Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Düşünce Özgürlüğü Bülteni (11 Mayıs 2012)



Toplam oy: 544

Atenna, bu hafta da ihlal edilen düşünce özgürlüklerini hazırladı. 28 Şubat soruşturmasıdan rahatsız olanlardan yasaklanan eylemlere işte bu haftanın Düşünce Özgürlüğü Bülteni:

 

“28 Şubat soruşturmasından rahatsızız”

 


28 Şubat soruşturması için daha önce “Gidebileceği yere kadar gitsin” diyen Başbakan Erdoğan, 9 Mayıs’ta yaptığı konuşmasında soruşturmanın ilerleyiş şeklinden rahatsız olduğunu ifade etti. 4. dalga operasyon üzerine konuşan Erdoğan, çok sayıda muvazzaf ve emekli generalin gözaltına alındığı ve tutuklandığı soruşturmayı eleştirdi. Erdoğan, “Böyle bir dalga, iki dalga, üç dalga falan, bunlar toplumun huzurunu da kaçırıyor; bizler de ciddi manada rahatsızız. Atılması gereken adımlar atılır, biter geçer ama bu dalgalar arka arkaya geldikçe… ülke boğulur. Bu iş bence uzatılmamalı” dedi.

Erdoğan konuşmasının devamında gazeteci-yazar Bekir Coşkun’un, ismi ‘Paşa’ olan bir köpekle sahipsiz bir kurt arasında geçen diyaloğu anlattığı yazısına ve bu yazıya destek veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na tepki gösterdi; yazı konusu paşaları dava açmaya çağırdı:

“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başında bulunan komutanlara, - Gazi Mustafa Kemal’e kadar uzanır- ‘paşa’ denir. Bu zat bütün kaleminden pislik akan bir zat olduğu için bunları yapıyor. Bence paşaların bu işin hukuki yönünde de haklarını aramaları lazım. Bu tür bir hakarete o makamda bulunanların eyvallah etmemeleri gerekir.”

 


 

 

‘Tek din’ dedi, düzeltti


Ak Parti Adana il kongresinde konuşan Erdoğan “Dört tane kırmızı çizgimiz var. Tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek din” dedi. Erdoğan ilk kez kullandığı ‘tek din’ ifadesini “Dil değil, din, din” sözleriyle vurguladı. Bu ifadeye yönelik pek çok eleştiri geldi. Taraf yazarı Ahmet Altan vatandaşlarını devletin seçtiği dini benimsemeye mecbur bırakmanın ağır bir suç olduğunu söyledi. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de, demokratik ve laik ülkelerde ‘tek din’ olamayacağını vurguladı; Erdoğan’ın açıklamasını ‘dil sürçmesi’ olarak değerlendirdi. Erdoğan da tartışma konusu konuşmasından üç gün sonra ‘tek din’ ifadesini şu sözlerle düzeltti: “Eleştiriyi yapanlar haklıdır… O gün ben tek vatan yerine tek din ifadesini
kullandım. Bu bir dil sürçmesidir”

 

 

 


 

 

 

 

Polislere adli ceza yok!

 


CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek İçişleri Bakanlığı’na Hrant Dink cinayetinde ihmali bulunduğu iddia edilen emniyet görevlilerine ilişkin soru önergesi verdi. Soru önergesini yazılı olarak yanıtlayan İdris Naim Şahin söz konusu 42 görevliden sadece 1’i için soruşturmanın devam ettiğini açıkladı. Şahin diğer personellerin akıbetini ise şöyle açıkladı:
“8 personel hakkında soruşturma izni verilmemesine, 31 personel hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına, 2 personel hakkında beraatına yetkili mahkemece karar verilmiştir”. Şahin, idari yönden ise 1 personele uzun süreli durdurma, 5 personele aylık kesimi, 3 personele kınama ve 1 personele uyarma cezası verildiğini bildirdi.

 

 

 


 

 

 

 

Kendini zincirleyen öğrenci tutuklandı

 


Kocaeli’de parasız eğitim eylemi nedeniyle tutuklanan arkadaşlarına destek vermek isteyen üniversite öğrencileri Haklar ve Özgürlükler Cephesi üyesi Gülçin Bulut ve Nazım Bilgeç, kendilerini Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün dış demir kapısına zincirledi. "Parasız eğitim hakkımız" sloganı atan eylemcilere polis müdahale etti; iki üniversiteliyi gözaltına aldı.
Polisteki sorgularının ardından Adliye’ye sevk edilen öğrencilerden Gülçin Bulut, ‘Görevli memura mukavemet’ suçundan  tutuklandı. Nazım Bilgeç ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

 

 

 

 


 

 

BDP'nin eylemine yasak!

 


İçişleri Bakanlığı Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP)13- 14 Mayıs'ta PKK lideri Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması amacıyla düzenleyeceği yürüyüş ve çadır kurma eylemini yasakladı. Bakanlık valiliklere gönderdiği talimatta BDP'nin demokratik çözüm çadırlarındaki eylemlerine atıfta bulunuldu ve bu tür eylemlerin amacından saptırılarak ‘örgütsel propaganda ve eylem’e dönüştürüldüğünü savundu. BDP eylemin amacını şöyle açıklamıştı:

"30 yıldır süren savaşın son bulması için diyalog ve müzakerenin yeniden başlatılması Türkiye'nin geleceğini belirleyecektir. Kürt sorununun kalıcı çözümü için vazgeçilmez müzakere ve diyalog sürecin başarı ile sonuçlanabilmesi için Sayın Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması zorunludur. Bir halkın kendisine lider olarak seçtiği insanlar özgür olmadan
sürecin başarıya ulaşması mümkün olmayacaktır."

 

 

 


 

 

 

 

 

 

Pınar Aydınlar’a bir dava daha

 


Türk halk müziği sanatçısı Pınar Aydınlar (Sağ), Grup Munzur üyeleri Özlem Gerçek ve Erkan Duman hakkında, Tunceli’deki Munzur Festivali’nde söyledikleri türküler ve yaptıkları konuşmalar nedeniyle, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Savcı, ‘İbrahim’e Ağıt’, ‘Ali Haydar’, ‘Kırmızı
Gül’ adlı şarkılarda adı geçen ve 1973’te hayatını kaybeden Ali Haydar Yıldız ile İbrahim Kaypakkaya’nın TKP/ML TİKKO mensubu olduğunu ifade etti.

Ayrıca iddianamede, konser esnasında ellerinde İbrahim Kaypakkaya ve Mao resimleri olan 30 kişilik grubun, Partizan yazılı kepler giydikleri, sürekli “Ovacık şehitleri ölümsüzdür”, “Mahir, Hüseyin, Ulaş, kurtuluşa kadar savaş”, “Güler Zere
ölümsüzdür”, “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya” şeklinde sloganlar atarak, konseri ‘örgütün gösterisi’ haline getirdikleri belirtildi. Sanatçının izleyicilere teşekkür etmesi ise “slogan atanlara teşekkür etmiştir” şeklinde değerlendirildi.

Evrensel gazetesine konuşan sanatçı, Hrant Dink’in katillerini öven besteler yapıp söyleyen İsmail Türüt’ün ‘fikir hürriyeti’ gerekçesiyle beraat ettiğini söyleyerek aradaki çelişkiye dikkat çekti. Aydınlar’ın daha önce konser esnasında yaptığı konuşma ve söylediği türküler nedeniyle ‘terör örgütü ve kurucusunu övdüğü’ gerekçesiyle mahkum edildiği 10 aylık hapis cezası hâlâ Yargıtay’da bekliyor. Dava, 24 Mayıs günü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

Düşünce Özgürlüğü Ödülleri verildi

 

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nin insan hakları savunucusu Ayşe Nur Zarakolu adına her yıl verdiği ‘Düşünce Özgürlüğü’ ödülleri gazetesinden uzaklaştırılan Nuray Mert, 1 yıl tutuklu kalan gazeteci Ahmet Şık ve 6 aydır tutuklu bulunan akademisyen Büşra Ersanlı'ya verildi. Büşra Ersanlı, gönderdiği mesajda, “Neden bu kadar çok Kürt avukat var? Neden İHD'ler kurulduktan sonra sağlık ocağı gibi yayıldı?” diye sordu. Nuray Mert, bu kadar çok insan özgürlükler adına bedel öderken ödülü almaktan mahcubiyet duyduğunu söyledi ve “Hak, özgürlük, barış, demokrasi mücadelesinin Kürt muhalefeti çevresinde durarak gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum” dedi. Ahmet Şık ise hâlâ bir takım insanlara düşünce ve insan hakları adına ödül veriliyor olmasının utanç verici olduğunu ifade etti. Şık ve Mert
konuşmalarını zafer işareti yaparak sonlandırdı.

 

 

 

 


 

 

Ersanlı’dan Hasan Cemal’e mektup

 


Hasan Cemal, Büşra Ersanlı’nın kendisine yazdığı mektubu yayınladı. Ersanlı mektubunda Türk aydını ve otosansürle ilgili fikirlerini kendi deneyimi üzerinden dile getiriyor; “Özerkliğin demokratik olanı ile olmayanını merak edip araştırmaya başladım. Ve tüm ilgili kavramlarıyla birlikte gözaltına alındım” diyor. Mektubun tamamını okumak için tıklayınız.

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

Alevilerin kapısına tehdit yazısı

 


Didim'deki bir apartmanda Alevi iki ailenin evinin kapısı işaretlendi. Kapılara boyayla “Alevilere Ölüm” ve “Alevileri Yakın” yazıldı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin Adıyaman ve Erzincan’da da benzer olayların yaşandığını hatırlatarak “Bir provokasyon görüntüsü var”, dedi. Ancak Bakan olayın üstüne gidecek kişileri de uyarı: “Abartılı yorumlar yaparak
olayı büyütmeyi çok tehlikeli bulmaktayız. Yara kaşımaya hiç birimizin hakkı yok”. Didim Alevi Bektaşi Kültür Merkezi ve Cemevi yetkililerinden Hasan Dikçe apartmandaki 7 aileden sadece ikisinin Alevi kökenli olduğunu belirterek "Olayı her kim ya da kimler yapmışsa apartmanda yaşayanları çok iyi biliyor... Olayın aydınlatılmasını istiyoruz." diye konuştu.

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

İstanbul Valisi’nden ‘bilinen bayan’ tanımı


CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, İçişleri Bakanlığı’na medyaya yansıyan ‘Polis puan cetveli’ne ilişkin soru önergesi verdi. Cetvelde, çeşitli konularla ilgili failler gözaltına alındığında polise verilmesi öngörülen ödüllendirme puanları belirtiliyor; suç kategorileri arasında da ‘bilinen bayan’ ve ‘travesti’ kategorileri de yer alıyordu. Önergeyi Bakan Şahin
adına yanıtlayan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Onur’un “Önleyici Hizmetler Büro Amirlikleri Puan Cetveli belgesinde geçen ‘Bilinen Bayan’ teriminin gerçek tanımı nedir?” sorusuna, “Tabir, teşhircilik yaparak trafik güvenliğini tehlikeye düşüren bayanlar için kullanılmaktadır” yanıtını verdi. Mutlu ayrıca, “Travesti ve transseksüellere, adli olaya karışmadıkları sürece cezai işlem uygulanmayıp, cinsel tercihlerinden dolayı bir sorgulama yapılmadığını” da söyledi ve “Otoyollar, trafik güvenliğini tehlikeye düşürme durumlarında travesti olup olmamalarına bakılmaksızın, şahıslar hakkında gerekli kanuni işlem yapılıyor” ifadelerini kullandı. CHP’li Onur ise Mutlu’ya şu sözlerle itiraz etti:

“Bilinen Bayan tanımlaması açıkça ataerkil ve muğlak. Teşhirciliğin sınırı nedir? Kanunlarda cinsel organlar olarak tanımlansa da kısa etek, göğüs dekoltesi gibi maço erkek anlayışının tacizlerine konu olan kıyafetleri giyen tüm kadınlar ‘bilinen bayan’ mıdır? Örneğin kaldırımda duran bir ‘trans’ trafiği nasıl engellemektedir?”

 

 

 


 

 

 

Polis: Erkek arkadaşınla yaşadığını annene söyleriz!

 


Vatan gazetesinden Damla Güler, Devrimci Karargah soruşturması kapsamında 5 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Şeyma Özcan’ı haberleştirdi. 9 Aralık 2011’de tutuklanan Özcan, erkek arkadaşıyla kaldığı eve sabaha karşı operasyon düzenlendiğini söyledi ve yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Yayınlanması yasak olmayan kitaplarıma el koydular… Aramanın ardından erkek arkadaşımla birlikte Emniyet’e götürüldük. Sürekli sorguya alıyorlardı... Bana sürekli ‘bombalar nerede’ diye sordular... Bombalardan filan haberim olmadığını söyleyince beni ‘Sevgilinle yaşadığını ailene söyleriz’, ‘fiziki takipte çekilen fotoğraflarını ailene veririz’ diye tehdit ettiler. Tutuklanmama gerekçe gösterilen telefonda görüştüğüm kişiyi ne polis ne de savcı sordu. Adı bile geçmedi. Sadece nöbetçi hakim bir kere sordu. O da zaten fazla üzerinde durmadı.”

 

 

 

 


 

 

 

 

 

Cezaevindeki tecavüzü anlatan F.G'ye 26 yıl hapis talebi

 


19 yaşındaki F.G, 16 yaşındayken 'taş atan çocuk’lardan biri olarak girdiği Pozantı Cezaevi’nde uğradığı cinsel saldırıyı Taraf gazetesine anlatmıştı. Başka bir eyleme katıldığı için yeniden tutuklanan F.G. hakkında ‘örgüt üyesi olmak’, ‘örgüt propagandası yapmak’ ve ‘polise mukavemet etmek’ iddialarıyla açılan dava Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde
görüldü. İddia makamı F.G’nin 26 yıl hapsini ve tutukluluk halinin devamını istedi. F.G. ise cezaevinde yaşadıklarından dolayı psikolojisinin iyi olmadığını belirtti. F.G’nin avukatı Tugay Bek de şunları söyledi: “İntihar eğilimi var, buna ilişkin Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden aldığımız rapor elimizde. Bu koşullarda tutuklu kalması düşünülemez”. Mahkeme heyeti, F.G’nin söz konusu eylemleri gerçekleştirme durumunun olup olmadığının tespiti için en yakın Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevkinin yapılmasına karar vererek, duruşmayı 28 Haziran’a erteledi.

 

 

 

 


 

 

İşlenmemiş suça ceza!


Cezaevinde cinsel tacizin gündeme gelmesiyle Pozantı Cezaevi’nden Ankara Sincan Cezaevi’ne nakledilen çocukların ailelerine henüz işlenmemiş bir suçtan dolayı ceza kesildiği ortaya çıktı. Mersin Valiliği’nce M.B.’nin ve S.E.’nin ailelerine gönderilen tebligatta, “15 Aralık 2012 tarihinde İl Emniyet Müdürlüğü’nün … zırhlı araçlarına 2 bin 590 liralık zararına sebep olduğunuzdan dolayı Hazineye 2 bin 590 liralık borcunuz bulunmaktadır” ifadesi yer aldı. A.G.’nin ailesine yollanan tebligatlarda ise 1 Kasım 2011 tarihi ile 22 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen olaylarda kamu malına zarar vermekten toplam 5 bin 210 lira para cezası kesildiği yazıldı. Ancak ailelerin avukatı Tugay Bek, söz konusu tarihlerde A.G.’nin Pozantı Cezaevi’nde tutuklu bulunduğunu, 12 Nisan 2012 tarihinde ise serbest bırakıldığını söyledi.

 

 

 

 


 

 

 

 

 

Vicdani Ret Haftası etkinlikleri

 


Dünya Vicdani Retçiler Günü olan 15 Mayıs’ta Vicdani Ret haftası etkinlikleri düzenleniyor. 15 Mayıs Platformu, 12-20 Mayıs arasında sürecek etkinlik programını kamuoyuna duyurdu. Açıklamada vicdani ret, bireyin dini, politik ya da ahlaki gerekçelerle askerliği reddetmesi olarak tanımlanıyor. Etkinliklerde savaşın çocuklar üzerindeki etkilerinden toplumun militarizasyonuna, vicdani reddin bugün geldiği noktadan ‘halkı askerlikten soğutma’ suçunu tanımlayan Ceza Kanunu’nun 318. maddesine kadar pek çok konunun konuşulacağı ifade ediliyor. Daha fazla bilgi almak ve etkinlik programını takip etmek için tıklayınız.

 

 

 


 

 

Bu haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları

 

Sanık: Şiar Rişvanoğlu
Mahkeme ve duruşma tarihi: Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Mayıs 2012, Saat: 09:30
Açıklama: Avukat Şiar Rişvanoğlu hakkında, 1, 2 ve 3 Mayıs 2010 tarihlerinde ROJ Tv'de yaptığı konuşmaları nedeniyle ilgili dava açıldı.

 

 

Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:


• Aysel Tuğluk’un 2005 ve 2009 yılları arasında Diyarbakır'daki bazı etkinliklerde yaptığı konuşmalar ile basında çıkan açıklamaları sebebiyle 70 yıl hapis istemiyle yargılandığı dava Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma, davayı ilgilendiren kanun değişikliğinin beklenmesi için 12 Haziran 2012, saat 09:00’a ertelendi.

 


• 'Yumuşak Makine' kitabının yayıncısı İrfan Sancı ile çevirmeni Süha Sertabiboğlu hakkında kitabın müstehcen içeriği olduğu gerekçesiyle açılan dava İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ceza hukuku bilirkişisinden hâlâ bir cevap gelmediği, hatta bilirkişinin hakimin "telefonlarına cevap vermediği" gerekçesiyle duruşma 5 Temmuz 2012, saat 09:30’a ertelendi.

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.