Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Düşünce özgürlüğü bülteni (30 Aralık 2011)



Toplam oy: 808

İçişleri bakanı eşcinselliği, domuz etini, farklı ulusları ve kardeşliği 'gayriinsani' ilan edip terör tanımını da genişletirken, Uludere'de öldürülen 35 köylü medyanın görüş alanının dışında kaldı! Haftalık düşünce özgürlüğü bülteni...

 

 

 

İçişleri Bakanı terör tanımını genişletiyor

 


İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin 26 Aralık günü yaptığı açıklamada terörün tarifini oldukça genişletti. Bakan, terörün sadece dağdan, sadece silahtan ibaret olmadığını söylediği konuşmasında, “Psikolojik  terör var, bilimsel terör var. Terörü besleyen arka bahçe var. Bir başka ifadeyle propaganda var, terör propagandası var” dedi. Şahin, sanatçıları da, üniversiteleri de, sivil toplum kuruluşlarını da ‘teröre destek’ vermekle suçladı:


 
“Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiirine yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazarak oralarda bir şeyler yazıp çiziyor. Hızını alamıyor terörle mücadelede görev almış askeri, polisi doğrudan çalışmasına, sanatına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyor. Terörle mücadele edenle bir şekilde mücadele ediliyor, uğraşılıyor. Terörün arkadan dolanarak arka bahçede yürüttüğü faaliyetler ki arka bahçe İstanbul'dur, İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır, Almanya'dır, Londra'dır, her neyse, üniversitede kürsüdür, dernektir, sivil toplum kuruluşudur.”


 
Ayrıca bakan, KCK’nin yapısını eleştirirken şu sözleri kullandı:


 
“Domuz etinden Zerdüştlüğe kadar, bilmem hangi ulustan, kardeşlikten, çok özür dilerim eşcinselliğe kadar, her türlü namussuzluğun, ahlaksızlığın, gayriinsani durumun olduğu bir ortam”


 
Şahin, BDP’yi ise “illegal yapının legal uzantısı” olarak tanımladı.


 
Sanatçılardan cevap


Çok sayıda sanatçı ortak bir mektup hazırlayarak Bakan Şahin’in açıklamasına tepki gösterdi. Mektubu Aylin Aslım okudu. “Sevgili İçişleri Bakanımız, ne diyorsak tersinden anlayınız!” sözleriyle başlayan mektupta, “İdris Naim Şahin, asla unutulmaması gereken bir hukuk, siyaset ve insanlık dersine imza atmıştır” denildi. Bakana ya sanatı topyekun terör kapsamına alması ya da istifa etmesi çağrısı yapıldı.



 

 


 

 

 

 

KCK davasında Arınç’ a referans

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 21 Aralık günü Meclis kürsüsünden Kürtlerin artık inkar edilmediğini belirterek, “Bu topraklarda kim varsa kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. Bütün anayasal haklarını vereceğiz” demişti. KCK davasının 26 Aralık günü görülen duruşmasında savunma avukatlarından Sabahattin Acar da Arınç'ın sözlerini hatırlatarak “Ama siz burada anadilde savunmaya izin vermiyorsunuz. Siz burada gereğini yerine getirmek zorundasınız. Siz niye direniyorsunuz? Anadilde savunma ile ilgili bir ara karar vermenizi talep ediyoruz" dedi. Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz ise “Onların konuşmaları bizi bağlamıyor" diyerek bu talebi reddetti.

 

 

 


 

 

 

 

Köylüler vuruldu, haber kanalları görmedi

 

Ensonhaber.com sitesi, Irak sınırında 30’a yakın köylünün savaş uçaklarının bombalı saldırısı sonucu ölmesine karşın haber kanallarının bunu görmemesini haberleştirdi. Şırnak’ta, Irak sınırında, köylülerin Türk savaş uçaklarının bombalı saldırısı sonrası öldüğü iddiası 28 Aralık gecesini ertesi güne bağlayan saatlerde çeşitli kaynaklarda dile getiriliyordu. Sosyal paylaşım siteleri ve kimi haber sitelerinde haber verilirken yaşananlarla ilgili ilk resmi açıklama sabah saatlerinde Şırnak Valisi Vahdettin Özkan’dan geldi. Özkan ilk belirlemelere göre 20’yi aşkın kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.


 
İnternet sitesinin haberine göre, üç önemli haber kanalından NTV, öğlen bülteninde Şırnak Valiliği’nin açıklamasından tam 4 saat sonrasında haberi geçti; bu açıklama dışında bir bilgiye yer vermedi. CNN Türk televizyonu da olayla ilgili herhangi bir haber geçmezken yayın akışındaki programlarda üstü kapalı olarak yaşananlara değindi. Habertürk televizyonu ise tüm yaşanan gelişmelere kayıtsız kalıp sadece Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı 8 maddelik açıklamayı son dakika olarak verdi.

 

 

 


 

 

 

 

İnfo-Türk Vakfı'nın 2012 Özgürlük Ödülü Ragıp Zarakolu'na

 

Belçika merkezli İnfo-Türk Vakfı, 2012 yılı Özgürlük Ödülü'nü Kocaeli F-Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan yazar, gazeteci, yayınevi yöneticisi ve insan hakları savunucusu Ragıp Zarakolu'na vermeyi kararlaştırdı. Vakıf Başkanı Doğan Özgüden’in yaptığı açıklamada, Zarakolu’nun düşün ve yazarlık yaşamını sürdürdüğü 43 yıldan beri siyasal iktidarlara hiçbir ödün vermediği belirtildi. Ragıp Zarakolu’nun, eşi Ayşe Nur Zarakolu’yla beraber yayınladıkları yüzlerce kitapla Türkiye'de Ermeni Soykırımı tabusunu kırdıkları gibi, Kürt halkının ve Anadolu'nun tüm ulusal ve dinsel azınlıklarının uğradıkları baskı ve haksızlıkları tarihsel belgelerle ortaya koyarak Türkiye'nin demokratikleşmesine katkıda bulundukları ifade edildi.


 
İnfo-Türk Vakfı'nın 2012 Özgürlük Ödülü Ragıp Zarakolu'na Kocaeli F-Tipi Cezaevi'nde yakınları tarafından iletilecek, ödül belgesi ise özgürlüğüne kavuştuktan sonra Brüksel'de yapılacak bir törenle bizzat kendisine verilecek.

 

 

 


 

 

 

 

Maraş katliamı protestosu engellendi

 

19-24 Aralık 1978'de resmi rakamlara göre 111 kişinin öldüğü, binin üzerinde insanın yaralandığı Maraş Katliamı'nın 33. yıldönümünde, Maraş Valiliği anma etkinliklerine izin vermedi. Alevi Bektaşi Federasyonu'nun çağrısı ile Maraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Narlı beldesinde toplanan yaklaşık 300 kişilik grup kent merkezine gitmek istedi. Ancak merkeze giden tüm yolları tutan jandarma gruba engel oldu. Araya giren Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Durdu Özbolat, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'i arayarak grubun kent merkezine girmesine izin verilmesini talep etti. Bakan Şahin ise etkinliğin kent merkezinde yapılmasının ertelendiğini söyledi; kent merkezine girişlere izin verilmeyeceğini bildirdi. Maraş-Antep karayolunu trafiğe kapatan göstericiler, bir buçuk saat boyunca jandarma barikatını aşmaya çalıştı. Arbede esnasında beş kişi gözaltına alındı.

 

 

 


 

 

 

 

Ekşi sözlük yazarına dava

 

Ekşi Sözlük sitesinin yazarı A.M.S'ye yazısında dini değerleri aşağılayan ifadeler kullandığı için hakaret davası açıldı. Zaman Gazetesi'nden Deniz Aydın'ın haberine göre, sanık hakkında, TCK'nın 216'ncı maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle 1,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. "Din saçmalığı" başlığı altındaki yazısı sebebiyle suçlanan A.M.S. suç işleme kastının bulunmadığını, şahsî ve genel olarak kimseyi hedef almadığını söylemişti. İddianamede şu ifadeler yer alıyor:


 
"TCK'nın 216'ncı maddesinde korunan hukuki yarar, Allah, din, peygamber, kutsal kitaplar, mezhepler… değil, kişilerin bu kavramlara yönelik dini hisleridir. Kuşkusuz kişi, bu kavramlarla ilgili düşüncelerini açıklayabilir, eleştirebilir. Ancak bunu yaparken göz önünde tutulması gereken husus, başka kişi veya kişilerin duygularının incitilmemesidir. Zira kimsenin başkasının kutsal saydığı kavramlara ilişkin saygı duygusunu incitmeye hakkı olmaz."

 

 

 

 


 

 

 

 

Hopa eylemcilerine bir dava daha

 

Ankara’da, Hopa’da uygulanan polis şiddetini protesto eden eylemcilere ‘örgüt üyeliğinden’ dava açılmış, 6 ay tutuklu kalan 22 sanık 6 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmişti. Bu dava sürerken aynı eylem sebebiyle bir dava daha açıldı. Üçü avukat 48 sanık hakkında ‘yasadışı gösteri, kamu malına zarar ve memura direnme’ iddiasıyla 12 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Bir gencin polis tarafından dövülmesini engellerken gözaltına alınıp araçta şiddet ve hakarete maruz kaldıklarını söyleyen ikisi kadın üç avukat için de, ‘memura hakaret’ savıyla 3,5 yıl daha isteniyor. İddianamede Duygu Demirel, Pınar Akdemir ve Bülent Teoman Özkan isimli avukatlar kimlik göstermemekle, polis memurlarına “sizi mahvedeceğim, köpekler, sicillerinizi verin” diye hareket etmekle ve direnmekle suçlanıyor. Uğradığı polis şiddeti sebebiyle suç duyurusunda bulunan Hacı Özkan da sanıklar arasında. Özkan’ın suç duyurusu üzerine herhangi bir işlem yapılmamıştı. 48 sanık, 28 Mart 2012’de Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak.

 

 

 

 


 

 

 

 

Polis şiddetine tolerans

 

23 Nisan 2009’da DTP’ye yönelik operasyonlar üzerine Hakkâri’de Bağlar Mahallesi’nde eylemler düzenlenmiş, özel harekât polisi Bahadır Turan’ın, gösterici çocuklar arasında hareketsiz halde duran 17 yaşındaki Seyfullah Turan’ı yere yatırıp başına dipçikle vurduğu kameralara yansımıştı. (Görüntüleri izlemek için tıklayınız). Konunun gündeme gelmesi üzerine polis açığa alındı, hakkında dava açıldı. Ancak, ‘kasten yaralama’dan dokuz yıla kadar hapsi istenen polis Elazığ’da işbaşı yaptı. Hakkari’de görülen dava da güvenlik sebebiyle Isparta’ya alındı.


 
Isparta 3. Asliye Ceza Mahkemesi, “sanığın mağduru yakalamak isterken kasıt olmaksızın görev sınırını aşarak atılı suçu işlediği” kanaatine vardı. Dolayısıyla “olay yeri, meydana geliş tarzı, tehlike göz önüne alınarak” ceza, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamadan 6 aya indirildi. Bu ceza da ertelendi.

 

 

 

 


 

 

 

 

Örgüt üyeliğinin delili 19 çakmak

 

Bianet’in haberine göre 41 yaşındaki Arif Pelit'in evinden çıkan yasal dergiler ve aramada bulunan 19 çakmak örgüt üyeliğine delil gösterildi. “İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi, “günde iki paket sigara içerim” diyen Pelit’i “evinde bulunan 19 çakmak hayatın olağan akışına uygun düşmüyor” gerekçesiyle 7.5 yıl hapse mahkum etti. Savcı Ali Çelik de mütaalasında, "Ortada işlenmiş bir suçun olmadığını, Pelit'e isnat edilen suçun teşebbüs aşamasında bile olmadığını, aramada sadece kitap bulunduğunu, bunun da bir suç olmadığını" söyledi ve beraat istedi. Ancak Mahkeme Başkanı Ali Sayın, şu kararı açıkladı: "Evinde yapılan aramada ele geçirilen ve hayatın olağan akışına uygun düşmeyecek çoklukta çakmak ve maytapların örgütsel amaçla kullanılabilecek nitelikte olmaları gerekçesiyle Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi'ne (DHKP-C) üyelikten 7,5 yıl hapisle cezalandırılmasına..."

 

 
İkinci gerekçe de Pelit'in yargılandığı davadaki diğer iki sanık Serkan Yılmaz ve Ümit Çobanoğlu'yla "eylem birliği içerisinde" olduğuydu. "Birlik içinde olunan eylem" ise yasal basın açıklamasına katılmaktı.

 

 

 

 


 

 

 

 
 

Gazeteciler mahkemedeydi

 

Ergenekon soruşturması kapsamında Nedim Şener, Ahmet Şık, Yalçın Küçük, Soner Yalçın ve Oda TV çalışanlarının yargılandığı 12'si tutuklu 14 sanık hakkındaki Oda TV davasının dördüncü duruşması İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 1 numaralı sanık Yalçın Küçük savunma yaptı. Küçük, savunmasında müstear isimle kitap yazdığı suçlamasını reddetti. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci duruşmanın 30 Aralık ve 3, 4, 5 Ocak tarihlerinde devam edeceğini, taleplerin ise son gün alınacağını bildirdi.

 

 

 

 


 

 

 

 

Dink duruşması 10 Ocak’a ertelendi

 

Hrant Dink cinayetine ilişkin dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Dink ailesi avukatları mütalaaya karşı görüşlerini okumaya devam etti. Avukatların görüşlerinin uzun sürmesi üzerine gelecek celse devam etmelerine karar veren mahkeme heyeti tutuklu sanık Erhan Tuncel’e söz verdi. Cinayetin aydınlatılması için ciddi taleplerde bulunduğunu söyleyen Tuncel, “Dink cinayeti aydınlanırsa 1980 darbesi de aydınlanır.” dedi. “Evet, ben azmettiriciyim” diyen Tuncel, “Ben yardım ve yataklık yaptım çünkü bu kişileri vazgeçirmek için yardım ettim” iddiasında bulundu.

 

Duruşma 10 Ocak 2012 tarihine ertelendi.

 

 

 

 


 

 

 
 

 Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:

 

 
·         20 Ocak 2007'de Hrant Dink'in öldürülmesini protesto etmek için Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde toplanan yaklaşık 800 kişiye konuşan ve “Bu ülkede Ermeni soykırımı olmuştur” diyen yazar Temel Demirer hakkında, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiği ve Türkiye Cumhuriyeti'ni alenen aşağıladığı iddiasıyla açılan dava Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yüksek mahkemeden cevap gelmediği için duruşma, 28 Mart 2012, saat: 10:40’a ertelendi.

 

·         Radikal gazetesi Müdürü Hasan Kılıç ile gazeteci Ertuğrul Mavioğlu hakkında Murat Karayılan ile yapılan röportajın gazetede yayınlanması üzerine TMK 7. maddesi uyarınca açılan dava Beşiktaş 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, sanıkların beraatine hükmetti.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.