Basında Kartepe otosansürü, Mehmet Tursun savunması sebebiyle hapse mahkum edildi, basın açıklamasına 10 ay hapis, ‘puşiyle yakalanan’ öğrenci tahliye edilmedi, “suç işlemeye teşvik eden şarkı”, sanığın babası Dink cinayeti hakkında konuştu, Ekşi Sözlük yazarına ‘dine hakaret’ davası, Ahmet Şık'ın kitabı çıktı, Demirtaş kendini ihbar ediyor...
Basında Kartepe otosansürü
İzmit-Gölcük arası sefer yapan Kartepe adındaki deniz otobüsünün kaçırılmasını önce ‘Son Dakika’ haberi yapan televizyon kanalları, sonra haberi yayından kaldırdı. Habertürk TV önce kaçırılan geminin kaptanıyla bağlantıya geçti; geminin kaptanı da gemiyi kaçıran şahsın eylemi PKK’nin silahlı kanadı HPG adına gerçekleştirdiğini ifade etti. Ardından Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut yayına bağlanarak sesli bağlantının ‘propaganda malzemesi’ne dönüşebileceğini belirtti; tüm medyaya eylemi ‘propaganda malzemesi’ne dönüştürmeme” çağrısı yaptı. Bulut yayında şunları söyledi: “Son dakikayı kaldırıyoruz, sesli bağlantı da yapmayacağız… Ankara da durumdan detayıyla haberdar”.
Kaçırma eylemi esnasında CNN Türk ekranında canlı yayın yapan Cüneyt Özdemir de Radikal’deki köşesinden şunları söyledi:
“Kocaeli Valisi Ercan Topaca… ‘gemiyi kaçıranlar bunların haber olmasını istiyorlar’ dedi… Vali’nin söylediği bu cümle CNNTÜRK’ün bütün yayın akışını değiştirdi. Önce normal yayın akışına döndük, kısa bir süre sonra da ‘Son Dakika’ altyazısını kaldırdık… sonradan öğrendiğim kadarı ile başka kanallar da aynı tutumu benimsemişler. Diğer kanallar neden böyle bir yol izledi, Ankara’dan telefon mu geldi bilmiyorum ancak bildiğim medyada bir anlayışın bittiği”.
Mehmet Tursun savunması sebebiyle hapse mahkum edildi
İzmir'de ‘Dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle uyarı ateşi açılması sonucu yaşamını yitiren Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun, savunması sebebiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına mahkum edildi. “Baran Tursun davasında sahtekarlıklar yapıldı” sözleri ‘hakaret’ olarak değerlendirilen Tursun’a TCK'nin 125/1-2 maddesine göre verilen ceza ertelenmedi ve para cezasına çevrilmedi.
Baran Tursun'un annesi Berrin Tursun ve amcası Süleyman Tursun daha önce “polise hakaret ettikleri” iddiasıyla 6 ay hapis cezasına çarptırılmışlardı. Baran Tursun'u öldüren polis Oral Emre Atar hakkında ise 2 yıl 1 ay hapis cezası verilmişti.
Basın açıklamasına 10 ay hapis
İnsan Hakları Derneği Ankara Şube Başkanı Gökçe Otlu ve 7 arkadaşı 2006 yılında Ezilenlerin Sosyalist Partisi adına düzenlenen basın açıklamasına katılmıştı. İçişleri Bakanlığı önündeki basın açıklamasında, ‘askeri operasyonların durdurulması ve Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesi’ talep edilmişti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi açıklama metnini ve çekilen fotoğrafları değerlendirerek, sanıklara “terör örgütü propagandası” suçundan 10’ar ay hapis cezası verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de cezaları onadı.
‘Puşiyle yakalanan’ öğrenci tahliye edilmedi
Beşiktaş 14. Ağır Ceza Mahkemesi, “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 22 aydır tutuklu bulunan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ü tahliye etmedi. 16 Kasım’da görülen duruşmada üç polis “Cihan’ı hatırlamadıklarını” söylerken, polis Soner Ergezer, Kımızıgül'ün 20 Şubat'ta Kağıthane'de BİM markete molotof atan grupta olduğunu “Cihan'ı üzerindeki giysilerden teşhis ettiğini” söyledi. Cihan Kırmızıgül ise mahkemeye ifade veren iki polisin kendisine tutanağı zorla imzalatmaya çalışırken dövdüğünü belirtti.
Bianet’in haberine göre Kırmızıgül’ün avukatlarından Suat Eren, sanığın aleyhindeki tek delilin polis tutanakları olduğunu ifade etti. Avukat Eren, teşhisin puşi ve giysilerden yapıldığını, polis tutanağıyla mahkeme ifadelerin birbirini tutmadığını, tutanakta gizli tanığın parmak izinin bile bulunmadığını, Kırmızıgül'ün gözaltına alınırken ve sonrasında darp edildiğinin Adli Tıp raporuyla belirlenmesine rağmen duruşmada bundan hiç söz edilmediğini açıkladı.
Savcı Hikmet Usta mütaalasında, Kırmızıgül’e Terörle Mücadele Kanunu'nun 5. maddesiyle Türk Ceza Kanunu'nun 314/2, 152/1-2-a, 174/1, 53, 63. maddelerinden 15-45 yıl arasında hapis cezası verilmesini talep etti.
“Suç işlemeye teşvik eden şarkı”
İstanbul Okmeydanı'nda 10 Mayıs'ta yapılan baskınlar esnasında, aralarında Grup Yorum üyeleri Ali Aracı, Caner Bozkurt ve Ali Papur'un da aralarında bulunduğu 46 kişi gözaltına alınmıştı. Baskınlarda bulunan müzik CD'leri, kitaplar, pankartlar, dergiler, indirimli İETT kartları ve bir adet kırmızı fular delil gösterilerek 29 kişiye Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 2. ve 5. maddeleri uyarınca, “Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP/C) üyesi olmak” suçundan dava açıldı. Grup Yorum'un 1989'da çıkardığı “Gün Gelir/Cemo” albümündeki Cemo isimli şarkı, “terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik etmek” suçlamasıyla iddianamede yer aldı. Grup da iddianamede, “örgüte üye kazandırmaya çalışmakla” suçlandı.
Sanığın babası Dink cinayeti hakkında konuştu
Dink davasının görüldüğü duruşmaya, tutuklu sanık Yasin Hayal’in babası Bahattin Hayal de izleyici olarak katıldı. Duruşmada söz almak isteyen baba Hayal’e mahkeme izin vermedi. Adliye çıkışında gazetecilere açıklama yapan Hayal şunları söyledi:
“Trabzon Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürü Yahya Öztürk bana ‘Biz devlet için çalışıyoruz. Yasin de devlet için çalışıyor’ dedi. Ben Yahya Öztürk’ün bu sözlerini savcı Fatih Genç’e anlattım. O da bana ‘Başın belaya girer, sen bunları nasıl ispatlayacaksın? Biri var mıydı yanında?’ dedi. Olmadığını söyledim. ‘Ben size bildiklerimi anlatıyorum siz bana başın belaya girer diyorsunuz’ dedim. Sonra kalktı ayağa ‘Yaz kızım’ dedi. ‘Ne Yahya Öztürk benim babamın oğlu ne de sen, ne diyorsa yaz kızım’ dedi”.
Ekşi Sözlük yazarına ‘dine hakaret’ davası
Ekşisözlük’te açtığı “din saçmalığı” başlığı altındaki yazısı sebebiyle Ahmet M.S. hakkında İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İslam dinine inananların ibadetlerini, kâinatı Allah’ın yarattığına ilişkin inançlarını aşağıladığı gerekçesiyle 9 aydan 1.5 yıla kadar hapsi istenen Ahmet M. S., hakaret kastı taşımadığını, sadece kendi fikirlerini dile getirdiğini belirterek suçsuz olduğunu söyledi. Ekşisözlük yazarı, dava konusu yazısında şunları söylemişti:
“bir ay ben senin tacizlerine maruz kalmamak için sikimde olmamasına rağmen ortalık yerde yeme içme özgürlüğümden feragat edeceğim, sene boyu sabahın beşinde ezan sesiyle uyanmak zorunda kalıyorum, din odaklı yönetimlerin akıl almaz icraatlarının sonuçlarına katlanmak durumundayım, bunları düzeltmek için yapabileceğim birşey de yok, kabul… 'bak ne kadar mükemmel bir kainat, kusursuz bir sistem, bunu allah yaratmadıysa başka nasıl olabilir' gerizekalılığındaki bir yaklaşımla 'bu kainat zumbak tarafından yaratılmıştır, yoksa nasıl olabilirdi' şeklindeki bir yaklaşım arasında bir çokları için en ufak bir fark yoktur, ikisi de ispatlanamaz, ikisi de bilinmeyene bir açıklama getirmek için ortaya atılmış düşüncelerdir. işte düşünmeden inananların bu kadar net ve basit bir gerçeği anlayamıyor olmaları, dinin saçmalık olduğunun en net ve basit ispatıdır.”
“Yansak da dokunacağız”
Ahmet Şık, Mart 2011'de Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. Şık'ın tutuklandığı sırada üzerinde çalıştığı “İmamın Ordusu” adlı kitap hakkında da “terör örgütü dokümanı” olduğu gerekçesiyle toplanma ve el konma kararı verilmişti. Kitabın kopyalarına el konmasının ardından kitap taslağı sosyal medyada yayılmış; yüzbinlerce kişi yasağı çiğneyerek kitabı indirmişti. Yasaklı kitap, 125 gazeteci, aktivist ve akademisyenin imzasıyla, “000Kitap Dokunan Yanar” adıyla basıldı. TÜYAP Kitap Fuarı’nda yer alan kitaba pek çok kişi yazar olarak imza verdi. Gazeteci İsmail Saymaz okuduğu basın açıklamasında, Ahmet Şık’ın gözaltına alınırken söylediği “Dokunan yanar” sözlerine referans vererek, “Yansak da dokunacağız” dedi.
“Kendimi ihbar ediyorum”
BDP, KCK operasyonlarına karşı “Kendimi ihbar ediyorum” kampanyası başlattı. Operasyonları protesto etmek için başlatılan kampanyayla BDP'liler savcılıklara “Ben de suçluyum” dilekçeleri verecek. Kampanya, KCK operasyonlarının ardından tutum belirlemek için Diyarbakır'da yapılan BDP toplantısında kararlaştırılmıştı. Toplantıda alınan diğer kararlara göre, yine KCK operasyonlarını protesto etmek için 19-20 Kasım'da İstanbul ve Diyarbakır'da “İrademe dokunma” mitingleri yapılacak. 1 Mart tarihine kadar bir milyon kişinin BDP'ye üyeliğini hedefleyen “Burdayım” kampanyası da başlatılacak.
Bu haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları
Sanık : İsmail Saymaz, Hasan Çakkalkurt
Mahkeme ve duruşma tarihi : Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi 23 Kasım 2011, Saat: 11:10
Açıklama : İlgili dava, gazeteci İsmail Saymaz'ın Radikal gazetesinde yaptığı "Ergenekon'da aşk oyunu"-" Ergenekon savcısı hakimi de dinledi" başlıklı haberi nedeniyle açıldı. Gazeteci, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Kadir Özbek'in teknik takibe takıldığını gündeme getirdiği haberi sebebiyle, hakaret, sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret, gizliliğin ihlali, adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs gerekçeleriyle yargılanıyor.
Davacı : Ali Suat Ertosun
Davalı : Selçuk Kozağaçlı
Mahkeme ve duruşma tarihi : Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi, 23 Kasım 2011, Saat: 11:30
Açıklama : Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı'nın 19 Aralık 2000 tarihinde yapılan Cezaevi Katliamlarının yıldönümü olan 19 Aralık 2009’da ÇHD adına yapmış olduğu basın açıklaması nedeniyle Ali Suat Ertosun'a hakaret ettiği gerekçesi ile hakkında manevi tazminat davası açıldı. Aynı gerekçeyle (kamu görevlisine hakaret) Kozağaçlı hakkında bir de ceza davası açılmıştı. Kozağaçlı bu davadan sözlerinin ‘ağır eleştiri’ kapsamında olduğu gerekçesiyle beraat etmişti.
Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları
· Polis tarafından öldürülen Baran Tursun’un davasında, “Baran Tursun davasında sahtekarlıklar yapıldı” dediği için Mehmet Tursun’a açılan dava Karşıyaka 4.Sulh Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tursun, TCK'nin 125/1-2 maddesinde tanımlanan “kamu görevlkisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla 11 ay 20 gün hapse mahkum edildi. Tursun’un cezası ertelenmedi ve para cezasına çevrilmedi.
· Chuck Palanhuik’ın Ölüm Pornosu romanı sebebiyle Ayrıntı Yayınevi Müdürü Hasan Basri Çıplak ile çevirmen Funda Uncu’ya açılan davanın ilk duruşması İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Çıplak kitabın edebi eser olduğunu söyleyerek “muzır” ve “porno” suçlamalarını reddetti. Uncu ise çevirmen olarak görevinin eserin aslına sadık kalmak olduğunu ifade etti. Sanıkların savunmalarının ardından duruşma 18 Ocak 2012’ye ertelendi. Duruşma saati bir sonraki bültende bildirilecektir.
Yeni yorum gönder