Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Deklarasyonda hoşgörüsüzlük kınandı



Toplam oy: 1018

 

Tartışmalarla başlayan Avrupa Yazarlar Parlamentosu (AYP), dün “İstanbul Deklarasyonu”nun açıklanmasının ardından kapanış töreniyle son buldu. Dört başlıkta toplanan komisyonlar sonucunda elde edilen bilgiler ışığında, parlamento üyelerinin değişik görüşlerinin dahil edilmeye çalışıldığı deklarasyonu İngilizce olarak Hari Kunzru okudu.

Deklarasyonun giriş bölümünde “Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na katılan biz yazarlar, edebiyatı dünyamızın sınırlarını genişleten bir unsur olarak görüyoruz. Edebiyatın, metinler ve yazarlar arası diyalog aracılığıyla farklı bakış açılarının yaratıcı bir biçimde buluştuğu ve çatıştığı bir alan olduğu inancını paylaşıyoruz. Dünyada, Avrupa’da ve Türkiye’de yükselen hoşgörüsüzlük çerçevesinde, V.S. Naipaul’un katılımının olanaksız kılınmasını kınıyoruz” denildi.

Önemli maddeleri arasında çokkültürlülük, kaybolmakta olan edebi türler, düşünce ve ifade özgürlüğünün yer aldığı deklarasyon oyçokluğuyla kabul edilirken olumsuz oy ise daha önce Naipaul’un Türkiye’ye gelmesi durumunda toplantıya katılmayacağını açıklayan Cihan Aktaş’tan geldi.

Deklarasyon tartışılırken İslamofobi ve dini meseleler konusunda hassasiyet gösterilmesini istediğini söyleyen Aktaş, “İslamofobi Avrupa’da çok büyük bir tehdit. Dolayısıyla Avrupa edebiyatını da etkileyecektir. Naipaul ile ilgili kendi hassasiyetim tam olarak yansıtılmadığı için olumlu oy vermek istemedim. Giriş bölümü olmamalıydı ya da daha çok düşünülebilirdi üzerine. Ama tabii ki parlamentoda bunları tartışacak vakit yok. Bunu da anlayışla karşılıyorum” dedi.

Azınlıklar ve yeni medya

Rüstem Arslan moderatörü olduğu ‘Edebiyat Coğrafyaları’ komisyonunun yazarların daha çok birbirini tanıma ve diğer ülkelerdeki edebiyat coğrafyaları üzerine bilgilendirmesi şeklinde geçtiğini belirtti.

Bütün azınlıkların kendi dilinde özgürce edebiyat yapabilmesinin önünün açılması ve Avrupa’da politikacılar tarafından iflas ettiği dile getirilen çokkültürlülük kavramının da aslında politikacıların bir aleti olduğunu ve biz yazarların bundan uzak durması gerektiği de ortak görüş. Oturumlardan ortaya çıkardığım sonuç ise herkes kendi coğrafyasndan dünyayı, sorunları algılamaya çalışıyor. Çok fazla birbirimizi tanımıyoruz. Diğer ülkelerle ortak sorunlarımız ne, bunu daha iyi gördük.”

Dijital Çağda Edebiyat’ komisyonunun moderatörü Ülkem Özge Sevgilier ise kurumlar ve devletlerin yeni medya üzerinde baskıcı tutum takınmalarının yazarları endişendirdiğini belirtti.

Yazarlar endişeli ama bir taraftan da dijital çağı bir demokratikleşme alanı olarak görüyorlar. Haklarının korunması için belli düzeneklerin oluşturulması ama bunu devletten alarak değil, iç bilinç dinamiklerinin geliştirilerek yapılması gerektiğini düşünüyorlar. Özellikle yok olmakta olan diller için bulunmaz bir fırsat olduğu da ortak görüşler arasındaydı” dedi.


İSTANBUL 2010 DEKLARASYONU

 

  • Her türlü kültürel ve edebî etkinliğin özgürlüğü esastır. İfade özgürlüğünün önüne çekilen doğrudan ya da dolaylı duvarlar ortadan kaldırılmalıdır. İfade özgürlüğüne karşı sansürün ve şiddetin engellenmesi için güçlü bir sivil toplum ve kamu desteği oluşturulmalıdır.

 

  • Yayınlama özgürlüğünü engellemeye yönelik uygulamalar kaldırılmalı; Avrupa’da ve Türkiye’de yazar, çevirmen ve yayıncıları korkutma ve sindirmeye yönelik ceza kanunları ve yasal düzenlemeler gibi tüm baskı yöntemlerine karşı çıkılmalıdır.    

 

  • Diller üzerinde baskı kurulması kabul edilemez. Herkes kendini özgürce ve dilediği dilde ifade edebilmelidir. Merkez ile çevre arasında varolan hiyerarşiyi aşacak yöntemler bulunmalıdır. Edebî coğrafyanın belirlenmesinde çevirinin rolü çok önemlidir. Çeviri, sınırötesi okuryazarlığın en önemli aracıdır. Bu amaçla azınlık dilleri ve ‘küçük’ diller daha çok desteklenmeli, bu diller arasında yapılacak çeviriye ayrılan fonlardan varolanlar korunmalı ve yeni kaynaklar yaratılmalıdır.

 

  • Ana akım dışı bağımsız edebiyatın üretilebilir ve erişilebilir olması için güçlü adımlar atılmalıdır. Yok olmakta olan edebî türler korunmalıdır. İfadenin “tektip”leşmesini önleyecek, yayın çeşitliliğini özendirecek politikalar üretilmelidir.

 

  • Dijital ortam, düşünce ve ifade özgürlüğü açısından önemlidir. Dijital ortam  potansiyel bir demokratikleşme alanıdır. Devletler tarafından bilgi ve fikir akışını önleyici denetleme ve sansür stratejileri geliştirilmesine karşıyız. Doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmak ve yazar haklarını korumak için yeni yöntemler oluşturulmalıdır.  

  • Siyasi, etnik, dini ve milli sınırlar yazarları engellememelidir. Kültürel çeşitliliği ve kültürel etkileşimi destekliyoruz.



Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi / Ayşegül Özbek

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.