2014 Dünya Öykü Günü Bildirisini usta öykücü Necati Tosuner yazdı. Tüm edebiyatseverlerin ve öykücülerin Dünya Öykü Günü'nü kutlarken Necati Tosuner'in bildirisini sunuyoruz.
Nedir öykü?..
İnsanı doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren bir durumun yaşanabilir oluşunu veren, o durumun çekirdeğini, ayrıntısını belirlemeyi ve gerçeklik gerilimini ve duygu yükünü vurgulamayı amaçlamış, kendi başına bağımlı, bir düzyazı türü, bir aktarım aracıdır öykü.
Çocukken, bir toprak testim vardı. İbiğinden üfleyince öterdi. Kuş sesi çıkartırdı bardağa su doldururken. Testinin o yuvarlaklığının sırtıma benzediğini daha biliyor değildim. Daha birçok şeyi biliyor değildim. Sonraları, her şeyi biraz erkence öğrenmek zorunda kalmış olma, beni yazar olmaya yöneltti.
Böyle kendini yazmak, acı çekmek de olsa kalemi kendine batırmak, o içtenlik, inadına gerçeğin üstüne üstüne varmak, bana çok yardım etti.
Yaşamak konusunda da…
***
Bu yüzden, benim için –çoğunlukla- bir dert yanma işi olmuştur öykü yazmak.
Söylenecek bir şey taşımak, söylemeden edemeyiş, söylemiş olmak… Sonra da, söylemeye alışmış olmaktır. Karşımda biri var, -okuyucu. Artık, ona ne söyleyeceğim, söyleyip söylemeyeceğim değildir sorun. Nasıl söyleyeceğimdir. Nasıl söylersem, anlatmak istediğimi gereğince aktarmış olurum?..
Okuyana, anlatılan durumla ilgili hiç değilse bir donatım kazandırabilmektir dileğim. Gerçek, elektrik akımından güçlüdür çarparsa. Duygulanabilmek de çok insanca bir tavırdır. Okuyanda bunu sağlamanın üstesinden gelebilsem, o da bana niçin bir “sağ ol” çakmasın?.. Sanki bu da bana niçin yetmesin?..
***
Bu anlatma isteğinin bir kaçınılmaz sonucu olarak, öykülerimin bazılarında, belirli bir olay ve ona karşı bir tavır söz konusudur. Çünkü, yaşanılmıştır ve ille de anlatılması gereklidir.
Bir de bazı öyküler vardır, küçük bir duygulanımdan yola çıkar, alır seni götürür. Bir olay ağırlığı taşımıyordur. “Öykü zamanı” nerdeyse “bir an”a indirgenmiştir.
Enseye tokat atıp kaçar.
Yazarlığımı birinci tür öykülere borçlu olduğum kesin. Ama ikinci tür öyküleri yazınca daha mutlu olurum.
Evet, kimse bavulunun üstüne başkasının adını yazamaz.
Yazarlık da ne getireceği belli olmayan uzun bir yolculuktur.
Demek ki, dünyanın ekseninin öyle biraz eğri olmasına çok şey borçluyuz…
Yaşadığınız öyküler dilerim güzel bitsin!
Fotoğraf: Muhsin Akgün
Yeni yorum gönder