğumuzun da altını çizdi.
Selim İleri'nin konuşmasının ardından, Zeynep Cemali Öykü Yarışması'nın ödül törenine geçildi ve öğrencilerin ödüllerini almalarının ardından kokteylle son buldu.
Yeni yorum gönder