"LeGuin'in 'Omelas'ı Bırakıp Gidenler' adlı hikayesi Omelas adlı ütopik bir şehirde geçiyor. Bir yaz festivalinde başlayan hikayede yer ve zaman bildirilmeksizin, halkın mutluluğu ve huzuru betimleniyor. Omelas adlı şehirde, ruhban sınıfı, kral, din adamı hatta yönetici yok. Omelaslılar huzur ve refah içinde yaşarken yazar bu ütopayanın gerçekliğe yaklaşması adına okuyucuyla çok önemli bir bilgi paylaşıyor. Her Omelaslı, bir gün bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalıyor: Cinsiyeti belirtilmeyen bir çocuk şehrin kör bir noktasında, karanlık ve penceresiz bir bodrum katında sadece yaşamını sürdürebileceği kadar ekmek ve suyla beslenebiliyor ve her gün Omelaslılar tarafından ziyaret edilse de asla onunla iletişim kurulmuyor. Omelaslılar, bu çocuğu öğrendikten sonra mutlaka onu görmeye geliyorlar ama onun durumunu değiştirmek için hiçbir şey yapamıyorlar. Çünkü bu değişim ancak kolektif bir bilinç gerektiriyor. Sembolik anlatımlarla dolu bu hikayede, çocuğun dram içinde yaşamasının Omelaslıların mutlu yaşamlarını sürdürmeleri için vazgeçilemez bir unsur olduğuna inanılıyor. Bu gerçeği öğrenen Omelaslıların bir kısmı şehri hemen bırakıp giderken, bazıları daha sonra gitmeyi tercih ediyor... Diğer Omelaslılar ise bu gerçeğe rağmen şehirde kalıp, yaşadıkları suçluluk duygusunu ve vicdanlarının ağırlığını hazmedip mutlu hayatlarını sürdürmeyi seçiyorlar."
Özlem Ünsal ve Gülben Çapan küratörlüğünde 44A Sanat Galerisi'nde açılan "Omelas'ı Bırakıp Gidenler" sergisinin tanıtım broşüründe Ursula K. LeGuin'in söz konusu hikayesini okumak mümkün. İşte bu hikayeden ilham alan sergi, nereye gittiklerini LeGuin'den öğrenemediğimiz Omelaslılardan mı, yoksa şehirde kalmayı tercih eden Omelaslılardan mı olmayı seçerdiniz sorusunu soruyor izleyiciye. "Sosyal ve politik zıtlıkları mikro ve makro perspektiften ele alan hikayenin günümüzdeki güncel sorunsalları da irdelediğinin" altı özellikle çizilmiş ve bu yüzden sergide, Omelas'ı temsil eden şehir tasvirlerinin yanı sıra hikayede bahsedilen çocuğa dair alegorik anlatımlar ve kent sakinlerinin duygu durumlarıyla empati yapmamıza sebep olacak eserlere yer verilmiş.
Sergide yer alan işler de kısaca şöyle tanıtılmış: Ali Elmacı, 'Onu Öldür Beni Güldür' adlı serisinden tuval üzerine yağlıboya işiyle bir ütopyayı anlatıyor. Murat Morova 2011 yılında yaptığı daha önce sergilenmemiş minyatür geleneğine dair referanslar taşıyan sürreal bir kent tasviriyle karşımıza çıkıyor. Ahmet Elhan ise 'La Defence' adlı serisinden iki fotoğrafıyla katılırken Omelas'ın ütopik kent yaşamını formlandırıyor. Erdağ Aksel, kendi üslubunu yansıtan heykelsi bir forma sahip olan işiyle Omelas'dan gidenlere referans veriyor. Berkay Tuncay ise sergide bir enstalasyonuyla yer alırken ütopik dünyayı dijital bir şekilde tasvir ediyor. Berat Işık, sergide 'Benden Uzak' adlı lightbox işiyle hikayenin içinde kurban edilen çocuğu tasvir ederek izleyicinin karşısına çıkıyor.
2 Şubat'ta açılan sergi, 5 Mart'a kadar 44A Sanat Galerisi'nde görülebilir. Ayrıntılı bilgi için: 44A
("Omelas'ı Bırakıp Gidenler," Ursula K. LeGuin'in Rüzgârgülü kitabında yer alan hikayelerinden biri...)
Yeni yorum gönder