Kayıp yakınlarına gözaltı
Cumartesi Anneleri 382. kez Galatasaray Meydanı’nda toplandı. Yapılan açıklamada 20 Temmuz 1992’de gözaltına alınıp kaybedilen Hasan Gülünay davasının Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere rağmen zaman aşımı tehdidiyle karşı karşıya olduğu belirtildi. Oturma eyleminden sonra İstiklal Caddesi'nde bulunan bir kafenin 2. katına "Hasan Gülünay nerede? Kaybedenler kaybedecek" pankartı asan Gülünay ailesinden üç kişi gözaltına alındı. Diğer kayıp yakınlarının gözaltıları engellemek istemesi üzerine polis ile aileler arasında arbede yaşandı. Kafenin girişine barikat kuran polis barikatı aşmak isteyen kayıp yakınlarına biber gazı ve coplarla karşılık verdi. Bu sırada üç kişi daha gözaltına alındı. İHD İstanbul Şubesi gözaltına alınanların Hasan Gülünay'ın eşi Birsen Gülünay, oğlu Cihan Gülünay, kızı Deniz Gülünay ile Deniz Destebaş, Pınar Bektaş ve Şükrü Oral olduğunu açıkladı. Aile üyeleri bir günlük gözaltının ardından Pazar sabahı serbest bırakıldı.
Aydınlardan Diyarbakır'da devlet şiddetine tepki
Diyarbakır'da Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) 14 Temmuz'da düzenlemek istediği mitinge izin verilmemesi üstüne çıkan olaylarda uygulanan polis şiddetini çok sayıda yazar, öğretim üyesi, sanatçı ve barış aktivisti bir bildiriyle protesto etti. Aralarında Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu, Gençay Gürsoy, Mehmet Bekaroğlu, Balçiçek İlter, Aydın Engin, Melek Göregenli, Şanar Yurdatapan ve Cengiz Çandar'ın da olduğu çok sayıda isim yayınladıkları bildiride "BDP'nin Diyarbakır mitingini engellemek için uygulanan devlet şiddetinden utanç duyuyoruz" dedi ve “milletvekillerine 'zavallı' deme cüretini gösteren” İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in istifasını talep etti.
Şerzan Kurt davasına gitmek terör eylemi!
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre Muğla'da, polis kurşunuyla hayatını kaybeden üniversiteli Şerzan Kurt'un arkadaşları tarafından kurulan Şerzan Kurt Özgür Gençlik Derneği “terör örgütü gençlik yapılanması” olarak değerlendirildi. 12 Mayıs 2010’da Batmanlı Şerzan Kurt, ülkücülerin sol görüşlü ve Kürt öğrencilere saldırısını protesto etmek için düzenlenen eyleme katılmış, polis Gültekin Şahin tarafından grup üzerine açılan ateş sonucu hayatını kaybetmişti. Arkadaşları da 14 Ekim 2010’da Muğla’da Şerzan Kurt Özgür Gençlik Derneği’ni kurdu. Bir yıl sonra, İzmir Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı, KCK soruşturması kapsamında derneği bastı. Kurt’un 12 arkadaşından altısı, KCK’nin ‘gençlik yapılanmasını’ oluşturdukları iddiasıyla tutuklandı. İddianamede, Şerzan Kurt Özgür Gençlik Derneği, ‘terör örgütünün parçası’ sayıldı. Kanıt olarak da şunlar gösterildi: Kurt’un cenazesinin morgdan alınması ve Batman ’da toprağa verilmesi sırasında slogan atılması; derneğin açılması, açılışta BDP’li Oktay Konyar’ın yaptığı konuşma, üniversitede yapılan Şerzan Kurt’u anma etkinliği, Eskişehir’deki duruşmalara katılmak, üç ayrı duruşmada eylem yapmak; Şerzan Kurt adına takvim bastırmak...
Buldan soyadına polis şiddeti
Taraf gazetesinin haberine göre yol kontrolü yapan polisler tarafından aracı durdurulan Niyazi Buldan, hakkında arama kararı olmamasına rağmen İkitelli Mehmet Akif Polis Merkezi’ne götürüldü, kaburgaları kırılıncaya kadar dövüldü. Ailesi olayın 1994 yılında kaçırılarak öldürülen Savaş Buldan ve BDP Milletvekili Pervin Buldan’la aynı soyadı taşıdıkları için başlarına geldiğini düşünüyor. Kardeşi Nazmican Buldan şunları söylüyor: “Biz sadece Muşluyuz, BDP milletvekili Pervin Buldan’la bir alakamız yok. Aynı aileden olsak da suçlu mu olacağız.”
Bakırköy Sadi Konukoğlu Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki muayenede Buldan’ın göğsüne aldığı darbeler nedeniyle iki kaburgasının kırıldığı, kırık kaburgalardan birinin karaciğere saplandığı; ayrıca boğazında, karnında ve vücudunun değişik yerlerinde darp izleri olduğu belirlendi. Niyazi Buldan şu anda hastanenin yoğun bakım ünitesinde yaşam savaşı veriyor. Karakoldaki polisler ise olayla ilgili gözaltına ilişkin kaydın bulunmadığını, şikâyeti olanların savcılığa başvuru yapabileceğini söylüyor.
Geçtiğimiz hafta yasaklanan miting esnasında milletvekili Pervin Buldan gaz bombasıyla yaralanmış, Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, polisin hedef gözeterek ateş açtığını söylemişti.
79 yaşındaki Sitti Şen cezaevine girdi ve çıktı
12 Eylül darbesinin baş sorumlusu Kenan Evren yaşı sebebiyle duruşmalara dahi katılmazken 79 yaşındaki Sitti Şen ‘terör örgütü propagandası’ suçundan 20 ay hapse mahkum edilerek Siirt E Tipi Cezaevi’ne konuldu. 14 Temmuz’da BDP’nin Diyarbakır’da düzenlemek istediği ‘yasaklı’ mitinge katılmak için yola çıkan Şen gözaltına alınmıştı. Emniyet’te Şen’in kesinleşmiş hapis cezası olduğu ortaya çıktı. 30 Ağustos 2006’da Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto amaçlı düzenlenen açlık grevine katılan Şen’in hapis cezası Yargıtay 9. Ağır Ceza Dairesi’nce de onanmıştı.
Konunun gazetelere yansıması üzerine Adalet Bakanlığı devreye girdi. Şen, 24 Temmuz’da serbest bırakıldı.
“Çoktan kapanmış dava 14 yıldır sürüyor”
Akademik araştırma ve eğitim özgürlüğü üzerine yoğunlaşan Fransa GIT İnisiyatifi Pınar Selek ’in 1 Ağustos’ta yapılacak yeni duruşması hakkında bir bildiri yayımladı. GIP, çoktan kapanmış bir davanın 14 yıldır sürdüğünü ifade etti. Selek’in PKK militanları üzerine çalışan bir akademisyenken ‘muhbir vatandaş’ görevini kabul etmediği için 14 yıl önceki Mısır Çarşısı patlamasının faili olarak gösterildiğini belirten açıklamada, Selek’i suçlayan kişinin ifadesini işkence altında verdiğini belirttiği ve patlamanın tüp gazından kaynaklandığını gösteren bilirkişi raporları hatırlatıldı. GIP, dünya kamuoyunu Selek’in yanında durmaya çağırdı:
“Bu dava Pınar Selek’in şahsını aşan bir davadır, Türkiye’de düşünce özgürlüğünün, araştırma özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün, kısacası demokratikleşmenin davasıdır. Türkiye, Avrupa ve dünya kamuoylarını Selek’in yanında dik durmaya davet ediyor, Türkiye’deki temel hak ve özgürlükleri savunmaya çağırıyoruz. (http://www.gitfrance.fr)”
Vedat Kurşun tahliye oldu
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 yıl 7 ay cezaevinde tutuklu kalan Azadiya Welat'ın eski İmtiyaz Sahibi ve Yazıişleri Müdürü Vedat Kurşun’u 3. yargı paketinde yer alan "Basın yoluyla işlenen propaganda suçlarının ertelenmesi" şeklindeki düzenleme doğrultusunda tahliye etti. Kurşun, 103 kere “terör örgütü propagandası” yapmaktan 166,5 yıl hapse mahkum edilmiş, Yargıtay ise cezanın bir kere ama artırılarak verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuştu. Bunun üzerine Kurşun’un mahkumiyeti 10,5 yıla indirilmişti. Gazeteci tahliyesini şu sözlerle değerlendirdi: “Bir kişinin serbest bırakılmasıyla düşünce özgürlüğü getirdiklerini sanmasınlar… Onların deyimiyle yaptığımız suçsa, eski suçlarımı işlemeye devam edeceğim”.
Yürüyüş çalışanları serbest
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla 1,5 yıldır tutuklu yargılanan Yürüyüş dergisi çalışanları Cihan Gün, Naciye Yavuz, Kaan Ünsal, Musa Kurt ve Halit Güdenoğlu’nu 3. yargı paketine dayanarak tahliye etti. Abdullah Özgün, Hatice Rüken Kılıç, Remzi Uçucu'nun ise tutukluluklarının devamına karar verildi. Dergi çalışanları, 24 Aralık 2010'da dergi binasına yapılan baskınla gözaltına alınmıştı. Baskında, büronun kapısı kırılmış, yaklaşık 2 bin kitaba el konulmuştu. Sanıklar, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 5. maddesine göre "örgüt üyeliğiyle" suçlanıyor.
Gazete ve dergiye toplatma kararı
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gelecek gazetesinin 37. sayısı, Partizan dergisinin 78. sayısı ve Munzur Festivali için çıkarılan özel sayısı hakkında, Anayasanın 28/3* ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 25/2 maddeleri** uyarınca her üç yayının tamamına el konulmasına karar verdi. Özgür Gelecek Gazetesi açıklamasında karara hiçbir gerekçe gösterilmediğini söyledi.
Basın Özgürlüğü Ödülü sahiplerine verildi
1987'den bu yana verilen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Basın Özgürlüğü Ödülleri, 24 Temmuz günü, sansürün kaldırılışının 104. yılında sahiplerini buldu. TGC, tutuklu gazeteciler adına gazeteciler Bedri Adanır ve Zeynep Kuray'ı ödüle layık gördü. Adanır ve Kuray'ın cezaevinde olması nedeniyle ödüllerini, kardeşleri Kadriye Adanır ve Sema Kuray aldı. TGC ödülleri “kişi” dalında, basın özgürlüğü konusunda yaptığı çalışmalar dolayısıyla gazeteci Ferai Tınç'a, “kurum” dalında ise Türkiye Yayıncılar Birliği’ne verildi.
Cemevi kapatma gerekçesi: laiklik
Ankara’da 2004 yılında kurulan ‘Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’ tüzüğünde cemevi, Alevilerin inanç ve ibadet merkezi olan tanımlanıyor, derneğin cemevi inşa etme yönünde girişimde bulunacağı belirtiliyordu. İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği yazı üzerine, Ankara Valiliği derneğin bu ifadeyi tüzükten çıkarmasını istedi. Dernek, Valilik uyarılarına rağmen tüzüğünü değiştirmeyince Ankara 16. Hukuk Mahkemesi’nde derneğin feshi yönünde dava açıldı. Savcılık mütalaasında “Alevilik bir din değildir. Cemevi de bir ibadethane değildir, toplantının adıdır”, dedi ancak mahkeme cemevlerinin yüzyıllardır ibadet yeri olarak kabul edildiğini belirterek davayı reddetti. Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 7. Hukuk Dairesi ise cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını ve derneğin kapatılması gerektiğini savundu. Karar, Anayasa’nın laiklik ilkesi ile Tekke ve Zaviye Kanunu’na dayandırıldı. Kararda cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilemeyeceği belirtildi. Daire’nin bozma kararı yerel mahkemeye gönderildi. Mahkeme kararında direnirse dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gelecek ve cemevleri konusunda son sözü Kurul söyleyecek.
Kürtçe: yasak mı serbest mi?
Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi, Kayapınar ilçesinde Belediye Meclisi’nce Kültür Merkezi’ne verilen Kürt şair ’Cegerxwîn’ adı ile çoğunluğu Kürtçe 19 parkın isimlerini iptal etti. Mahkemenin iptal gerekçesi 'ahlaka aykırı, bölücü, yabancı isim verilemez' yönetmeliği. Kaymakamlık, Belediye Meclisi’nin 2009’da verdiği isimlerin, Türk Dil Kurumu sözlüğünde bulunmadığı gerekçesiyle kaldırılmasını istemiş, Belediye Meclisi’nin kararında direnmesi üzerine kaymakamlık kararın iptali için dava açmıştı. İdare Mahkemesi’nin yasakladığı parkların isimleri şunlar: Zembilfiroş Park, 33 Kurşun Parkı, Derwişî Ewdî Parkı, Nefel Parkı, Daraşîn Parkı, Bêzar Parkı, Ciwan Parkı, Sosin Parkı, Jiyanan Azad Parkı, Aşîti Parkı, Yek Gûlan Parkı, Beybun Parkı, Şilan Parkı, Roşna Parkı, Rojbîn Parkı, Rojda Parkı, Berfin Parkı, Gülistan ve Roşan.
Diğer yandan, Hakkâri Üniversitesi’ne bağlı meslek yüksekokulunun adı, kentin Kürtçe adı olan ’Çölemerik Meslek Yüksekokulu’ olarak değiştirildi.
Gauguin tablosuna TV sansürü
Star TV, Gauguin'in “Kıskandın mı?” (Are You Jealous? -1892) adlı tablosunda resmedilen çıplak kadınları sansürledi. Şikayet var Tüketici Haber Merkezi'nin bildirdiğine göre, “Benim Güzel Evim” programında bir yarışmacının evi gezilirken tablonun sansürlenmesine ilişkin şikayetini ileten G.S isimli izleyici şunları söyledi: "Televizyon kanallarında dakikalarca tecavüz, dehşet, cinsellik temalı bir sürü sahne varken bu kadar masum bir durum nasıl sansürlenir aklım almıyor".
Yeni yorum gönder