28 Şubat duruşmasından Ragıp Zarakolu'nun tahliyesine... Bu haftanın düşünce özgürlüğü bülteni:
15 yıl sonra 28 Şubat soruşturması
28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında ordunun hükümete uyguladığı baskı sonucunda bir dizi karar alınmış; kararların irtica ile mücadele için alındığı ifade edilmişti. Postmodern darbe olarak bilinen 28 Şubat, 15 sene sonra soruşturuluyor. Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü soruşturma kapsamında Ankara, İstanbul, Niğde, Çanakkale ve Eskişehir'de bulunan 31 ayrı adreste arama yapıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri Mustafa Bilgili ile Kemal Çetin’in yürüttükleri soruşturmanın gerekçesini, “RP ve DYP’nin 1996-97 sürecinde oluşturduğu 54. Hükümetin görev yapmasını engellemek ve darbe yapmaya teşebbüs” oluşturuyor. 28 Şubat’ın simge ismi, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in de aralarında bulunduğu 31 emekli asker gözaltına alındı; Çevik Bir dahil 9 kişi Ankara’ya götürüldü. Bir, 28 Şubat günlerini, “Demokrasiye balans ayarı yaptık” sözleriyle anlatmıştı.
36 can ‘devlet sırrı’
1977’de 1 Mayıs kutlamaları için Taksim’de toplanan büyük kalabalığın üzerine ateş açılmış, çıkan panik sonucunda 36 kişi ezilerek hayatını kaybetmişti. 12 Eylül davasında 1 Mayıs katliamı konusunda Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan (MİT) bilgi talep edildi. Avukat Ömer Kavili’nin verdiği bilgiye göre MİT, katliama ilişkin hangi bilgilerin hangi merciden alınabileceğini içeren özet evrakın Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 125. maddesine dayanılarak ‘devlet sırrı’ kapsamında değerlendirilmesini istedi. Mahkeme Başkanı Süleyman İnce de bu talebi kabul etti. Duruşma sonunda mahkeme, MİT’in yazısında bahsedilen 100 sayfalık dökümanın Başbakanlık’tan istenmesini de karara bağladı. Avukat Kavili, “Mahkeme ‘Bilgi almam lazım’ diyor, vermiyorlar. Çünkü devlete dokunan yanları var. Bu tevilli ikrardır. Devlete dokunduğu için gizlemek istiyorlar” dedi.
DİSK avukatlarından Rasim Öz de ‘devlet sırrı’ kavramına sığınılarak belge veya bilgi saklanamayacağını ifade etti ve “Siyasi iktidarın bütün organları bilgi ve belgeleri yargı ile paylaşmak zorundadır. Vermemek, görevi suistimaldir” dedi.
Zarakolu tahliye edildi
İstanbul'daki Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) davası kapsamında tutuklu bulunan yayıncı Ragıp Zarakolu, Özgür Gündem gazetesi çalışanı Songül Karatagna ve 13 kişi tahliye edildi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye gerekçesi olarak “tutuklu kaldıkları süre, suç vasfının değişme ihtimali ve delil durumu”nu gösterdi. Zarakolu, 50’yi aşkın kişiyle birlikte 28 Ekim 2011’de gözaltına alınmış, Aralık başında tutuklanmıştı. İddianamede Zarakolu hakkında 7,5 yıldan 15 yıla kadar, akademisyen Büşra Ersanlı hakkında ise 15'ten 22,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. İlk duruşma 2 Temmuz’da görülecek.
Hamdiye Çiftçi tahliye edildi
Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM) operasyonu kapsamında Hakkari’de gözaltına alınıp tutuklanan 12 sanığın duruşması Van 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, DİHA Hakkari Muhabiri Hamdiye Çiftçi, BDP çalışanları Fatma Duman, Berivan Akboğa, Hüsna Sağın, Tahir Koç ve Faruk Yıldız’ı delil durumunu ve tutukluluk sürelerini göz önünde bulundurarak tahliye etti. Diğer tutuklu sanıkların tahliye talepleri reddedildi; duruşma 5 Haziran’a ertelendi.
Öldürülmedi, mahkum oldu
Hakkari Dağlıca'daki askeri birliğe 5 yıl önce PKK üyeleri tarafından düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan 8 askerden Er Ramazan Yüce ile Uzman Çavuş Halis Çağan'ın “suçu ve suçluyu övmek” ve “basın yoluyla terör örgütünün propagandasını yapmak” suçlarından yargılandığı dava Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Halis Çağan beraat etti; er Ramazan Yüce ise ‘terör örgütünün yayın organında yaptığı açıklamalar’ sebebiyle ‘basın ve yayın yoluyla silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak’ suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, kaçırılan 8 askerin serbest bırakılmasıyla ilgili “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir mensubu bu duruma düşmemeliydi. Dolayısıyla kurtulmuş olmalarından fazla bir sevinç duyamadım” demişti.
Üniversitede olağanüstü hal
İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel’in soru önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer 2010 ve 2011’de toplam 7 bin 43 üniversite öğrencisi hakkında soruşturma açıldığını, bu öğrencilerden 4 bin 602’sinin okuldan uzaklaştırıldığını, 55’inin ise atıldığını açıkladı. Tüzel hükümete, son 2 yıl içinde eğitim politikalarını, harç, ulaşım, yurt, kantin, yemekhane fiyatlarını protesto etmek, eyleme ya da etkinliğe katılmak, anadilde eğitim haklarını savunmak, halay çekmek, toplu şekilde müzik dinlemek, puşi takmak, Evrensel gazetesi dağıtmak, kitap okuma etkinliği düzenlemek gibi gerekçelerle kaç öğrenciye soruşturma açıldığını sormuştu.
Polis üniversitede Kürtçe pankartı indirdi
İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde, bir grup öğrenci sabah saatlerinde Kürtçe ve Türkçe,"Kapitalizm öldürür! İşçi ölümleri kader değil, örgütlü bir cinayettir" yazılı pankartlar astı. Kürtçe pankart öğlen saatlerinde sivil polis ve özel güvenlikçiler tarafından kaldırıldı. Öğrenciler de akşam saatlerinde kaldırılan pankartın aynısını astı. Bu kez okula çevik kuvvet girdi, iki pankart da indirildi. Polis direnen öğrencilere cop kullanarak müdahale etti. "Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek", "Katil polis üniversiteden defol" sloganları atan öğrenciler de polise çöp kutularını atarak karşılık verdi. Çıkan olayda 2 öğrenci hafif şekilde yaralandı.
Ölüm olsa bile sus!
Birgün’ün haberine göre 5 Nisan'da iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle 2 emekçinin öldüğü Ada Tersanesi'nde çalışan Murat Ateşoğlu televizyonlara ve gazetelere demeç verdiği gerekçesiyle işten kovuldu. Murat Ateşoğlu gazeteye verdiği demecinde patlamada hayatını yitiren Ali Sağdıç’ın arkadaşı olduğunu ve tersanede yardımcısı olarak çalıştığını söyledi. Konu hakkında televizyoncu ve gazetecilerin sorularını cevapladıktan sonra kendisine ‘medyada çıkan konuşmalarından dolayı’ işten atıldığının söylendiğini ifade etti. Tersanelerde örgütlenen Limter-İş de konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi:
“Küçücük de olsa vicdanı olan herkese soruyoruz konuşmanın dahi yasak olduğu bir iş yerinde işçiler, itiraz etme ve seçme hakkını kullanabilir mi? Ada Tersanesi’nin sahibi hangi yasaya dayanarak işçi arkadaşımızı işten atıyor?”
“Yapılan işler yasaldır”
12 Mayıs 2010 tarihinde Muğla Üniversitesi öğrencisi 21 yaşındaki Şerzan Kurt, kurşunla omzundan vurularak hayatını kaybetmişti. Olayla ilgili olarak polis memuru Gültekin Şahin’e ‘Olası kasıtla nitelikli adam öldürme’ suçlamasıyla açılan dava Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Öldürülen Kurt’un yakınlarının avukatı Mustafa Rollas, gizli tanık ifadesine referans vererek “Suçu polis memuru Gültekin Şahin’in işlediğine dair deliller kuvvetlenerek artmıştır” dedi ve sanık polis memurunun hedef gözeterek ateş ettiğini savundu. Tutuklu sanık polisin avukatı Erol Halka ise Rollas’a şu sözlerle itiraz etti:
“Gültekin Şahin, hadiseyi sivil vatandaşlara bir şey olmaması için amirlerinden aldığı yetkiyle önlemeye çalışmıştır. Yapılan işler yasaldır. Kasten öldürme suçunun şartları oluşmamıştır. Ortada onlarca tanık varken gizli tanığın ifadelerine itibar edilmektedir. Gizli tanığın da kim ve nasıl birisi olduğu belli değildir.”
Tutuklu polise tahliye talebi reddedildi. Duruşma, İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan ölen Şerzan Kurt’un olay günü giydiği kıyafetlerin ve vücuduna girip çıktığı öne sürülen mermi çekirdeği ile ilgili raporun gelmesinin beklenmesi amacıyla 25 Mayıs tarihine ertelendi.
Biber gazı AİHM’de mahkum oldu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İstanbul'da 2004 yılında düzenlenen NATO Zirvesi karşıtı gösteriye katılan öğretmen Ali Güneş'e polis tarafından çok yakın mesafeden göz yaşartıcı gaz sıkılmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kötü muamele ve işkenceyi yasaklayan 3’üncü maddesinin ihlali olarak değerlendirdi. Kararda “Polisin, barışçıl bir gösteride göz yaşartıcı gaz kullanmaması gerektiği” belirtildi. Türkiye Ali Güneş’e manevi tazminat olarak 10 bin euro, mahkeme masrafları olarak da 1500 Euro ödemeye mahkum oldu.
Bakan Şahin: Gaz zararsız
BDP’li Altan Tan polis ve jandarmanın çeşitli eylemleri dağıtmak için sıklıkla kullandığı gaz bombasına ilişkin soru önergesi verdi. Soru önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin göz yaşartıcı gazların talimatlara uygun kullanıldığını ve gazların insan sağlığı üzerinde kalıcı bir etkisi olmadığını bildirdi. Halbuki gaz bombası şimdiye kadar bazıları ‘doğrudan gazın etkisinden’bir kısmı da güvenlik güçlerinin bombayı gelişigüzel atması sonucunda 7 kişinin ölümüne sebep oldu. Radikal’in haberine göre bilanço şöyle:
- 1 Mayıs 2007’de 75 yaşındaki İbrahim Sevindik biber gazından havasız kalarak öldü.
- 9 Ekim 2009’da Cizre’de polisin attığı gaz bombası kafasına çarpan 18 aylık Mehmet Uytun yaşamını yitirdi.
- 4 Nisan 2009’da Ömerli’deki yürüyüşe katılan Mustafa Dağ, gaz bombasının kafasına isabet etmesiyle öldü.
- 27 Nisan 2011’de Bismil’de gaz bombalarından etkilenen 60 yaşındaki Kazım Şeker kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
- 31 Mayıs 2011’de Hopa’da Başbakan Tayyip Erdoğan’ı protesto eden gruba polisin attığı gaz bombalarından etkilenen 54 yaşındaki emekli öğretmen Metin Lokumcu, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
- 12 Haziran 2011’de Şırnak’ta polisin attığı gaz bombasından etkilenen Hatice İdin yaşamını yitirdi.
- 21 Mart 2012’de Newroz’da kafasına gaz bombası isabet eden Hacı Zengin hayatını kaybetti.
İnternet Kullanıcı Hakları Bildirgesi
İnternet Türkiye’ye 12 Nisan 1993’te geldi, 1998’den beri nisanın ilk iki haftası İnternet Haftası olarak kutlanıyor. 15.’si “İnternet yaşamdır” sloganıyla kutlanan İnternet Haftası sebebiyle bir araya gelen Elektrik Mühendisleri Odası, Alternatif Bilişim Derneği, İnternet Teknolojileri Derneği, Linux Kullanıcıları Derneği, Sansüre Sansür, Pardus Kullanıcıları Derneği, Ankara Barosu Bilişim Kurulu ve Korsan Parti Hareketi, ‘Kullanıcı Hakları Bildirgesi’ yayınladı. 14 maddelik bildirgede internete erişimin temel bir hak olduğu, devletin ücretsiz ya da düşük bir bedel karşılığında herkesin internete erişimini sağlamakla ve gerekli yasal düzenlemeler ve icra organlarıyla bu hakkı güvence altına almakla yükümlü olduğu belirtildi. “Sansürsüz internet her yurttaşın hakkıdır” denen bildirgede, internete devlet denetimi ve gözetiminin, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki en büyük engel olduğu ifade edildi. Bildirgede, internetin örgütlenme hakkının asli bir parçası olduğu ve bu hakkın kısıtlanamayacağı ve kimsenin kimliğini açıklamaya zorlanmayacağının altı çizildi.
Ateist ‘twit’e soruşturma
Ünlü piyanist Fazıl Say’a internet paylaşım sitesi Twitter’daki mesajları nedeniyle soruşturma açıldı. Say’ın, Türk Ceza Kanunu’nda ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ ve ‘dini değerlere hakaret’ suçlarını tanımlayan 216. maddeyi ihlal ettiği iddiası değerlendiriliyor. Soruşturma sonunda Say hakkında 1.5 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılabilir. Soruşturma konusu mesajlar şunlar:
- Muezzin 22 saniyede okudu akşam ezanını yahu. Prestissimmo con fuco!!! Ne acelen var? Sevgili? Rakı masası?
- Ben ateistim :) diğer yarısını bilmem :))
- Ateistim ve bunu bu kadar rahat söyleyebildiğim için gururluyum.
Milletvekili Zana'ya 55 yıl hapis istemi
Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana hakkında çeşitli tarihlerde yaptığı 9 ayrı konuşma nedeniyle 9 kez örgüt propagandası, bir kez de örgüt üyeliği suçunu işlediği gerekçesiyle toplam 55 yıl hapis cezası istendi. Zana, Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4 Aralık 2008 tarihinde ‘terör örgütüne üye olmak’ suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırılmış; Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi ise sanığın eksik savunması nedeniyle kararı bozmuştu. Yeniden görülmeye başlanan davada mahkeme heyeti Yargıtay’ın dosyayı usulden bozulduğunu, bu nedenle sanığın yeniden savunması alınmadan da yargılamaya devam edilebileceğini belirtti. Savcı, Zana hakkında Yargıtay’ın bozma kararı öncesi verdikleri esas hakkındaki mütalaasını tekrarladı, Zana’nın avukatı Fethi Gümüş ise, mütalaaya itiraz etti. Mahkeme heyeti, sanık avukatlarına dosyayı incelemek üzere süre vererek, duruşmayı 24 Mayıs tarihine erteledi.
CHP ve BDP’den orak vicdani ret açıklaması
CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen ile BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na katılan vicdani retçiler ile birlikte TBMM’de ortak basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan Rıza Türmen, “Türkiye’nin gerek Anayasa’nın 90. maddesi gereğince gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kararlarını uygulamak yükümlülüğü gereğince yasalarını değiştirip vicdani reddi kabul etmesi gerekiyor” dedi. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan da yeni anayasa sürecinin bu konuda bir şans olduğunu belirtti. Vicdani retçi Şendoğan Yazıcı ise vicdani reddi “düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünün meşru kullanımı” olarak tanımladı ve yeni anayasayla güvence altına alınmasını istedi.
Belediyeden tiyatro dekoruna sansür
Hürriyet gazetesinin haberine göre Tiyatrokare’nin “Onca Yoksulluk Varken” adlı oyununun Erzurum’da sahnelenmesi belediye engeline takıldı. Tiyatronun kurucusu Nedim Saban oyuna, dekordaki “Kahrolsun Faşizm” yazısı sebebiyle salon verilmediğini ifade etti. Gülbahar Karakuş'un Hürriyet'te yayımlanan haberine göre, Saban şunları söyledi: “Sonunda bu da oldu, bir oyun dekoru nedeniyle baskı gördü… Halen Anadolu’da oyunculardan sabıka kaydı soran bir düzen var. Oyun metinleri isteniyor. Yıllardır Anadolu’da oyuncular fişleniyor.”
Emile Ajar’ın aynı adlı romanından uyarlanan oyun, Fransa’nın Arap mahallelerinden birinde, anneleri fahişelik yapan çocuklara evini açan bir Musevi kadının öyküsünü anlatıyor.
Bu haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları
Sanık: 1- Berdan Akdağ 2- Melik Duvaklı 3- Hayri Beşer
Mahkeme ve duruşma tarih: Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 18 Nisan 2012, Saat: 09:40
Açıklama: Bu dava Zaman gazetesinde yayınlanan “Şehit Ailesi Başkanı’ndan şok iddia: 1994’te Pınardere’deki öğretmen katliamını JİTEM yaptı” haberi sebebiyle açıldı. Ergenekon sanığı emekli Albay Hasan Atilla Uğur’un onur, şeref ve saygınlığına saldırmakla suçlanan gazeteciler, TCK’nın 125. ve 267. maddeleri uyarınca yargılanıyor.
Sanık: 1-Halil Savda 2-Mehmet Atak 3-Fahri Fatih Tezcan 4-Ahmet Aydemir 5-Davut Erkan
Mahkeme ve duruşma tarihi: Eskişehir 4. Sulh Ceza Mahkemesi, 19 Nisan 2012, Saat: 15:30
Açıklama: Vicdani retçi Enver Aydemir'in Eskişehir Askeri Mahkemesi'nde tutuklu yargılandığı duruşmaya destek için giden beş kişi hakkında ilgili dava açıldı. Yargılanacaklar arasında vicdani retçi Aydemir'in babası Ahmet Aydemir ile avukatı Davut Erkan da bulunuyor. Basın açıklamasında atılan şu sloganlar suç olarak kabul edildi: "Herkes bebek doğar", "Barış için Vicdani Redciler", "Hiç kimse asker doğmaz", "Biz orduya sadece fındığa gideriz", "Enver Aydemir serbest bırakılsın".
Sanık: Halil Savda
Mahkeme ve duruşma tarihi: Beyoğlu 3. Sulh Ceza Mahkemesi, 19 Nisan 2012, Saat: 15:45
Açıklama: Bu dava, "www.savaşkarsitlari.org" adlı sitenin sahibi ve yöneticisi olan Halil Savda'nın başka bir sitede Ahmet Ateşli hakkında yayınlanan "Ağar:İddialar ve Ötesi" başlıklı yazıyı yukarıda belirtilen sitesinde yayınlaması nedeniyle açıldı.
Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:
Şebnem Korur Fincancı'ya www.taraf.com adlı sitede yayınlanan röportajda söyledikleri, Adnan Demir’e de röportajı sorumlu olduğu web sitesinde yayınlaması sebebiyle açılan dava Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, sanıkların beraatine hükmetti.
Yeni yorum gönder