Bir kitaba daha basılmadan el konuldu, yakın tarihimize ait toplu mezarlarda kemiklere rastlandı, Kürtçe konuşmaya hapis cezası çıktı...
Yazar ve yayıncıya beraat matbaacıya hapis
İstanbul Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Gülseren Aksu’nun Anılarla Abdullah Öcalan- Güneşin Sofrasında kitabına açılan davada yazarın ve kitabı yayımlayan Çetin Yayınları sahibi Abdülrezzak Güngör’ün beraatine karar verdi. Mahkeme, kitabı basan Berdan Matbaası’nın sahibi Sadık Daşdöğen’i ise ‘Terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan bir yıl hapis cezasına çarptırdı. Talebi üzerine cezası 6 ay ertelenen Daşdöğen 2 Kasım’da cezaevine girecek, cezasının ¼’ü düşecek ve 9 ay hapiste tutulacak.
Cezaevinde Kürtçe yasak mı?
Dicle Haber Ajansı'nın (DİHA) haberine göre, İmralı Cezaevi'nde kalan beş tutuklunun aileleri ile ve kendi aralarında Kürtçe konuşmaları engelleniyor; Kürtçe mektup yazmaları ve yayın okumaları da yasaklanıyor. İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yanı sıra Şeyhmuz Poyraz, Cumali Karsu, Hakkı Alpan, Hasbi Aydemir ve Bayram Kaymaz bulunuyor. Van Milletvekili Aysel Tuğluk konu hakkında bianet’e konuşarak İmralı Cezaevi'ndeki uygulamaları Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Kürt sorununa bakışının bir yansıması olarak değerlendirdi. Söylemlerde özgürlükçü olunmasına rağmen pratiğin farklı olduğunu belirten Tuğluk sorunun yasalarda olduğunu ifade etti:
“Yasalar, sorunları çözmek üzere konulur. Ancak mevcut yasalar bırakın sorunları çözmeyi, sorun üretmek dışında bir işe yaramıyor. Sorun yasalarda ve bu yasaların uygulayıcılarındadır. ‘Yasalar böyle’ deyip Kürt sorununda milim adım atılamaz.”
Hapiste Kürtçe telefona izin yok
80 yaşındaki Saibe ve eşi 90 yaşındaki Sadık Çaçan Türkçe bilmedikleri için İzmir Buca Cezaevi’nde bulunan PKK hükümlüsü çocukları Mustafa Çaçan ile telefonda konuşamıyor. DİHA’nın haberine göre anne Çaçan, oğluyla telefonda Kürtçe konuşmalarına izin verilmediği için 5 yıldır oğlunun sesini dahi duymadığını söylüyor. Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Taşköprü köyünde yaşayan aile, ekonomik ve sağlık durumları sebebiyle İzmir’e görüşe gidemiyor. Bu sebeple Çaçan ailesi Adalet Bakanlığı’na müracaat ederek çocuklarının yaşadıkları şehre ya da yakın herhangi bir cezaevine nakledilmesini istemiş. Mustafa Çaçan daha önce de 12 yıl hapiste kalmış. 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Çaçan 5 yıldır cezaevinde bulunuyor.
Kürtçe konuşmaya hapis
Aralarında Siirt Bağımsız Belediye Başkanı Selim Sadak'ın da bulunduğu dört kişiye Kürtçe konuşma yaptıkları için altışar ay hapis cezası verildi. Selim Sadak'a 2010’un Temmuz ayında Siirt'teki BDP binasının açılışında Kürtçe konuştuğu için, Siyasi Partiler Kanunu'na muhalefet suçundan dava açılmıştı. Sadak'a bu davadan verilen altı ay hapis cezası, üç bin lira para cezasına çevrildi. Siirt'teki açılışta Sadak'la birlikte Kürtçe konuşma yapan üç kişinin, kapatılan DTP'nin il yöneticisi Selahatin Cengiz, Siirt Mezopotamya Kültür Merkezi çalışanı Mehmet Naci Özer ve diğer konuşmacı Elif Uludağ'ın cezaları ise ertelendi.
Bir kelimeye altı ay
Kürtçe konuştuğu için mahkum olan başka bir isim de Pervin Oduncu oldu. DTP Parti Meclisi'nden Pervin Oduncu, 30 Ağustos 2009'da, partisinin Muğla kongresinde sarf ettiği Kürtçe bir kelime yüzünden Muğla 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nde altı ay hapis cezası aldı. Oduncu kongrede katılımcılara başarılar dilerken “serkeftin” kelimesini kullanmıştı. Ayrıca Oduncu, Abdullah Öcalan için “Sayın” kelimesini kullanarak suçu ve suçluyu övdüğü gerekçesiyle bir ay hapse mahkum oldu. Oduncu mahkemenin kararını “Herhalde kendi dilini konuşması sebebiyle ceza alan tek halk Kürtlerdir. Hükümet Kürtlere de, Kürtçeye de hukuk dışı yaptırımlarla davranıyor” sözleriyle eleştirdi.
Toplu mezar kazısında kemiklere rastlandı
Tunceli Çemişgezek’te başlatılan toplu mezar kazısında, 15 kişiye ait kemiklere ulaşıldı. 1997'de Aliboğazı mevkisinde girdikleri çatışmada öldürülen ikisi Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP-C), 17'si PKK mensubu 19 kişinin bulunduğu ileri sürülen toplu mezar 3 Şubat 2011'de bulunmuştu. Konunun gündeme gelmesi üzerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kardeşinin cesedinin burada olduğunu savunarak açlık grevi yapan Hüsnü Yıldız’la 6 Ağustos’ta görüşerek yardımcı olacağı sözünü vermişti. 10 Ağustos günü Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Şeref Gürkan gözetiminde Çemişgezek Sağven Mahallesi'ndeki ilçe jandarma komutanlığı yanında bulunan toplu mezarın kazılmasına başlanmıştı. Adli makamlara yaptığı başvurulardan sonuç alamadığı için açlık grevine başlamış olan Hüsnü Yıldız ise amacına ulaştığı için 14 Ağustos günü 65 günlük eylemini sonlandırdı.
Mahkeme başkanından tutukluluğa itiraz
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, gazeteci Ahmet Şık'ın da aralarında bulunduğu beş kişinin tahliye taleplerini oy çokluğu ile reddederken Mahkeme Başkanı Şeref Akçay karara itiraz etti. Akçay, itirazını dört başlıkta temellendirdi:
* Yapılan soruşturma bağımsız, tarafsız, adil ve insan vicdanına uygunluk kıstaslarına uygun değil.
* Şüphelilerin emniyetteki delilleri nasıl karartacakları izah edilmemiştir.
* Sanığın kitabı daha yayınlanmamıştır bile. Buna rağmen yayınlama düşüncesinde olduğunu belirterek bu kişiyi örgütle irtibatlandırmak hukuken mümkün değildir.
* Bugüne kadar hiçbir yayıncı hakkında veya yazan kişi hakkında örgüt üyesi olduğu gerekçesi ile ülkemizde verilmiş tek bir karar yoktur.
Akçay şüphelilerin tek faaliyetinin kitap yazmak olduğunu hatırlattı, kitapta Ergenekon övülse dahi bunun ‘örgüt üyeliği’ değil ‘örgüt propagandası’ suçuna gireceğini vurguladı. Mahkeme Başkanı ayrıca şüphelilerin Emniyet’teki delillerin nasıl karartacağı konusunun izaha muhtaç olduğunu belirtti.
Bir kitaba daha basılmadan el kondu
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) bir açıklama yaparak Halil Gündoğan'ın daha basım aşamasına dahi girmemiş kitabına el koyan Sincan Cezaevi yönetimini eleştirdi. TYS Genel Başkanı Mustafa Köz, bu tavra “Düşünceyi eyleme geçmeden yargılamak demokrasinin değil faşizmin yöntemidir” sözleriyle tepki gösterdi.
Sincan 1 No'lu F Tipi Cezaevi’nde yatan yazar Halil Gündoğan’ın Metris’ten Munzur’a Bir Firarinin Öyküsü adlı kitabı 1988'de yayınlanmıştı. Gündoğan bu eserin ikinci cildini 2005'te cezaevinde tamamlamış ve ziyaretçilerine iletilmesi için cezaevi yönetimine vermişti. Ancak cezaevi yönetimi inceleme gerekçesiyle kitaba el koydu. Kitabın ikinci cildi hiçbir zaman yazarın yakınlarına ulaşmadı. 5 Ağustos tarihinde cezaevi yönetimi Halil Gündoğan’a kitabı hakkındaki Disiplin Kurulu kararını tebliğ etti: "Tamamı terör örgütü ve üyelerinin yasadışı faaliyetlerini övücü nitelikte sakıncalı ifadeler bulunması sebebiyle el konulmasına karar verildi."
Bir haber sebebiyle üç yıl hapsi istendi
Ergenekon soruşturmasının tutuklu şüphelilerinden odatv.com sitesinin haber müdürü Barış Terkoğlu’nun sitede yer alan bir haber sebebiyle üç yıla kadar hapsi istendi.“Bu fotoğraflar olay yaratacak” başlığını taşıyan haberde Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcıların ve davaya bakacak hakimlerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nin düzenlediği iftar yemeğinde bir araya geldiği belirtilmiş ve bu yemeğin fotoğrafları yer almıştı.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 17 Ağustos günü görülen duruşmada esas hakkındaki görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Uysal, haberde “polislerin, savcıların ve hakimlerin işbirliği halinde ‘Ergenekon’ davasını başlattıklarının” ileri sürüldüğünü söyledi ve habere rumuzlu isim kullanan birçok okuyucunun eleştiri sınırlarını bir hayli aşarak hedef göstermeye varacak şekilde yorum yaptığını bildirdi. Uysal, Terkoğlu'nun Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/1. maddesi gereğince, “kamu görevi yapan kişileri terör örgütüne hedef gösterme” suçundan 1 ile 3 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talebinde bulundu. Söz alan sanık Terkoğlu, haberde kullanılan fotoğrafların Emniyet tarafından çekildiğini ve haber değeri taşıdığı için yayımladıklarını ifade etti. Mahkeme, savunmaya hazırlanmak için süre vererek, duruşmayı erteledi.
Yeni yorum gönder