Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Bugün Lorca'nın 75. ölüm yıldönümü: Cinayet Granada’da işlendi



Toplam oy: 711

 

Bugün 18 Ağustos. 20. yüzyıl İspanyol şiirinin en büyük ozanı Federico Garcia Lorca’nın 75. ölüm yıldönümü.

 

 

 

Öldüğünde 36 yaşındaydı Lorca. Daha doğrusu öldürüldüğünde. Cinayet Granada’da işlendi.

 

 

 

1936 yılı, İspanya’da sağcılarla solcular arasında patlak veren iç savaş yılıdır. Sağ kesimin başına geçen General Franco, Hitler ve Mussolini ile birlikte 20. yüzyılın en büyük üç canisinden biri olan bu adam, ilerici bütün aydınları ortadan kaldırmaya karar verir.

 

 

 

Sonuç: Bir milyon ölü.

 

 

 

Evet, cinayet Granada’da işlendi, şiir tarihinin en büyük cinayetlerinden biri. Ve kurban, insancıl bütün değerlerin, iyi-güzel-doğru bütün niteliklerin simgesi, olağanüstü bir ozan.

 

 

Bir görevlidir ozan, tarihsel ve toplumsal oluşumların, gerekliliklerin bulup seçtiği bir görevli. Kendi şiir tarihinden, kendi halkından süzüp damıttığı birtakım yaşamsal özleri yoğurup biçimleyerek kendi geleceğine ve insanın geleceğine taşımakla görevli. Bu güç, bu kutsal işin üstesinden gelebilenler her ülkede, her çağda parmakla gösterilecek kadar az yetişen seçkinlerdir. İşte Lorca da İspanyol dilinin, İspanyol şiirinin özel olarak yaratılmış seçkinlerinden biriydi.

 

 

 

İspanya’nın Arap kültürü etkisiyle en çok yoğrulmuş olan bir bölgesinde, Endülüs’te doğup büyüdü Lorca. O etkinin dil, düşünce, müzik gibi alanlara kattığı zenginlikle beslendi. İspanyol ruhunu, Endülüs kimliğini derinlemesine kavradı ve şiirlerine, oyunlarına büyük bir başarıyla yansıttı.

 

 

 

Pablo Neruda şöyle diyor onun için:

 

 

 

“İncelikle dehânın, kanatlı yürekle billur çağlayanın Lorca’daki gibi bir araya gelişini hiç görmedim. Federico Garcia Lorca savurgan büyücüydü, yaşama mutluluğunu yüreğinde toplayan sevinç dağıtıcıydı ve bir gezegen gibi ısıtıyordu onu. Hem saf gönüllü hem oyunsever, hem evrensel hem taşralı, şaşırtıcı bir müzikçi, usta mı usta bir taklitçi, boş inanlı ve alıngan o pırıl pırıl hoş adam bütün İspanya sahnesini bir yasemin korusu gibi kokutuyordu.”

 

 

“Tiyatroda ve sessizlikte, kalabalık içinde ve toplulukta bir güzellik çoğaltıcıydı Federico. Elleri öylesine büyülü bir kimse görmedim, öylesine şen bir kimse. Güler, şarkı söyler, çalgı çalar, zıplardı, yaratırdı, ışıklar saçardı. Zavallı Federico, dünyanın bütün yeteneklerini kendinde toplamış bir kuyumcuydu, şiirin büyük kovanındaki erkek arıydı.”

 

 

 

Lorca’nın şiirini bütünüyle çevirmek, onun özgün yapısına, sesine uygun karşılıklar bulmak, İspanyolcanın birtakım gizleriyle boğuşmak dört yılımı aldı: Yoğun ve zevkli dört yıl. (1969 - 1973)

 

 

 

Daha sonraki yıllarda bu cinayetin ayrıntılarına ilişkin birçok bilgi ve belge geçti elime. Bunlarla yeni bir kitap oluşturdum: “Cinayet Granada’da İşlendi (Federico Garcia Lorca’nın Yaşam ve Ölüm Serüveni)”. Kitabın bölüm başlıklarından birinin adı şöyle: “Anılar, Yankılar, Ağıtlar.” Lorca’nın çağdaşı birçok ünlü ozanın, yazarın izlenimleri, içlenimleri, tanıklıkları. Birkaç örnek:

 

 

 

“Ara sıra anımsamaktan zevk aldığım başka bir Federico daha var; onun, şimdiye dek kimsenin bilmediği bir görüntüsü: Acının soylu adamı Federico, görkemli yaşamının başdöndürücü çizgileri arasında güçlükle sezilen tutku ve yalnızlık adamı.” Vicente Aleixandre.

 

 

 

“O konuştuğunda, yüksek sesle bir şey okuduğunda, hızla doğaçlama bir oyun sergilediği ya da piyano eşliğinde bir şarkı söylediğinde, varlığından yayılan dayanılmaz, büyülü bir hava, bir çekicilik, neredeyse elektriksi bir içyakınlığı dinleyenleri sarıp sarmalıyordu. Varlığını bütünüyle adamış olduğu yetenekse yazma değil yaşama yeteneğiydi.” Rafael Alberti.

 

 

 

“Onun günün birinde öldürüleceğini hiç kimse düşünemezdi doğal olarak. Bütün İspanya ozanlarının en sevileni, en arananı ve inanılmaz neşesiyle en ‘çocuk’ olanıydı. Kimin aklına gelirdi ki bir ülkede, hem de kendi ülkesinde, böylesine akıl almaz bir cinayeti işlemeye yatkın canavarlar bulunabilsin.” Pablo Neruda.

 

 

 

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi / SAİT MADEN

 

 

Resim: Francisco Goya’nın 1814’te yaptığı “3 Mayıs 1808” adlı tablo Madrid’deki Prado Müzesi’nde.

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.