1997 yılında Booker ödüllü kitabı Küçük Şeylerin Tanrısı ile tanınan, 50 yaşındaki aktivist yazar Arundathi Roy, son 10 yıldır Hindistan devletinin Keşmir’e karşı olan tutumunu eleştirenlerden biri. Yazar, aynı zamanda hızlı gelişimin sonucu meydana gelen çevresel yıkıma, devletin nükleer silahlanma programına ve yolsuzluklara karşı tepki gösterenler arasında da yer alıyor. Küreselleşme karşıtları arasında yer alan Roy, ”yeni bir çağdaşlık” arayışı içinde bir yazar.
Roy’un yeni kitabı Broken Republic (Bozuk Cumhuriyet), Hindistan’ın merkezindeki bir ormanda devletin kabile halkının yaşadığı toprakları gelişme uğruna ortadan kaldırmasına karşı savaşan Maocu gerilla hareketiyle ilgili 3 makale içeriyor.
“Yoldaşlarla Yürümek” isimli yazı, 3 hafta boyunca ormanda gerillalarla yaşadıklarını anlattığı harika bir gazetecilik örneği.
Gazeteci Stephen Moss, The Guardian için yazarla bir röportaj yaptı. Moss, Kitabı hazırlarken tehlike altında hissedip hissetmediğini sorduğunda Roy,”Orada herkes büyük tehlike altında yani etrafta dolaşırken kendinizi özellikle tehlike altındaymış gibi hissetmiyorsunuz.” Roy’a göre kurşunların şiddeti ve işkence açlıktan daha tehlikeli değil ve oradaki insanlar açlık ve yoksulluk yüzünden zaten kuşatma altında hissediyorlar.
Gerillalarla yaşadıkları üzerinde önemli bir etki bıraktığı gözlenen Arundhati Roy, gecelerini “bin-yıldızlı bir otelde” uyumak olarak anlatıyor. Büyümeye takıntılı, kurumsal, şatafatlı modern Hindistan’ı hiç sevmediğini sözlerine ekleyen Roy, ormanda kısa da olsa huzurlu hissetmiş.
Kitabın yoğun bir öfke içerdiğine dikkat çekilince Roy, ”Öfke gayet ölçülü, aslında benim hissettiğimden daha azı var kitapta.” diyor ve eleştirmenlerin ona “cırtlak” demesine aldırmadığını çünkü bunun da bir duygunun ifadesi olduğunu düşündüğünü dile getiriyor.
Roy’a gerillaların silahlı mücadelesini onaylayıp onaylamadığı sorulduğunda “Eğer bir adivasi (Hindistan'da kastlar halinde değil de kabileler halinde örgütlenmiş ve kültürleri Hindu olmayan yerli halk) iseniz ve polis gelip köyünüzü kuşatıp yakmaya başlıyorsa siz ne yaparsınız? Açlık grevine mi başlarsınız? Zaten aç olan biri açlık grevi yapabilir mi? Pasif direniş biraz tiyatral; seyirciye ihtiyacınız var. Eğer seyirciniz yoksa ne yapacaksınız? İnsanların yıkıma karşı mücadele etme hakkı vardır.” diyor. Maocu olmadığını dile getiren Roy, direnişinin Maocularla ortak yönlere sahip olduğunu vurguluyor.
Hindistan yatırım bölgesi olduğu için batı medyası görmezden geliyor
Ülkede olan iç çatışmaların boyutlarından bahseden Arundhati Roy, batının duyarsızlığının sebebini uluslar arası gazetelerin aldığı emirler nedeniyle olan biteni görmezden gelmesi olduğuna, bunun nedeninin ülkesinin yatırımcılar için önemli bir yatırım bölgesi olduğuna dikkat çekiyor.
Evi taş yağmuruna tutulan ve yeni kitabı Bozuk Cumhuriyet’le devlet yandaşlarının tepkisini çeken Roy Keşmir’e kendi kaderini tayin hakkı verilmesi gerektiğini savunuyor ve baskıların onu yıldırmadığını ifade ediyor: “Kim tehlike de değil ki?”
Roman yazmayı ise dans etmeye benzeten Roy’a yeniden yazmayı düşünüp düşünmediği sorulduğunda “Elbette” diyor ve yeni bir roman üzerinde çalıştığını ancak içeriğinden bahsedemeyeceğini ekliyor sözlerine. Yazdığı bir romanın yeterli olduğunu ve illa bir roman daha yazmak için uğraşmadığını ve içinden geldiği gibi yazdığını dile getiren Roy’un ikinci romanının ne zaman basılacağı bilinmez. İlk romanı Küçük Şeylerin Tanrısı ile kazandığı Booker ödülünden sonra ikinci romanında da ödül kazanmayı isteyip istemediği sorusunu, ödül kazanmanın önemli olmadığını söyleyerek yanıtlıyor: ”Sınıfa ilk varan ve ödül isteyen çocuklar değiliz. Roman yazmak başlı başına bir mutluluktur. İyi bir kitap olur mu bilmiyorum ama bu yolculuklardan sonra nasıl ve ne yazacağımı merak ediyorum.”
Küçük Şeylerin Tanrısı ve yeni roman
6 milyondan fazla satmış olan Küçük Şeylerin Tanrısı için gelen film tekliflerini neden reddettiği sorulduğunda Roy, “Her okuyucunun kendi görüşü vardır aklında. Kitabın sadece bir film olmasını istemedim.” diyor.
Sarhoş bir babanın ve aktivist bir annenin kızı olan Roy, evinden çok genç yaşta ayrıldı. Mimar olmak için gittiği Delhi’de ilk evliliğini yapan ancak başarılı olamayan Roy ikinci evliliğini yapımcı Pradip Krishen ile yaptı ve Krishen’in önceki evliliğinden olan iki kızını da yanına almasına itiraz etmedi. Şimdi ayrı yaşamalarına rağmen Roy “canım” diye bahsettiği eşiyle neden ayrı yaşadıklarını “Benim hayatım çok karışık. Bağlarım yoktur ve dünyayla arama girecek şeyler istemiyorum.” sözleriyle ifade ediyor. Özgürlüğün onun için her şeyden önemli olduğu sözlerinden anlaşılan yazar çocuk sahibi olmamayı seçtiğini, Hindistan’da onun gibi mücadele eden kadınların çocuk sahibi olmadığını çünkü her an her şeyin olabileceğini söylüyor.
Kendini “doğuştan feminist” olarak tanımlayan Arundhati Roy bunun anlamını “annem, babasız büyümem ve kendi kendime bakabilmem” sözleriyle açıklıyor.
Yeni yorum gönder