Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Bugün Uluslararası Anadil Günü



Toplam oy: 1073

21 Şubat, Bengali Dili Hareketi için Bangladeş polisi ile çatışan Bangladeşli üniversite öğrencilerinin öldürülmesinin ardından UNESCO tarafından Uluslararası Anadil Günü ilan edilmiş. 17 Kasım 1999'da 21 Şubat günü olarak belirlenen günün asıl adı ise; Anadil Hareketi Günü.



UNESCO, kaybolma tehlikesi olan dilleri, "kırılgan" (vulnerable), "açıkça tehlikede" (definetely endangered), "ciddi anlamda tehlikede" (severly endangered), "son derece tehlikede" (critically endangered) ve "kaybolmuş" (extincy) olarak nitelendiren UNESCO raporuna göre Türkiye'de 18 dil, dünyada ise 2473 dil kaybolmaya yüz tutmuş.




Kaybolan her dil ile kültürün de yok olduğunu dile getiren UNESCO  Almanya Komisyonu Genel Sekreteri Roland Bernecker, dil çeşitliliğini korumak için daha fazla çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

2000 yılından beri kutlanan Uluslararası Anadil Günü'nde  Türkiye'de Eğitim- Sen Hakkari Şubesi de bir basın açıklaması yaparak ülkemizde kısırdöngüye dönüşen dil sorununa değindi. Dillerin yok olmasının en büyük sebebinin "yerli halkların doğal yaşam alanlarını tahrip eden sömürgecilik ve sonra da tek dilliği dayatan devlet politikaları" olduğunu söyleyen Şerif Ateş, Türkiye'de anadil dışındaki tüm dillerin "potansiyel tehlike" olarak görüldüğünü söyledi.

 

 

 

 

 

UNESCO atlasına göre Türkiye'de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan diller şu şekilde:

 

 



Ölen diller



- Kapadokya Yunancası olarak bilinen Ürgüpçe



- Türkiye’nin doğusunda ve Suriye’nin kuzeydoğusunda konuşulmuş olan Mlahso dili



- Kafkas dili Ibıhça

 

 

Yok olmaya yakın


- Siirt’in Pervari ilçesinde konuşulan Hertevin dili

 



Ciddi tehlikede


- Gagavuzca (Edirne)


- Ladino ya da diğer adıyla Yahudi İspanyolcası (İstanbul Balat, Hasköy)

 

- Turoyo (Mardin Midyat)

 

 

Güvensiz durumda


- Adigece


- Zazaca


- Suret


- Ermenice

 

 

Kesinlikle tehlikede

 

- Abazaca


- Homşetsi (Hemşince)


- Lazca


- Pontus lehçesi (Rumca)


- Romanca (Sinti)


- Abhazca


- Çerkezce


 

 

 

 

 

 

Ülkemizde  diller hâlâ "sakıncalı" görülüyor ve kişilerin ya da toplulukların anadillerini kullanması "tehlikeli" bulunuyor.  Anadillerini yıllarca kullanamayan kişi ya da toplumların, dilleri için mücadele etmesi "bölücülük" olarak yaftalanıp, dilin kullanılması suç unsuru sayılıyor. Türk üst kimliği nedeniyle Türkiye'de, başta Kürtçe ve Lazca olmak üzere, başka/ farklı dillerin kullanılması, çok eski yıllardan beri hâlâ yasak ve sakıncalı.

 

Uluslararası Anadil Günü ve UNESCO raporuna neredeyse çoğu haber portalında rastlamak mümkünken, TDK, sitesinde, yer vermemesiyle dikkat çekiyor.

 

 

Oysa Türkiye’nin kuruluşunu sağlayan Lozan Anlaşmasının 39. maddesinin 4. ve 5. fıkralarında, Müslüman Türk uyruklarının kendi dillerini özellikle din, ticari ilişkiler ve basın yayın alanında serbestçe kullanacaklarına ve mahkemelerde kolaylıklar sağlanacağına dair düzenleme bulunmaktadır. Lozan Anlaşmasına göre Türkiye bu hükümlere aykırı anayasa bile yapamaz. Ama gerçeklik öyle midir? Türkiye halen bile Lozan anlaşmasını ihlal etmeye devam etmektedir. Bu nedenle kendi dillerini kullanmaları engellenen vatandaşların hakları Lozan’dan beri ihlal edilmeye devam etmektedir. Ancak, bunun çok ciddi hukuksal sonuçları ortaya çıkabilir.



Lozan Anlaşmasının 39. maddesinin 4. ve 5. fıkralarına göre, Müslüman Türk uyruklularının kendi dillerini kullanmalarına dair bir düzenleme bulunuyor, ancak gelin görün ki Türkiye bu düzenlemeyi kulak arkası ederek, birey ya da toplulukların kendş dillerini kullanmalarına engel olmuş, yasaklar koymuş, vatandaşı üzerinde mahalle baskısı uygulamış.


12 Eylül Anayasasınca Türkçe dışında başka bir dilin kullanılması  kabul edilmiyor. Bu anayasanın 90. maddesine göreyse uluslararası anlaşmalar anayasaya aykırı olarak kabul edilmiyor. Herhangi bir çatışma durumunda ise uluslararası anlaşmanın öncelikli olduğu belirtiliyor.

 

Kısaca Türkiye'nin anadil hakkını tanıması ve uygulamaya geçirmesi gerekiyor ama Türk olmayı üst kimlik olarak görüp, dini, dili, ırkı sınıflandırmak ve bireyin yaşam hakkına müdahale etmek ne yazıkki ülkemizde çözülemeyen, çözülmesi için sağlıklı adımlar atılmayan meselelerden biri olmaya devam ediyor.




Uluslararası Anadil Günü, UNESCO üyesi ülkeler tarafından kutlanması o ülkelerin çokdililiği savunduğu anlamına geliyor.

 

Bugün saat 19:00'da Bilgi Üniversitesi'nde kutlanacak Uluslararası Anadil Günü'nde anadil ve çocukların anadil öğrenimi , Bengali Dil Hareketi'nin tarihi konuşulacak. Ardından Bengali, Çerkes ve Lazca şarkıların söyleneceği konser gerçekleşecek.

 

 

 

Program şu şekilde:

 

 

1.Bölüm



Anadili ve Çocuk, Çocukların Anadili Öğrenimi

Mehmedali Barış Beşli (Laz Kültür Derneği Başkanı)


Anadilinin İnsan Hayatındaki Yeri, Evrensel Bir Miras Olarak Anadili

Murat Popşu (Araştırmacı - yazar)


Anadili Gününün Tarihi, Bengali Dil Hareketi

Mohammad Munawwar Hossain




2. Bölüm


Bengali şarkılar: Zahid Anwar, Abdullah Al Mamun


Çerkes dillerinde şarkılar: Si Wored

Lazca şarkılar: Muhammet Arnavutoğlu


Yer: İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü


Saat:
19:00


 

 

 

 

 

Görsel: Serpil Odabaşı

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.