Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Düşünce Özgürlüğü Bülteni (25 Mayıs 2012)



Toplam oy: 539

Leyla Zana'ya 10 yıl hapis cezası

 

 

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce bozulan ve tekrar görülmeye başlanan davada Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'ya 10 yıl hapis cezası verdi. Zana, 2007-2008 yılları arasında yapmış olduğu 9 ayrı konuşmadan dolayı "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" ve "örgüt propagandası yapmak" ile
suçlanıyor.

 

 

 

 

Leyla Zana 1994 yılında Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den Diyarbakır milletvekili seçilmiş; Kürtlüğü temsilen sarı kırmızı yeşil bant taktığı ve milletvekili yeminini Kürtçe “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum” sözleriyle sonlandırdığı için diğer milletvekillerinin sert tepkisine maruz kalmıştı. Yasama dokunulmazlığı kaldırılan Zana, 17 Mart 1994'te, grup arkadaşları Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan ile birlikte tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. 8 Aralık 1994'te ‘yasadışı örgüt üyeliği’ suçlamasıyla 15 yıl hapse çarptırılmış, 2004’te serbest bırakılmıştı.

 

 

 


 

 

Poşu davasının gerekçesi açıklandı

 


İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, boynundaki poşudan başka delil olmadığı halde molotof kokteylli yasadışı gösteriye katıldığına hükmettiği Cihan Kırmızıgül’e 11 yıl 3 ay hapis cezası vermişti; kararın gerekçesi açıklandı. Mahkeme, önce Kırmızıgül’ün molotofkokteyli attığını söyleyen ancak çağrıldığı duruşmada “Hayır, o değildi” diyerek ifadesini değiştiren gizli tanığın son beyanını dikkate almadığını söylüyor. “Gizli tanığın Emniyet Müdürlüğü’nde sanığa ilişkin yapmış olduğu teşhis tutanağında sanığın görüntüsü ile duruşma esnasındaki görüntüsü arasında geçen yaklaşık bir yıllık süre içerisinde sanığın görüntüsünde saç, sakal, kilo gibi değişiklikler meydana gelmiş olduğu, teşhisin yüz yüze değil de kamera aracılığıyla yapılıyor olması”gibi nedenlerle sanığın ilk teşhisinin “daha güvenilir” olduğu kararlaştırılıyor.

 

 

 

 

Ayrıca Kırmızıgül’ün cep telefonundan 1 Ocak 2010-21 Şubat 2010 arasında görüştüğü
kişilerin bazılarının siyasi nitelikli suçlarda adlarının geçtiği ''fıratnews.org'' sitesinden olaya
ilişkin yapılan haberlere göre söz konusu kişilerle diyalogunun olduğunun anlaşıldığı ifade
ediliyor.

 

 

 

 


 

 

 

Demokratik Vatan gazetesine 1 ay kapatma

 

 


İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, haftalık yayın yapan Demokratik Vatan Gazetesi'ni 1 ay kapattı. Mahkeme gazetenin 14- 20 Mayıs tarihli 7. sayısının 9, 11, 13 ve 14. sayfalarında PKK'nin açıklamalarına yer verildiği gerekçesiyle gazeteye Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi uyarınca ceza verdi. Ayrıca, gazetenin toplatılmasına karar veren mahkeme, 7. sayısının, 1. sayfasındaki "Şehitlerimiz özgürlük savaşımızın kanıtıdır", 10. sayfasındaki "Şehitler ayı" ve 31. sayfasındaki "HPG'lilerin kimlikleri açıklandı" başlıklı haberlerde ‘terör örgütü propagandası’ yapıldığını kararlaştırdı. Haberlerin gazetede yayınlanmasına ilişkin de Demokratik Vatan Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Arafat Dayan hakkında soruşturma başlatıldı.

 

 

 


 

 

Kürtçe şarkılara dava

 

Türk Tabipler Birliği’nin 13 Mart 2011’de Ankara ’da düzenlediği, ‘Nitelikli Sağlık Hizmeti İçin Çok Ses Tek Yürek Mitingi’nde yer alan tıp öğrencisi Zülküf Akelma ile eczacılık öğrencileri Yavuz Kılıç ile Özgür Yıldırım’a ‘Herne Peş’ şarkısını söyledikleri ve çeşitli sloganlar attıkları gerekçesiyle özel yetkili savcılık tarafından soruşturma açılmıştı. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi üç öğrenciyi ‘terör örgütü propagandası’ ile suçlayan iddianameyi kabul etti. İddianamede, ‘Herne peş’ adlı marşın içinde PKK/KCK propagandası yapıldığı ifade edildi. Zülküf Akelma’nın marşı söyleyip söylettiği, Özgür Yıldırım ile Yavuz Kılıç’ın da marşı söyledikleri ve Abdullah Öcalan’a atfen ‘Öndersiz yaşam olmaz’ sloganı attığı anlatıldı. Akelma’nın avukatı Mustafa Güler, iddianame ve bilirkişi raporuna ilişkin olarak verdiği dilekçesinde Herne Peş adlı türkünün Grup Yorum’un 1995’te çıkarttığı Kültür Bakanlığı bandrolünü taşıyan ve müzik marketlerde satılan kasette yer aldığını ve televizyon kanallarında da söylendiğini ifade etti. PKK kurulmadan çok önce yazılan, 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan ve kısa ömürlü Mehabad Cumhuriyeti döneminden kalma şarkı 1977’de Şiwan Perwer tarafından da seslendirilmişti. İlk duruşma 22 Mayıs Salı günü görülecek.

 

 

 


 

 

2 şarkıya 10 ay hapis

 


İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Manisa’nın Gölmarmara İlçesi’nde 2011 yılında düzenlenen Newroz kutlamalarında sahne alan MKM ekibi Koma Çiyayê Munzur üyelerinden Kürtçe şarkı söyleyen Çetin Güler ve bağlama çalan Metin Güler kardeşlere 10’ar ay hapis cezası verdi. Sanatçılar, Berîtan ve Oremar isimli parçaları söyleyerek ‘terör örgütü propagandası’ yapmaktan mahkum oldu. Aldıkları cezayı değerlendiren Metin Güler, mahkeme başkanına şarkılara neden dava açıldığını sorduğunu, hakimin ise kendilerine “Bölücü şarkılar söylüyorsunuz” yanıtı verdiğini aktardı. Mahkemede, “Şarkı söylemekle ülke bölünmez” dediğini aktaran Güler, kendi dilinde, halkın beğendiği şarkıları seslendirdiklerini ifade etti.

 

 

 


 

 

Türkiye uzun tutukluluktan mahkum

 


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) uzun gözaltı ve tutukluluk süresiyle ilgili iki ayrı davada Türkiye'yi haksız buldu. 2011 yılında ömür boyu hapis cezası verilen Mehmet Hasdemir'in yaptığı şikayeti değerlendiren AİHM, bu kişinin gözaltı ve tutukluluğunun makul süreden fazla olduğu gerekçesiyle Türkiye'yi mahkum etti. Hasdemir'e, karar gereği 11 bin 900 avro para cezası ödenecek. AİHM, şu anda Gebze Cezaevi'nde yatan Hatice Duman'ın uzun gözaltı süresi ve tutukluluk süresiyle ilgili yaptığı şikayette de "İnsan hakları ihlalinde bulunulduğuna" hükmetti. Duman'a mahkeme masrafları da içinde olmak üzere 10 bin 800 avro para cezası ödenecek.

 

 

 

AİHM, geçen aylarda uzun yargılama süresiyle ilgili Türkiye 'den gelen yaklaşık 3 bin şikayet başvurusunu bir yıllığına askıya almıştı. AİHM kendisine gelen, Türkiye hükümetinin bilgisine iletilmemiş şikayet başvuruları için Ankara'nın  öncelikle gerekli yasal düzenleme yapıp etkili iç hukuk yolu oluşturmasını beklemeyi kararlaştırmıştı. AİHM, hükümete daha önceden iletilmiş 330 davayla ilgili kararını, gelecek dönemde vermeye devam edecek.

 

 

 


 

 

 

Yargı eleştirisine dava

 

 

 

 


Cüneyt Özdemir Radikal gazetesindeki köşesinden, Yargıtay kararını sorgulayan haberleri sebebiyle, Yargıtay 14. Dairesi Başkanı Fevzi Elmas’ın şikayeti üzerine kendisine dava açıldığını duyurdu. Konu, Özdemir’in CNN Türk’te yayınlanan 5N 1K adlı programında da gündeme gelmişti. Özdemir, Yargıtay 14. Dairesi Başkanı Fevzi Elmas’ın açtığı davaya “Türkiye’de yargı eleştirilemez mi?” sözleriyle tepki gösterdi. Özdemir’in haberleştirdiği ve kamuoyunda uzun süre tartışılan N.Ç. davası şu şekilde gelişmişti:

2002’de 13 yaşındaki N.Ç.’nin esnaf, asker ve öğretmenlerin de bulunduğu 26 kişiye para karşılığı satıldığı ortaya çıkmış; olayla ilgili 32 kişiye dava açılmıştı. Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 13 yaşındaki N.Ç.’nin kendisine tecavüz edenlerin yanına ‘bilerek gittiğini’ kararlaştırarak sanıkları ‘reşit olmayan kişiyi zorla alıkoymak’ suçundan değil, ‘15 yaşından küçük biriyle rızasıyla birlikte olmak’ suçundan 4 yıl 2 ay hapse mahkum etmişti. Cezanın düşüklüğü nedeniyle suç  zamanaşımına uğramış, Yargıtay da kararı onamıştı.

 

 

 


 

 

 

7 kişiye 225 yıl hapis istemi

 

 


5’i öğrenci 7 tutuklu sanık, 12 Eylül darbesini protesto eylemine, 1 Mayıs’a ve Newroz kutlamalarına katıldığı; Deniz  Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Che Guevara ve Yılmaz Güney’in fotoğraflarını taşıdığı için yargılanıyor.  THKP-C/Direniş Hareketi örgütüne üye olduğu iddia edilen sanıkların her birine örgüt üyeliğinden 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis, katıldıkları her bir eylem için de 1 ile 5 yıl arası hapis cezası isteniyor.

İddianamede, 11 Eylül 2011’de Ankara’da düzenlenen 12 Eylül darbesini protesto mitingi, ‘terör örgütü faaliyeti’ olarak değerlendiriliyor. Ev aramalarında el konulan Mihri Belli’nin “Kızıldere’ye Varan Yol”, Jürgen Habermas’ın “Sivil İtaatsizlik” gibi kitapları da delil olarak gösteriliyor. Sanıklar Umut Halit Nuray, Hüseyin Arlıer, Reyhan Alkıvılcım, Emrah Irmak, Meltem Tuna, Sedat Yıldırım ve Barış Onay 29 Mayıs’ta Ankara’da yargıç karşısına çıkacak.

 

 

 

 

Tutuklama gerekçeleri: E-posta atmak, dergiye gitmek...

 


8 Mayıs'ta Ankara'da gözaltına alınan inşaat mühendisi Barış Önal, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce "Devrimci Halk Kurutuluş Partisi Cephesi (DHKP-C) üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklandı. Önal’ın tutuklanma gerekçeleri arasında üyesi olduğu İnşaat Mühendisleri Odası’nda (İMO) çalışırken işten atılan Cansel Malatyalı’ya e-posta atarak destek olması da bulunuyor. Diğer tutuklanma gerekçeleri de, 2011 ve 2012'de 1 Mayıs mitinglerine katılması, "Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada Artı İvme" isimli derginin bürosuna gitmesi, şimdi tahliye olmuş olan hasta tutuklu Yasemin Karadağ'ın serbest bırakılması için yapılan basın açıklamasına katılması ve "Damında Şahan, Güler Zere" isimli belgeselin gösterimine gitmesi.

Sanık avukatı Evrim Deniz Karatana, mahkemeye verdiği tutukluluğa itiraz dilekçesinde örgüt üyeliği için hiçbir somut delil sunulmadığını belirtti. Dilekçede, Önal'ın bürosuna gittiği söylenen “Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada Artı İvme” dergisinin herhangi bir ceza almadığı ve şimdiye kadar dergiye hiçbir dava açılmadığı ifade edildi. Önal'ın basın açıklamalarına katılarak Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden doğan ifade özgürlüğü hakkını kullandığının altı çizildi.

 

 

 


 

 

 

Danıştay ve Yargıtay’dan iki farklı karar

 


Yargıtay 9. Ceza Dairesi KCK davasından cezaevinde bulunan Hatip Dicle ile BDP'li Selim Sadak'a PKK lideri için“Sayın Abdullah Öcalan”, PKK’liler için de “gerilla” dedikleri gerekçesiyle verilen mahkumiyet kararını bozdu. İki siyasetçi dava konusu ifadeyi Roj TV’ye verdikleri röportajda kullanmışlardı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi bu sözler sebebiyle
sanıklara "PKK terör örgütünün amacı doğrultusunda suç ve suçluyu övdükleri'' gerekçesiyle altışar ay hapis cezası vermişti. Karar temyiz edilince dava Yargıtay'a taşındı. Yargıtay kararında Dicle ve Sadak'ın verdiği röportajın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini ifade etti. Bozma kararının gerekçesinde de sözlerin "Yargıtay ve AİHM kararları ile desteklenen ifade hürriyetinin kullanılması kapsamında kaldığı" belirtildi. Siyasetçilerin beraatine oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

Danıştay ise CNN Türk'te 15 Mayıs 2009'da yayınlanan “Mardin katliamı ve aşiret kültürünün” değerlendirildiği 5N-1K programında sarf edilen ‘gerilla’ kelimesini mahkum etti. Akşam gazetesinin haberine göre, programa konuk olan edebiyatçı Yılmaz Odabaşı, PKK'nin hazırladığı kliplerde dağa çıkan gençlerin yaşamının özendirici, romantik görüntülerle yansıtıldığını vurgulayarak gerçeğin farklı olduğunu söylemişti. Programla ilgili şikayetler üzerine RTÜK, Odabaşı'nın 'gerilla' nitelemesini, 'milli güvenliğe aykırı yayın' olarak değerlendirip kanala uyarı cezası verdi. CNN Türk'ün 'cezanın iptali' için yaptığı başvuru üzerine idare mahkemesi 'gerilla' ifadesinin “program bütünlüğü gözardı edilerek tek başına değerlendirilemeyeceği” gerekçesiyle uyarı cezasını iptal etti. Ancak RTÜK'ün yaptığı başvuru üzerine Danıştay, davayı 3 yıl sonra karara bağladı ve itirazı haklı bularak kanala verilen cezayı onayladı. Danıştay kararında şöyle denildi: “ ‘Gerilla’ terimi, ‘meşru bir amaç için savaşan isyancı’ anlamında kullanılmaktadır. PKK mensupları için de bu terimin kullanılması, terörü ve teröristleri meşrulaştırma niteliğinde anlaşılabilecek ve kanunun öngördüğü milli güvenliğe aykırı sonuçlar doğurabilecekti”

 

 

 


 

 

80 polis birden belde halkına dava açtı

 


26 Eylül 2011’de Erzurum'un Tortum ilçesine bağlı Bağlarbaşı’nda, hidroelektrik santral (HES) yapılmasına karşı çıkan belde sakinleriyle güvenlik güçleri arasında arbede çıkmıştı. Erzurum Adliyesi 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam eden davada 80 polis birden hakkında 8 ayrı dava açılan 18 yaşındaki Leyla Yalçınkaya’nın da aralarında bulunduğu belde halkı sakinlerinden ‘mağdur’ sıfatıyla şikayetçi oldu. Polisler ifadelerinde "yasal çerçeve kapsamında" müdahalede bulunduklarını, yurttaşların taş ve toprak atarak kendilerine mukavemette bulunduklarını iddia etti. Polisler, "Köylülere herhangi bir müdahalede bulunmadığımız halde bize taş ve sopalarla saldırdılar. Hepsinden şikâyetçiyiz" dedi.

 

 

 


 

 

14 kişi daha vicdani reddini açıkladı

 

 

 


Vicdani ret haftasının sonunda vicdani retçi ve antimilitaristler Tünel'de bir araya gelerek Taksim Meydanı'na kadar yürüdüler. Taksim Meydanı'nda okunan basın açıklamasının ardından 14 kadın ve erkek vicdani reddini açıkladı. Tünel'de bulunan Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi önünde toplanan grup, Meydan'a doğru yürüyüşe geçti. Grup, "Askere gitme
kardeş kanı dökme", "Reddet, diren, hayır de, askere gitme", "Biz orduya sadece fındığa gideriz", "Barış için vicdani ret", "Herkes bebek doğar", "Hiç kimse asker doğmaz", "Savaşta barışta militarizm öldürür", "Kadınların vicdanı reddediyor savaşı" sloganları attı. Taksim Meydanı'nda basın açıklaması yapan eylemciler şunları söyledi:

"Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke içinde vicdani reddi yok sayan, vicdani retçilere sivil ölümler yaşatan, barış için söz söyleyenleri 'halkı askerlikten soğutmak' suçlamasıyla 318. maddeden yargılayan ve hapseden devletin varoluşunu savaşlardan aldığını biliyoruz. Bu yüzden savaşın acımasızlığını en derin biçimde yaşadığımız coğrafyanın insanları olarak savaşa karşı sesimizi yükseltiyoruz, halkı askerlikten soğutuyor ve vicdani retlerimizi açıklıyoruz."

 

 

 


 

 

 

 

Ödül töreninde başörtüsü sorunu

 

 

Kütahya'nın Domaniç İlçesi'nde 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları kapsamında yapılan 'Gençlik Koşusu'na katılan Şeyma Bilge 3’üncü oldu. Domaniç İmam Hatip Lisesi 9'uncu sınıf öğrencisi Bilge, tören yerine başörtülü olarak katıldı. İlçe Milli Eğitim Müdürü Bayram Ali Kardeş, öğrencinin başörtülü olmasının sıkıntı yaratabileceği endişesiyle Şeyma Bilge'den başörtüsünü çıkartıp madalyasını almasını ya da bir arkadaşının kendisi yerine madalyayı almasını söyledi; Şeyma'nın madalyasını kendisine vermek üzere bir arkadaşı aldı. Törenin ardından olayı duyan Domaniç Kaymakamı Mehmet Boztepe duruma müdahale etti. Bilge’ye ödül vermek üzere lisesinde tören düzenlendi. İlçe Milli Eğitim Müdürü Bayram Ali Kardeş de Şeyma Bilge'ye başörtülü olmasından dolayı sıkıntı yaşanabileceği endişesiyle madalyasını tören yerinde kendisine vermemekle hata yaptıklarını söyleyerek özür diledi.

 

 

 

 


 

 

Bu haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:


Davacı: İçişleri Bakanlığı
Davalı: Şiar Rişvanoğlu
Mahkeme ve duruşma tarihi: Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 31 Mayıs 2012, Saat: 09:30
Açıklama: İlgili dava Avukat Şiar Rişvanoğlu hakkında, Adana'da bir portakal bahçesindeki ağaca asılı olarak bulunan Azadiya Welat gazetesi dağıtımcısı Metin Alataş'ın şüpheli ölümü üzerine okuduğu ortak basın açıklaması nedeniyle açıldı.

 

 

 

 

Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:

 

 


• Avukat Şiar Rişvanoğlu hakkında, 1, 2 ve 3 Mayıs 2010 tarihlerinde ROJ Tv'de yaptığı konuşmaları nedeniyle açılan dava Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti karar veremeyerek duruşmayı 28 Haziran saat 13:30’a
erteledi.

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.