KCK operasyonlarında sıra basında, slogan ve marşa 14 yıl hapis, yazar bulunamadı ama matbaacı hapiste, Kürtçe türkü cinayeti, Fransa'da "Yok" demek yasak bizde "Var" demek...
Fransa’da “Yok” demek yasak, Türkiye’de “Var” demek!..
Fransa parlamentosu soykırımların inkarını cezalandıran yasayı kabul etti. Yasaya göre Ermeni soykırımı dahil, soykırımları inkar edenlere bir yıl hapis ve 45 bin Avro para cezası verilecek. Ancak yasanın kesinleşmesi için Senato’dan da geçmesi gerekiyor. Benzer bir tasarı 2006 yılında da Meclisten geçmiş, ancak Senato’ya gelmeden dönem bitince kadük olmuştu.
Yasa tasarısı Fransa’dan daha çok Türkiye’de takip edildi, birbirinden farklı tepkiler gösterildi. Başbakan Erdoğan, Türklerin hiçbir zaman soykırım yapmadığını savundu, Fransa’nın Cezayir’de katliam yaptığını hatırlattı. Tarihe dönüp Fransa 1. Fransua’nın annesinin talebi üzerine Kanuni Sultan Süleyman’ın yolladığı mektuptan bölümler okudu.
Türkiye’nin tepkileri de açıklandı. Paris’teki T.C. Büyükelçisi geri çağrıldı, TBMM’deki Türkiye Fransa Parlamentolar Arası Dostluk Grubu’ndaki milletvekilleri istifa ettiler. Kültürel, askeri ve ticari ilişkiler askıya alındı. Yasanın Senato tarafında onaylanması halinde daha ağır önerilerin bunu izleyeceği de söylendi. CHP ve MHP de Hükümete destek verdiklerini bildirdiler. Sadece BDP, şoven bir mantıkla tepki verildiğini belirterek hükümetin tutumuna destek vermedi.
Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim’in yorumu:
“SOYKIRIM VARDIR” demek de “YOKTUR” demek de ifade özgürlüğüdür, suç olamaz. Türkiye’de “vardır” demenin suç sayılması ile mücadele ederken, aydınlanmanın beşiği olmakla övünen, Voltaire’in yurdu Fransa’dan tam ters açıdan aynı nitelikte bir yasanın “yoktur” demeyi yasaklaması, gerçekten acınası bir görünüm oluşturuyor.
Aynı yasa Fransa’da 2006’da onaylandığında şöyle bir hazırlık başlatmıştık:
Farklı mesleklerden -Baskın Oran , Abdurrahman Dilipak ve Hrant Dink’in de aralarında olduğu- 10 kadar gönüllü sabahleyin İstanbul havalimanında bir basın toplantısıyla “1915 yılında Ermeni soykırımı yapılmıştır” diyerek “suç!?” işledikten sonra uçağa atlayıp Strasburg’a gidecek ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde -10 kadar Fransız aydınının katılımıyla- bir basın toplantısı daha düzenleyecek, ama bu kez “1915’te Ermeni soykırım yapılmamıştır” diyerek , üç saat arayla gene suç işleyecektik. Tasarı Senato’ya gelmeyince bu eylem yapılamamıştı. Şimdi aynı şeyi tekrarlayabiliriz. Ama ne yazık ki sevgili Hrant’ın acı yokluğunu beraberimizde Fransa’ya götürerek…
Not: Temel Demirer, Hrant’ın anıldığı bir yerde “Ermeni soykırımı” dediği için dava açıldı. Onun da davası bu hafta, 28 Aralık’ta görülecek.
KCK operasyonlarında sıra basında
20 Aralık sabahı polisler, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talimatı doğrultusunda, Özgür Gündem gazetesi, Dicle Haber Ajansı (DİHA), Fırat Haber Ajansı (ANF), Etkin Haber Ajansı (ETHA) merkez ve bürolarına eşzamanlı olarak baskınlar yaptı. KCK operasyonunun yeni dalgasında İstanbul’da 25, toplamda 38 kişi gözaltına alındı. DİHA’nın İstanbul, Van, Ankara, Diyarbakır, Ankara, Şanlıurfa bürolarında da aramalar yapıldı. DİHA’nın Van muhabiri Evrim Kepenek, İstanbul Haber Müdürü Fatma Koçak, ETHA editörü Arzu Demir, Özgür Halk ve Demokratik Modernite dergisinin yayın kurulu üyesi Nahide Ermiş, ANF ve Birgün muhabiri Zeynep Kuray, Vatan gazetesinden Çağdaş Ulus ile Agence France-Presse (AFP) foto muhabiri Mustafa Özer gözaltına alınan isimlerden bazıları.
21 Aralık akşamı ise Azadiya Welat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Emin Yıldırım gözaltına alındı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen Yıldırım’ın gözaltı gerekçesi henüz belirtilmedi.
Gazeteci operasyonuna tepki
8 ilde yapılan operasyon çerçevesinde çok sayıda muhabirin gözaltına alınması İstanbul ve Ankara’da protesto edildi. İstanbul’da 5 bini aşkın kişi Taksim’de bir araya gelirken Ankara’da İnsan Hakları Anıtı önünde eylem yapıldı.
Gözaltılara yurtdışından da tepkiler geldi. İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair Webb, “Tutuklamalar şok edici ve endişe vericidir. Tutuklamalar Kürt yanlısı muhalif basına yöneliktir. Demokratik toplumlarda muhalif gazeteciler üzerinde böyle bir baskı çok endişe veriyor ve Türkiye’nin uluslararası güvenirliliğini şüphe getiriyor” dedi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’den Johann Bihr, “Kürt meselesi terörle mücadele adı altında muhalifleri bastırma girişimleriyle çözülmeyecek” şeklinde konuştu.
Yürüyüş dergisinin yayını durduruldu
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Yürüyüş dergisine 1 aylık yayın durdurma cezası verdi, derginin 299. sayısı bazı yazıları nedeniyle toplatıldı. Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm için Yürüyüş Dergisi çalışanları, yaptıkları yazılı açıklama ile dergilerine getirilen yayın durdurma cezasına şu sözlerle itiraz etti: "Kararı verenler, dergimizin halka gerçekleri anlatmasına hazmedemiyorlar ve korkuyorlar. Yürüyüş dergisinde çalışan 6 kişi 1 yıldır tutuklu. Biz tarafsız değiliz. Biz, bağımsızlık, demokrasi, sosyalizmden, yoksul, emekçi halktan tarafız. Cezalarınız, yasaklarınız, toplatmalarınız bizi susturamadı, susturamayacak."
Slogan ve marşa 14 yıl hapis
Kapatılan DTP ve devamı olan BDP’nin Diyarbakır’da 2007 ile 2011 yılları arasında düzenlediği dokuz ayrı eyleme katılan ve yaklaşık 8.5 aydır tutuklu yargılanan Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Rıdvan Çelik 14 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı. Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi Çelik’i ‘Örgüte üye olmamak ile birlikte örgüt adına suç işleme’ suçlamasıyla 6 yıl 3 ay, ’Örgüt propagandası yapmak’ suçlamasıyla 6 kez 10’ar ay, ’Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet’ ettiği gerekçesiyle 8 kez 5’er ay hapse mahkum etti.
Çelik’in avukatı Av. Meral Danış Beştaş, dosya içerisinde yer alan fotoğrafta müvekkilinin ağzı açık şekilde görüntülendiğini fakat o esnada şarkı mı söylediği yoksa slogan mı attığının anlaşılamayacağını belirtti; ‘örgütün çağrısı’ olarak değerlendirilen etkinliklerin, Mecliste milletvekilleri bulunan bir partinin çağrısı üzerine yapıldığına dikkat çekti. Beştaş, “Yine müvekkilimin suçlandığı olayların içinde yer alan 1 Mayıs, Dünya İşçi Bayramı’dır” diyerek mahkeme kararına tepki gösterdi.
Kılıç ile Nayır tahliye edilmedi
6 Aralık 2009’da Ümraniye’de Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto için düzenlenen eyleme katılan Sosyalist Demokrasi Partisi üyesi Baran Nayır ile Ali Deniz Kılıç molotof kokteyli bulundurdukları iddiasıyla tutuklanmıştı. ‘Silahlı örgüt üyeliği ve tehlikeli madde bulundurma’ iddiasıyla 29 yıla kadar hapsi istenen iki genç eyleme katıldıklarını ancak molotof kokteylleri ile ilgilerinin olmadığını söylemişti. Molotof kokteyli bulunduğuna dair tutanakta imzası bulunan polis memurları da yakalamayı çevik kuvvetin yaptığını, kendilerinin sadece tutanak imzaladığını ifade etmiş; ayrıca 1.5 yıl sonra mahkemeye ulaşan parmak izi sonuçlarında, Nayır ile Kılıç’ınkilerle bir benzerlik olmadığı belirtilmişti.
Savcının ikinci kez tahliye talep etmesine rağmen İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi iki genci ‘kuvvetli suç şüphesi’ gerekçesiyle serbest bırakmadı. İki yıldır tutuklu bulunan Kılıç ile Nayır’ın bir sonraki duruşması 3 Nisan 2012’de görülecek.
Yazar bulunamadı, matbaacı hapiste
Radikal gazetesinde yayınlanan İsmail Saymaz imzalı habere göre, 2005’te yayımlanan, ‘Anılarla Abdullah Öcalan’ kitabının yazarını tespit edemeyen, yayıncıyı da anayasal değişiklik dolayısıyla cezalandıramayan mahkeme, tüm ‘fatura’yı kitabı basan matbaanın sahibi Sadık Daşdöğen’e kesti. ‘Anılarla Abdullah Öcalan / Güneşin Sofrasında’ adlı kitap 2005’te Çetin Yayınları tarafından basılmıştı. Kitap hakında soruşturma açıldı. Soruşturma esnasında, kitabın yazarı Gülseren Aksu’nun müstear isim olduğu tespit edildi. 2009’da Anayasa Mahkemesi, ‘Basın yayın organlarının suçun işlenişine iştirak etmemiş olan sahipleri ve yayın sorumluları hakkında’ ceza öngören maddeleri değiştirdiği için yayıncı da yargılanmaktan kurtuldu. Bunun üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi cezayı kitabın basıldığı Berdan Matbaası’nın sahibi Daşdöğen’e kesti. Mahkeme Daşdöğen’e, ‘matbaacının yazarın yerine geçtiği’ varsayımıyla, ‘örgüt propagandası’ndan 1 yıl hapis ve 782 TL para cezası kesti. Cezanın Yargıtay’da onanması üzerine Daşdöğen, 16 Aralık akşamı gözaltına alınarak, Metris Cezaevi’ne gönderildi.
Hapishanede kitap yasağı
Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD) hazırladığı Sincan Cezaevi Raporu kamuoyuna açıklandı. Raporda cezaevine gönderilen kitapların 70’li yıllardan kalan yasaklar gerekçe gösterilerek, içeri alınmadığı belirtiliyor; “Server Tanilli’nin ‘Uygarlık Tarihi’ kitabı kadın cezaevine verilmemiş, Ece Temelkuran’ın ‘Ne Anlatayım Ben Sana’ ve Güçlü Sevimli’nin ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ kitapları, haklarında toplatma kararı olmadığı halde ‘sakıncalı’ bulunarak alınmamıştır” deniliyor.
Ayrıca raporda, 60 yaşındaki tutuklu Besna Özer’in, sevk edildiği hastanede Türkçe bilmediği için derdini anlatamayan Özer’in iki kez tedavi olmadan hastaneden döndüğü ve tedavi edilmediği; tutuklu ve hükümlülere ‘yüksek sesle konuşmak’, ‘boşa sıcak su kullanmak’, ‘gereksiz slogan atmak’ gibi suçlamalarla disiplin cezaları verildiği ifade ediliyor.
Kürtçe türkü cinayeti
Vatan gazetesinin haberine göre Aliağa ilçesinde bir bara giden Gazi Akbayır, Kürtçe’nin Zazaca lehçesinde türkü istedi. Parçanın çalınmasından sonra bir grup türkü isteyen gençle tartışmaya başladı. Anadilinde şarkı dinleme hakkı olduğunu söyleyen Akbayır, grubun bıçaklı saldırısına uğradı. Kanlar içinde mekândan çıkartılan Gazi Akbayır, bu kez de silahla vuruldu. Akbayır, aracına binerek kaçmak isterken kurşun yağmuruna tutuldu. Vücuduna 8 kurşun isabet eden genç, hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetti.
Daha önce de Ankara'da bir barda Kürtçe şarkı söyleyen Emrah Gezer, bir polis tarafından vurularak öldürülmüştü. Hakkında dava açılan polis memuruna “tahrik indirimi” uygulanmış, 19 yıl hapis cezası verilmişti.
Horonda atılan slogana hapis cezası
TEKEL işçileri 4-C pozisyonuna geçirilmek istenmelerine itiraz etmiş; 78 gün boyunca çok sayıda işçi Ankara’da çadırlarda kalmıştı. Eskişehir Kent Muhalefeti Tekel işçilerine destek için 19-21 Şubat 2010 tarihleri arasında eylem yaptı. Eylemde horon oynanırken sloganlar atıldı. 22 kişi hakkında Başbakan Erdoğan'a hakaret içeren sloganlar attıkları gerekçesiyle soruşturma açıldı. Soruşturmanın sonucunda Mutlukan Muti, Derya Altundağ, Emre Soyaslan, Gülşah Öztürk, Handan Ustabaş ve Mustafa Şahin'e 11 ay 20'şer gün hapis cezası verildi. Özgür Mısırlıoğlu'na da 7,5 bin lira para cezası kesildi. Mahkeme para cezası hariç diğerlerini erteledi.
Eylemden bir yıl sonra Erdoğan’ın avukatı Muhammer Cemaloğlu tarafından açılan davada tek delil polis tarafından çekilen video görüntüleri oldu.
Bu haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları
Sanık : Temel Demirer
Mahkeme ve duruşma tarihi : Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 28 Aralık 2011, Saat: 09:00
Açıklama : 20 Ocak 2007'de Hrant Dink'in öldürülmesini protesto etmek için Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde toplanan yaklaşık 800 kişiye konuşan ve “Bu ülkede Ermeni soykırımı olmuştur” diyen yazar Temel Demirer hakkında, Ankara Emniyet Güvenlik Şube Müdürlüğü'nün suç duyurusunun ardından dava açıldı. Demirer, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiği ve Türkiye Cumhuriyeti'ni alenen aşağıladığı iddiasıyla yargılanıyor.
Sanık : 1- Hasan Kılıç, 2- Ertuğrul Mavioğlu
Mahkeme ve duruşma tarihi : Beşiktaş 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Aralık 2011, Saat: 09:30
Açıklama : İlgili dava Murat Karayılan ile yapılan röportajın Radikal gazetesinde yayınlanması üzerine açıldı. Sanıklar bazı örgüt mensuplarının şiddeti öven ve propaganda içeren görüşlerine yer verdikleri gerekçesiyle TMK 7. maddesi uyarınca yargılanıyor.
Yeni yorum gönder