Gazeteci Balçiçek İlter 14 Aralık Çarşamba günü Habertürk gazetesinde yer alan yazısında, Habertürk kanalında yayınlanan "Balçiçek İlter'le Söz Sende" programı için Cezmi Ersöz ve Hilmi Yavuz'la yaptığı söyleşiden notlar aktarmış.
İlter'in aktardığı söyleşide, Cezmi Ersöz edebiyat yarışmalarının jürilerinin söz konusu kitapların tümünü okumadığını, böyle bir olasılığın mümkün olmadığını öne sürüyor: “Örneğin Semih Gümüş ya da Doğan Hızlan, en az dört kitap jürisinde yer alıyorlar. Yani bu eşittir yılda 450 kitap okumak demek. Ben yazarım, şairim, her gün üç saatimi kitap okumaya ayırırım. Yılda okuduğum kitap sayısı 50'yi geçmez, geçemez. Bunlar 450-500 kitabı nasıl okuyorlar? Bence okumuyorlar, okumadan oyluyorlar!"
İlter yazısında "Duyduğuma göre kitapların iyi satması, yazarın ya da şairin tutunabilmesi için bir "kitap lobisine" biat etmesi gerekiyor." diyerek kitap lobilerine değinirken, Cezmi Ersöz de yaftalanmaktan yakınıyor: “Eskiden sosyalist olmak daha kolaydı örneğin. Çizgileri belliydi. Bugün bütün geçmişiniz bir kalemde silinip, sadece bir davranışınızla ocu, şucu diye yaftalanabiliyorsunuz! Örneğin ben, Mustafa Balbay'a destek olmak için duruşmaya gittim, Ergenekoncu oldum. Balbay'la ortak tek bir noktam yok ama bir dramı var adamın. Görmezden gelemem ki... Kanal 24'te program yapıyorum diye zaten yandaş durumdayım. Oysa kültür-sanat konuşuyoruz. Beyoğlu Belediyesi müthiş bir kütüphane yaptırdı. Övdüm diye olmadık hakaretlere maruz kaldım. Şimdi ben neciyim?"
Balçiçek İlter'in yazısının tamamı:
BİR şiir okumak hayatını değiştirebilir mi insanın? Önce Hilmi Yavuz'a sordum, ardından Cezmi Ersöz'e... İkisi de Kabataş Erkek Liseli... Hilmi Yavuz neredeyse bir kuşak öncesi...
Bir şiirin bırakın insanın hayatını değiştirmeyi, yolunu çizeceğinden bahsettiler. Anlattılar anlattılar... Şiirin başkaldırışından, protest tavrından, muhalif söz ettiler...
İyi de tam dönemi değil mi diye düşünüyor insan. "Gık çıkartamıyoruz, sesimizi yükseltemiyoruz" diyenlerin edebiyata dört kolla sarılması gerekmez mi?
Cezmi Ersöz diyor ki: "Hayır tam tersine... Eskiden sosyalist olmak daha kolaydı örneğin. Çizgileri belliydi. Bugün bütün geçmişiniz bir kalemde silinip, sadece bir davranışınızla ocu, şucu diye yaftalanabiliyorsunuz! Örneğin ben, Mustafa Balbay'a destek olmak için duruşmaya gittim, Ergenekoncu oldum. Balbay'la ortak tek bir noktam yok ama bir dramı var adamın. Görmezden gelemem ki... Kanal 24'te program yapıyorum diye zaten yandaş durumdayım.
Oysa kültür-sanat konuşuyoruz. Beyoğlu Belediyesi müthiş bir kütüphane yaptırdı. Övdüm diye olmadık hakaretlere maruz kaldım. Şimdi ben neciyim?"
Cezmi Ersöz'ün haklı isyanı, yenilerin işinin çok daha zor olduğunu gösteriyor aslında. Duyduğuma göre kitapların iyi satması, yazarın ya da şairin tutunabilmesi için bir "kitap lobisine" biat etmesi gerekiyor. Üstelik bu kitap lobilerinin sayısı artmış.
Ulusalcısı var, İslamcısı var, cemaatin desteklediği var, Atatürkçüsü var...
Onlara biat etmek de yeterli değilmiş. Mutlaka kokteyllere gideceksin, boy göstereceksin, bazı "abi"lerin her gün hatırlarını soracaksın...
Peki ya çok satanlar... Çok satanlar listesinde çok satmadan da yer almak mümkünmüş! Sahi mi?
Cezmi Ersöz anlattı... Detaylar bu akşam 18.15'te Habertürk'te...
Bir nokta daha var, kaynayıp gitsin istemedim televizyonda... Üzerinde çok tartışılır diye düşünüyorum. Cezmi Ersöz dedi ki: "Örneğin Semih Gümüş ya da Doğan Hızlan, en az dört kitap jürisinde yer alıyorlar. Yani bu eşittir yılda 450 kitap okumak demek. Ben yazarım, şairim, her gün üç saatimi kitap okumaya ayırırım. Yılda okuduğum kitap sayısı 50'yi geçmez, geçemez. Bunlar 450-500 kitabı nasıl okuyorlar? Bence okumuyorlar, okumadan oyluyorlar!"
Hakikaten acaba bir ekip mi çalıştırıyorlar yanlarında, onlar mı rapor ediyor kitapları diye kendi kendime sormadan edemedim doğrusu...
Kaynak: HABERTURK
kimi yarışmalara baskısı yapılmamış kitaplar da katılır. bu tür yarışmalara 100'ün üzerinde roman katılmaktadır. ayrıca türkiye'de son yıllarda roman patlamasının olduğu da bir gerçek. her yıl yeni 300'ün üzerinde roman yayımlanıyor. cezmi ersöz'ün yanlışı yok. ama bir romanın iyi olup olmadığını anlamak için tamamını okumaya da gerek yoktur. bu yüzden bir jüri üyesinin bütün eserlerin tamamını didikleyerek okuduğunu düşünmemek gerekir.
cezmi ersöz'ün hesabındaki yanlışı düzeltmek isterim. herşeyden önce konu roman ise, türkiye'de bir yılda en çok 100 adet yeni roman (birinci baskısını yapan) roman yayımlanır. ve sadece bu yeni baskılar yarışmalara, edebiyat ödüllerine katılırlar. bunların bir kısmı zaten eleştirmenin çok iyi bildiği yazarlardır; geriye kalan, adını hiç duymadığı yazarın eserlerinin sayısı 20-30u geçmez. geçemez. bunların da hepsinin tamamını okumak gerekmez. bazı kitapların ilk on sayfası gerisini okumamak için yeterince fikir verebilir okuruna. bu durumda, jürilere arada bir katılan biri olarak, ersözün verdiği rakamların doğru olmadığına dikkat çekmek istedim.
Yeni yorum gönder