Nobel ödüllü Ivo Andric, Sırp Cumhuriyeti’nde, “Andricgard” adı verilen 17.000 m²’lik bir alanla anılıyor. Bu projeye, Nobel ödüllü edebiyat yazarı Yugoslav Ivo Andric’in eserinden ilham alınarak, film yönetmeni Emir Kusturica ve Sırp Cumhuriyeti hükümetinin girişimleri ile başlandı.
1961 senesinde Nobel’e layık görülen Andric’in, en çok bilindik romanı The Bridge on the Drina (Drina Köprüsü)’yı yazarken Andricgard kasabasından etkilenmiştir. İkinci Dünya Savaşı esnasında yazılmış, üç yüz yıllık çatışmanın da izlerini taşıyan köprü, küçük bir Bosna kasabası Vişegard’da.
Sırb haber ajansı Tanjugi, Vişegard’ın içinde yer alacak Andricgard alanı için çalışmaların bu hafta başladığını, tahminen ise 2014 senesinde tamamlanacağını bildirdi. Cannes Altın Palmiye ödülünü iki defa kazanmış Emir Kusturica, Andric’i ansına inşa edilecek müzesiyle, tiyatrosuyla, kütüphanesiyle, caddeleriyle, kapıları, kulesiyle buranın inşasının, hayatındaki en önemli ve değerli projesi olduğunu söylüyor.
"İşte, burada, Drina nehrinin karanlık dik dağlardan taşyıp geldiği yeşil, köpüklü sularının altından geçtiği, pürüzsüz taşları, on bir âdet dönen köprü taşıyla taş köprüsü,” diye yazmış Andric kitabında.
Sırp Cumhuriyeti Başbakanı Aleksandar Dzombic, Andric’i “Sırpça’da yazmış ve tüm Güney Slav edebiyatında gelmiş geçmiş en önemli yazar olduğunu”, “bu projeyle onu burada Vişegard’da, Andricgard’ı inşa ederek onurlandıracaklarını” söylüyor. Başbakan, “Andricgard inşa edildikten sonra Vişegard ve Sırp Cumhuriyeti’nin yeni bir kültürel havaya kavuşacağını, bunun turizmi geliştirmesinin ötesinde tek Nobel ödüllü yazarımızın da daha iyi anlaşılmasını sağlayacağı,” beklentisinde bulunduğunu da ekledi.
Balkan halkı ise, Kusturica’nın inşa edilecek Andricgrad alanını Pancho Villa ve Drina Köprüsü filmlerinde kullanacağını düşünüyor. Yönetmen daha önce de Güney Sırbistan bölgesindeki Mokra Gora’nın yukarısına Kustendorf adında bir köy inşa etmişti. Köyün yer altında bir basketbol sahası, kütüphanesi ve sineması da var. Emir Kusturica, Guardian’a verdiği bir röportajda şöyle diyor: “Bir gün alanı filme alırken, tepenin üstüne ışığın nasıl yansıdığını fark ettim ve ‘buraya bir köy kurulmalı’ diye düşündüm. Bu benim ütopyamdı. Kendi şehrimi, Sarajevo’yu savaş zamanında kaybetmiştim, şimdi ise işte evimdeyim. Şehirlerde işim kalmadı. 4 sene New York’ta, 10 sene Paris’te yaşadım, şimdi ise bir süreliğine Belgrad’dayım. Hayatım havaalanlarından ibaretmiş gibi. Şehirler yaşanması çirkin yerler, özellikle de dünyanın bu kısmında. Şu ana kadar elimdeki bütün her şey artık bu işe gidiyor.”
Andric, Vişegrad’daki “yeşil ve taşkın köpüklü suların gürül gürül aktığı” şeklinde tasvir ettiği nehrin üstündeki 16. yüzyıldan kalma efsane taş köprü...
Yeni yorum gönder