Sansür hayatın her alanına yayılmış bir uygulama halini almıştır.
Edebiyat, müzik, sinema ve plastik sanatlar gibi kültür ve sanatın farklı alanlarındaki sansür uygulamalarının çokluğu, sıklığı ve toplumda yarattığı olumsuz sonuçlar endişe vericidir. Özellikle eğitim kurumları ve ders kitaplarında görülen örnekler, sansürün yalnızca siyasi iktidarlar tarafından yapılmadığını, kurumsal ya da bireysel otosansürün de ürkütücü boyutlara vardığını gösteriyor. Milli Eğitim Bakanlığı, ders kitaplarında uyguladığı denetleme ve sansür politikasından vazgeçmeli ve bu yönde somut adımlar atılmalıdır. Kısa vadeli çözüm için, yayıncılıktaki tekil davalarda sektör olarak birlikte hareket edilmesi, yayıncılığın kendine özgü bağımsız ve otorite tanımaz kimliğinin korunması ve yayınevlerinin otosansür uygulamalarına yönelik özeleştiride bulunması önerilir.
Milli Eğitim Bakanlığı yayıncılık faaliyetinde şeffaf ve katılımcı bir politika uygulamalıdır.
Eğitim yayıncılığında yönetişim anlayışı hayata geçirilmeli, eğitim yayıncılığının sorunları artık baskı ve dağıtım sorunlarının da ötesinde bir zeminde tartışmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafların hak ve menfaatlerini gözeten, kuralları koyan, şeffaf ve katılımcı bir politika uygulamalıdır. Eğitim programlarının hazırlanması sürecinde yayıncılık derneklerinin katkısı ve görüşü alınmalıdır.
Türkiye’nin en büyük yayınevi Milli Eğitim Bakanlığıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, yayıncılık yapmaktan çekilmeli, yayıncıların daha iyi ve kaliteli ders kitapları yayımlayabilmesi için gerekli desteği sağlamalıdır. Okullarda kaynak kitap kullanımının önü açılmalıdır. Öğretmenler öğretim programlarını destekleyen kaynak kitapları serbestçe öğrencilere tavsiye edebilmelidir.
Fatih Projesi, sadece bir donanım ve altyapı projesi olarak algılanmış, bu nedenle içerik açısından eksik kalmıştır. İçerik eksikliği projenin sürdürülebilirliğini kısıtlamaktadır. Dijital içerik üretimi özendirilip desteklenmelidir. Bu amaçla yeterli bütçe ayrılmalı ve dijital içerik yayınevlerinden sağlanmalıdır.
İntihal, yasaların konusu olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir bilimsel etik konusudur.
İntihal, yasaların konusu olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir bilimsel etik konusudur. Akademik yayıncılıkta yaygınlaşan usulsüz alıntı ve intihaller eser sahiplerinin ve yayıncıların mağdur olmasına, akademik yayıncılıkta kalitenin düşmesine neden olmaktadır.
Telif hakları yasaları, istisnalar dahilinde kullanıcılar ve eser sahipleri arasında adil bir dengeyi gözetmek durumundadır. İntihalin akademik çevrelerde bir çeşit şikayet aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmeli, intihalin suç olmaktan çıkarılması yönünde izlenim veren yasal düzenlemeler tekrar gözden geçirilmelidir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda değişiklikler öngören taslak yasalaşmalıdır.
Yayıncılık sektörünü teşvik, kitap okuma oranlarının artmasında etkili olacaktır. Bu amaçla edebiyatı teşvik konusunda her türlü girişim devlet tarafından desteklenmelidir.
Türkiye’de yayımlanan kitap sayısının ve kitap okuma oranlarının her yıl düzenli olarak artışı umut verici bir gelişmedir. Kitap okuma oranlarının daha da artmasını sağlamak için yayıncılığı özendirici tedbirler alınmalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığının yayıncılık faliyetlerini de kapsayan Edebiyatı Teşvik Programı önemli bir adımdır, kalıcılaşması sağlanmalıdır. Başarıyla yürütülen TEDA Projesi yayıncılığımızın da dünyaya açılmasını destekleyecek bir biçimde geliştirilmelidir. Halk kütüphaneleri ve çocuk kütüphaneleri geliştirilmeli ve sayıları artmalı, yerinden kitap alımı için yeterli bütçeye sahip olmalıdır. Haksız rekabeti ve yıkıcı indirimleri önlemek amacıyla birçok AB ülkesinde mevcut olan kitapta “sabit fiyat” uygulamasına geçilmeli, bu yönde yasal düzenleme yapılmalıdır. Telif hakkı ödemelerindeki stopaj oranı AB ülkelerindeki seviyeye çekilmelidir.
Yeni yorum gönder