Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Geçen haftanın düşünce özgürlüğü ihlalleri (29 Temmuz 2011)



Toplam oy: 829

 

Tutuklu Gazete çıktı

 
II. Meşrutiyet’in ilan edildiği tarih olan 24 Temmuz 1908 akşamı İstanbul’daki gazeteciler sansür memurlarını gazetelere sokmama kararı almış ve ertesi gün ilk kez gazeteler sansür bantları olmadan yayınlanmıştı. Bu sebeple ‘Gazeteciler Günü’ olarak da kabul edilen 24 Temmuz’un 103. yıldönümünde cezaevinde bulunan gazetecilerin hazırladığı Tutuklu Gazete’nin ilk sayısı yayınlandı. 12 sayfalık gazetede cezaevinde bulunan 70’i aşkın gazeteciden 39’unun yazısı yer alıyor. “Sansüre direniş” manşeti atılan gazete; Evrensel, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Birgün, Aydınlık ve Cumhuriyet gazeteleri ile beraber dağıtıldı. Gazetenin yazarları arasında Vedat Kurşun, Suzan Zengin, Soner Yalçın, Tuncay Özkan, Ahmet Şık ve Nedim Şener de yer alıyor.

 

 

 


 

 

 

 

Roth tutuklu Şık ve Şener’le görüşemedi

 
Almanya Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth Ahmet Şık ve Nedim Şener ile cezaevinde görüşemedi. Roth, Şık ve Şener’i ziyaret için Adalet Bakanlığı’na başvurduğunu, “Ziyaret edebilirsiniz” denmesine rağmen kendisine zorluk çıkarıldığını ifade etti. Roth, “70’ten fazla gazetecinin cezaevinde olması o ülkede bir sorun olduğunu gösterir ben böyle düşünüyorum. 2 saatin ardından size Ahmet Şık ile görüşmemin nasıl olduğunu anlatmak isterdim. Ama izin verilmedi. Bana karşı gösterilen muameleden çok öfkeliyim” dedi. Roth olayın ardından Hilton Oteli’nde basın toplantısı düzenlerken Silivri Cezaevi yönetiminin ziyarete izin verdiği haberi geldi. Roth, kendilerine görüştürülmeme gerekçesi olarak başvuru tarihinden itibaren 15 gün sonrası için görüşe izin verildi ğinin söylendiğini belirterek, "İki saat önce izin verilmiyordu, şimdi veriliyor. Demek ki, ya bizimle dalga geçiyorlar ya da yargıya müdahale oldu" yorumunu yaptı.

 

 

 


 

 

 

 

Tetikçi mahkum oldu, dava devam ediyor

 
Suçun işlendiği tarihte 18 yaşından küçük olduğu için dosyası ayrılan ve çocuk mahkemesinde yargılanan Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın davası sonuçlandı. Samast 22 yıl 10 ay hapse mahkum oldu. Mahkeme Samast’ın suçu işlediği tarihte 17 yaşında olmasını dikkate alarak ceza indirimine gitti. Samast, “tasarlayarak adam öldürmek" suçundan 21 yıl 6 ay, “Ruhsatsız silah bulundurmak" suçundan da 1 yıl 4 ay hapis cezasına ve 600 TL adli para cezasına çarptırıldı. 4 yıldır cezaevinde tutulan Samast, cezasının üçte ikisini yatacak; yani 10 yıl 8 ay daha cezaevinde kalacak. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin mahkemenin üst sınıra yaklaşarak ceza verdiğini belirtti. Ogün Samast’ın davalarının bitmediğini hatırlatan Çetin, örgüte dahil olma suçuyla ilgili davanın devam edeceğini söyledi.


 
Dava TİB’e takıldı

 
Vatan gazetesinin haberine göre Dink’in avukatları cinayetin işlendiği sırada olay yerinde tetikçi Samast dışında şüpheli 4 kişinin daha bulunduğunu ileri sürdü ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) mahkeme kanalıyla o civarda bulunan kişilerin telefon numaralarının gönderilmesini talep etti. Ancak TİB “özel hayatın ihlali” olacağı gerekçesiyle reddetti. Oysa Yargıtay yakın zamanda, Adalet Bakanlığı’nın başvurusu üzerine mahkemelerin “delil toplama yetkisi” kapsamında tanıkların bile telefon kayıtlarının istenebileceğine karar vermişti.

 

 

 


 

 

 

 

 

13 yaşında gaz bombasıyla öldü

 
Silopi'nin Cudi Mahallesi'nde 24 Temmuz akşamı bir grup gencin, son dönemlerde Kürtlere ve BDP binalarına yapılan ırkçı saldırıları protesto etmek istemesi üzerine polis müdahalede bulunmuştu. Polisin attığı gaz bombası sonucu başından ağır yaralanan ve Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak ameliyat edilen 13 yaşındaki Doğan Teyboğa hayatını kaybetti.


 
Polisin çeşitli eylemlerde gaz bombasını yoğun olarak kullanması sonucunda 9 Ekim 2009’da Cizre’de 18 aylık bebek Mehmet Uytun, 4 Nisan 2009'da Amara'da Mustafa Dağ, 27 Nisan 2011'de Bismil'de Kazım Şeker, 31 Mayıs 2011'de Hopa’da Metin Lokumcu, 12 Haziran 2011'de de Şırnak’ta Hatice İdin hayatlarını kaybetmişlerdi.

 

 

 


 

 

 

 

 

Devlet operasyonları hakkında itiraflar

                                                                                                            
19 Aralık 2000’de düzenlenen, hücre tipi cezaevlerine karşı ölüm orucu başlatan tutuklu ve hükümlülerin yeni hapishanelere nakledilmelerini amaçlayan “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasında Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişi hayatını kaybetmişti.  Uzman Çavuş A.S., operasyonun “Tufan” adı verilen Bayrampaşa Cezaevi ayağına ilişkin 10 yıl sonra açılan davada ifade verdi. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talimatıyla, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade veren A.S. özellikle DHKP-C mensubu tutuklu ve hükümlülerin yanarak hayatlarını kaybettiği operasyon hakkında bildiklerini şu sözlerle aktardı:


 
 “Operasyondan uzun yıllar sonra değişik birliklerde karşılaştığım ve şu an ismini hatırlamadığım bazı rütbeli arkadaşlar operasyon esnasında JÖAK’ta (Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı) görev yaptıklarını ve koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyen tutuklu ve hükümlülere ‘sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun’ diyerekten battaniye attıklarını, fakat battaniyelere su değil, yanıcı madde dökerek bu şekilde attıklarını ve yanmayı hızlandırdıklarını sohbetimiz esnasında beyan etmişlerdir.”

 

 

 


 

 

 

 

Öldürülen kişi başına ödül

 
Ergenekon soruşturması kapsamında Şile’de yapılan kazılarda ele geçirilen silahlar ve mühimmatla ilgili olarak 1’i tutuklu 4 sanık hakkında açılan davada tutuklu yargılanan eski itirafçı Ulaş Özel mahkemede devlet adına katıldığı operasyonlarda öldürdükleri kişi başına para ödülü aldıklarını ifade etti. TİKKO adına faaliyet yürütürken teslim olduğunu ve kendisine JİTEM Elazığ Bölge Komutanlığı’nda görev verildiğini belirten Özel şunları söyledi:


 
“Devlet adına birçok operasyona katıldım. Cezaevinden alınıp 3-4 ay boyunca katıldığım operasyonlarda her öldürdüğümüz kişi başına zarflar içinde bize para ödülü verilirdi. İstanbul’da görevliyken de kaçırdığımız adamı Tunceli’ye götürüp operasyonda yakaladık diyorduk. Bugüne kadar 35 TİKKO mensubu ile 90’ın üzerinde PKK’lının öldürüldüğü operasyonlara katıldım” dedi.


 
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Ulaş Özel ile beraber JİTEM mensubu olduğu öne sürülen Okan İşgör, PKK itirafçısı Hüseyin Yanç ile açığa alınan polis memuru Yusuf Ethem Akbulut yargılanıyor.

 

 

 


 

 

 

 


Bir sene gazetecilik yapması yasaklandı

 
Kırşehir Postası’nda çalışan gazeteci Havva Karakaya'ya Kırşehir Belediyesi’nde çalışan görevlilerle ilgili yazdığı haber sebebiyle dava açılmıştı. Kırşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Karakaya TCK’nın hakaret suçunu düzenleyen 125. maddesi 1. fıkrası gereğince 375 gün adli para cezasına çarptırıldı. Ayrıca hakim, gazetecilik mesleğini “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” olarak değerlendirerek Karakaya’nın 375 gün gazetecilik mesleğini yapmasını yasaklamayı kararlaştırdı.  Meslekten men etme cezasının dayandırıldığı TCK 53. maddesi “belli haklardan yoksun bırakma” hakkındaki hükümleri düzenliyor.

 

 

 


 

 

 

Hasta hakkını savunan doktor yargılanıyor

 
Mardin Devlet Hastanesi’nde görev yapan Doktor Sadık Çayan Mulamahmutoğlu, 29 Aralık 2010’da görevi başındayken, askerler Mardin M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Rıdvan Yusufoğlu adlı PKK hükümlüsünü getirdi. Yusufoğlu’nun makatında kanama vardı. Doktor hasta mahremiyetini korumak amacıyla askerlerin muayene odasından çıkmasını istedi. Doktor pencerelerin demirli olduğunu ve hastanın kaçamayacağını söylese de askerler güvenlik gerekçesiyle odadan çıkmadı. Bunun üzerine Doktor Mulamahmutoğlu, acil bir rahatsızlığını olmadığını tespit ettiği hastayı tedavi etmeyeceğini belirtti. Her iki taraf da tutanak tuttu. Doktor, hastanın sağlıklı bir şekilde muayenesinin yapılamayacağını yazdı; askerler ise Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı tarafından imzalanan Üçlü Protokol’ün 61. maddesi gereğince, ‘terör’ suçlularında odadan çıkmalarının güvenlik gerekçesiyle mahsurlu olduğunu tutanağa geçirdi. Hükümlü Rıdvan Yusufoğlu şikayetçi olmadığı halde, Midyat Jandarma Komutanlığı’nın şikayetiyle doktor hakkında soruşturma açıldı. İddianamede Mulamahmutoğlu’nun, TCK’nin 257. maddesi gereğince, ‘görevini kötüye kullandığı’ iddiasıyla üç yıla kadar hapis cezası isteniyor.

 

 

 


 

 

 

 

Yumurtanın hedefindeki kişiye göre ceza

 
AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu 8 Aralık 2010 tarihinde gerçekleştirilen “Türkiye'de Anayasa Sorunu” isimli konferansa katılmış, bu sırada salonda bulunan kişiler “Kolektif Yumurta Şenliğine Hoş Geldiniz” ve “Hesap Soracağız Öğrenci Kolektifi” yazılı pankartlar açarak Kuzu’ya yoğun biçimde yumurta ve başka materyaller fırlatmışlardı. Yumurtalı eylem hakkında dava açıldı. Ancak mahkemede yumurta atma eyleminden ziyade yumurtanın ‘kamu görevlisine’ atılmış olması vurgulanıyor.  On öğrenciden yedisi TCK’nın 125. maddesi gereğince, ''Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret'' iddiasından 1 yıl 2 aydan 2 yıl 4 aya kadar hapisle, üçü de TCK'nın 265. maddesi uyarınca, ''Kamu görevlisine görevini yaptırmamak amacıyla cebir kullanmak'' gerekçesiyle 8 aydan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

 

 

 


 

 

 

 

 Bu haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları

 
Sanık                               : Aysel Tuğluk
Mahkeme ve duruşma tarihi  : Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Duruşma Tarihi: 4 Ağustos 2011 Saat: 09:00
Açıklama                            : Aysel Tuğluk hakkında hazırlanan iddianamede 2005 ve 2009 yılları arasında Diyarbakır'daki bazı etkinliklerde yaptığı konuşmalar ile basında çıkan açıklamaları yer aldı. İddianamede 12 ayrı konuşmasında suç unsuru tespit edildiği kaydedilen Tuğluk'un toplam 70 yıl hapsi isteniyor.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.