Şimdi sakin oluyor ve bu haberi okuduktan sonra kütüphanenizdeki kitapları gözden geçiriyorsunuz. Bakalım edebiyat tarihinin en tehlikeli romanlarını okumuş musunuz?
“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” cümlesi, belki de vaat ettiği etki sebebiyle, en bilindik ve sevilen roman ilk cümlelerinden biri olarak hafızalara kazındı. Orhan Pamuk’un sözü üzerine söz söylemek gibi olmasın ama bir romandan pek çok şekilde etkilenebilir insan. 1988’de yayımlanan Şeytan Ayetleri/ The Satanic Verses’ın yarattığı etkiden hâlâ paçasını kurtaramayan Salman Rushdie, Jaipur Edebiyat Festivali programını ölüm tehditleri nedeniyle iptal etmek zorunda kaldı.
Edebiyat eserlerinin suça teşvik edip etmediği tamamıyla ayrı bir araştırma konusu olsa da, bir kitabın dünyaya pembe gözlüklerle bakan bir insanı caniye çevirebileceğine inanmak bir hayli güç. Öte yandan bazı romanların Aşk ve Gurur’dan daha tehlikeli olduğunu söylemekte fayda var. İşte edebiyat tarihinin en tehlikeli romanları...
Dikkat edin, dokunananın eli yanıyor...
Madımak Katliamı’na giden yol
Şeytan Ayetleri/ The Satanic Verses’ın zararı bir tek Rushdie’ye dokundu sanıyorsanız, bir daha düşünün. 1988’de Britanya’da yayımlanan büyülü gerçekçi roman, Rushdie’nin dine ve kutsallara küfretmekle suçlanmasına neden oldu. 1989’da İran’ın dinî lideri Ayetullah Humeyni, Rushdie hakkında 1998’e kadar geçerli kalan bir ölüm fetvası verdi. Rushdie, Britanya Hükümeti’nin koruma programına alınırken, resmî özrü geri çevrildi. Bu süreçte Rushdie karşıtı ayaklanmalarda pek çok kişi hayatını kaybetti.
Kitabın Japonca çevirmeni öldürüldü, İtalyanca çevirmeni ise ağır yaralandı. 1993’de Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak üzere Sivas’a giden Türkiyeli ozan, yazar, düşünür ve akademisyenler, kitabı fasiküller halinde Türkçeye çeviren Aziz Nesin’i aşırı radikal eylemcilere teslim etmeyi reddetti. Madımak Katliamı olarak bilinen olayda, oteli yakan eylemciler 37 kişinin diri diri yanmasına neden oldu.
Harvard’lı bombacı
Joseph Conrad’ın ajan ve anarşişt yuvası romanı Gizli Ajan/ The Secret Agent ’ın, matematikçi, anarşist teorisyen ve eylemci Ted Kaczynski’yi derinden etkilediği kabul ediliyor. Romanı evire çevire onlarca defa okuyan Kaczynski’nin, başucu kitabındaki gerektiğinde hem kendisini hem de çevresindekileri her an öldürebilmek için bombasız dışarı çıkmayan Profesör karakteriyle kendini özdeşleştirdiği sanılıyor.
(Ted Kaczynski)
Kaczynski, kaldığı otellere Conrad adıyla kayıt yaptırırmış. Harvard Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Michigan Üniversitesi’nde doktora yapan ve Berkeley Üniversitesi’ne o döneme kadarki en genç öğretim üyesi olarak katılan Kaczynski, tutuklanmadan önce 16 bombalı eylemde üç kişinin hayatını kaybetmesinde, 23 kişinin ise ağır yaralanmasına neden oldu.
Ördeklerin yerini söyle
John Lennon’ın katili Mark David Chapman, yaka paça yakalandığında üzerinde J.D. Salinger’in romanı Çavdar Tarlasında Çocuklar/ Catcher in the Rye bulundu. Chapman, kitabın ilk sayfasına “Holden Caulfield” imzasıyla “Bu benim beyanımdır” yazmıştı. Cinayetten önceki günlerde kitaptan sahneleri canlandırdığını belirten Chapman, Lennon için de “Otelime dönmek istedim, ama yapamadım. O çıkana kadar bekledim. Ördeklerin kışın nereye gittiğini bir o biliyordu; benim de öğrenmem lazımdı” demişti. Chapman, Lennon’ı vurduktan sonra kaldırıma oturup ünlü şarkıcının ölümünü izlerken bir yandan da romanı okumaya koyuldu. Dokuz yıl sonra aktris Rebecca Schaeffer’i öldürmekten suçlu bulunan Robert John Bardo da aynı romanı olay sırasında cebinde taşıyordu. Sizzce sadece bir tesadüf mü?
Büstüne hayran olduğum
Nietzche’nin adı pek çok katille birlikte anılır, ama en ünlüleri şüphesiz Adolf Hitler. Hitler, okumaları için Böyle Buyurdu Zerdüşt/ Thus Spoke Zarathustra’yı birliklere dağıtmıştı. İhtimal ki Üstinsan/ Übermensch olduğuna inanan Hitler, söylentilere bakılırsa “sık sık Weimar’daki Nietzsche Müzesi’ni ziyaret edip büyük filozofun büstüne bakarken fotoğraflarını çektiriyor ve böylelikle ona olan saygısını gösteriyordu.”
Kadın koleksiyoncusu
John Fowles imzalı Koleksiyoncu/ The Collector’da kelebek koleksiyonu yapmaya kafayı takmış asosyal bir adam, tutkuyla bağlı olduğu Miranda’yı kaçırıp evinde rehin tutar. Koleksiyoncu pek çok seri katile ilham kaynağı oldu. Koleksiyoncu tutkunu Leonard Lake, kitaptan esinlenerek Miranda Operasyonu olarak adlandırdığı eylemlerde kadınları kaçırıp işkence yaptı.
Tokyo metrosunda kıyamet
Isaac Asimov Vakıf Dizisi’nde 30 bin yıl sürecek Karanlık Çağ’ın eşiğinde bir evreni betimler. İnsanlığın hayatta kalmak için tek şansı matematikçi Hari Seldon ve ekibinin fikirlerine bağlıdır. Çok geçmeden Seldon’ın görüşleri din halini alır. Japon kıyamet günü kültü Aum Shinrikyo, Vakıf Dizisi’ni ilham kaynağı olarak kabul ettiklerini belirtirken dünyanın sonuna dair kendi senaryolarını da ürettiler. Planladıkları gibi kıyamet kopmayınca da Tokyo metrosuna sarin gazı salarak 12 kişinin hayatını kaybetmesine, 5 bin kişinin ise yaralanmasına neden oldular.
Kaynak: Taraf
Yeni yorum gönder