KCK operasyonlarına tepki yağıyor, Meclis tutanağını haberleştiren gazeteciye hapis, Savcıyı eleştiren avukata ‘terör’ davası, Derneğin su faturası örgüt üyeliğine delil...
KCK operasyonlarına tepki yağıyor
Büşra Ersanlı ile Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmalarından sonra Türkiye ve dünya kamuoyundan KCK operasyonlarına yönelik protestolar yağmaya başladı. Türkiye’de, aralarında Yaşar Kemal’in de bulunduğu 700 aydın gözaltında veya tutuklu bulunan sivil siyasetçilerin, akademisyenlerin ve gazetecilerin serbest bırakılması çağrısı yaptı. Dünyanın dört yanında da devlet makamlarına fakslar çekildi; TC Büyükelçiliklerine heyetler halinde protesto ziyaretleri düzenlendi. “petitions.com” adlı internet sitesi üzerinden de Türkiye'deki Keyfi Gözaltıları Durdurun! (Stop ArbitraryDetentions in Turkey!) başlığını taşıyan bir imza kampanyası başlatıldı. Kampanyanın ilk imzacıları arasında Hintli yazar Arundhati Roy, İnsan Hakları Profesörü Richard Falk ve Amerikalı filozof Judith Butler da bulunuyor. Uluslararası PEN(Yazarlar Birliği), IFEX (Uluslararası İfade Özgürlüğü Platformu), RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler) veHRW (İnsan Hakları İzleme Örgütü) de gözaltılara tepki gösteren kurumlar arasında.
Ragıp Zarakolu ise cezaevinden gönderdiği mektupta “Gözaltına alınmam ve ‘yasadışı örgüt üyeliği’ ile suçlanmam, Türkiye'de yaşayan tüm aydın ve demokratlara ilişkin bir korkutma ve özellikle Kürtleri yalnızlaştırma kampanyasının bir parçasıdır” ifadelerini kullandı. Büşra Ersanlı’nın BDP Siyaset Akademisi’nde ders verdiği için tutuklanmasına karşı kalabalık bir akademisyen grubu “Ben de siyaset akademisinde ders vereceğim” diyerek bir kampanya başlattı.
Erdoğan’dan KCK tutuklamalarına ilişkin açıklama
Başbakan Erdoğan Almanya’dan Fransa’ya geçerken gazetecilerin KCK operasyonlarına ilişkin sorularını şu sözlerle yanıtladı:
“KCK’ya sahip çıkan arkadaşların kendilerini gözden geçirmeleri lazım… Deniliyor ki, ‘Siyaset Akademisi’nde ders vermiş. Suç mu?’. Ders vermek suç değil ama derste ne söylüyorsun, o kısmı önemli. Dershanenin kapısında bir teröristin ismi yazılı. Devrimden söz ediliyor. Devrim silahla yapılır. Savcılık teknik takip yapmış ve bunları yakalamış.”
Meclis tutanağını haberleştiren gazeteciye hapis
2005 yılında, 19 Mayıs Üniversitesi’yle ilgili iddiaları araştırmak üzere TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmuştu. Bu komisyona bilgi veren Üniversite Saymanı Nermin Günsan, şarbon ve deli dana hastalığı riski taşıyan mühürsüz ve belgesiz etlerin 30 bin öğrenciye yedirildiğini iddia etmiş;“Hatta Sayın Cumhurbaşkanımıza da o etten yedirdiler” diyerek Rektör Ferit Bernay’ı suçlamıştı. Rektör Bernay ile üniversiteye gıda satışı yapan firma sahibi, olayı haberleştiren Radikal gazetesi Ankara Haber Müdürü Ömer Şahin ile iddia sahibi Nermin Günsan’a dava açtı. Samsun 2.Asliye Ceza Mahkemesi, Günsan’ın sözlerini hakaret olarak değerlendirmezken, gazeteci Ömer Şahin’in “basın yoluyla hakaret” suçu işlediğine hükmetti. Ömer Şahin’e, Ferit Bernay’a hakaretten 11 ay 20 gün, firma sahibi Naci Pınar’a hakaretten de 2 ay 27 gün hapis cezası verdi. Mahkeme, gazetecinin iyi halini göz önüne alarak hükmün açıklanmasını erteledi. Ömer Şahin eğer aynı cezaya bir kez daha çarptırılırsa toplam 13 ay 47 gün hapis yatacak.
Gazetecilik faaliyetine “örgüte yardım” davası
17 Nisan'da, Roj TV ve Denge Mezopotamya Radyosu aracılığı ile abartılı haberler yaydıkları ve örgüt propagandası yaptıkları iddiasıyla DİHA Haber Ajansı Batman Temsilcisi Erdoğan Altan, Diyarbakır Temsilcisi Kadri Kaya ve Batman Postası yazarı Mehmet Karabaş'ın aralarında bulunduğu sekiz kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan yedisine “örgüte yardım etmek” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması 2 Kasım'da Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Haklarında 10 ila 15 yıl hapis cezası istenen sanıklardan Altan ve Kaya’nın avukatı Reyhan Yalçındağ Bianet’e verdiği demeçte müvekkillerinin gazetecilik faaliyetlerinden ötürü yargılandıklarını ifade etti. Yalçındağ sözlerini şöyle sürdürdü:
“Erdoğan Altan'ın Batman'daki bazı basın açıklamalarında, katıldığı cenaze töreninde ve Kürtçe mevlitte çektiği fotoğraflar, delil kabul ediliyor... Savcılık 'örgüt propagandası'nı ispatlamak için, 'Kürt halkının kimliğinin tanınması, idamın kaldırılması' gibi söylemleri, örgütün amacına hizmet olarak nitelendiriyor. İddianamede… 'Örgütün idamın kaldırılmasına yönelik bir amacı var, sizin de böyle bir amacınız var' deniliyor. Oysa idam cezası 10 sene önce kaldırıldı!”
Evrensel muhabirine darp ve tehdit
Evrensel gazetesinin haberine göre, gazetenin gönüllü muhabirliğini yapan İstanbul Üniversitesi öğrencisi Dilek Yağlı polis tarafından darp edildi ve izlediği eylemi haberleştirmesi engellendi. Habere göre Yağlı, eyleme yapılan polis müdahalesini görüntülerken, Beyazıt Emniyet Amirinin kendisini hedef gösterdiğini belirtti. Yağlı, bunun üzerine sivil polislerin kendisini saçlarından tutup sürüklediklerini, bir dükkana sokarak diz altı ve karın bölgelerine vurup ayaklarıyla bacaklarını ezdiklerini ifade etti. Yağlı, polislerin kendisini darp ederken “Biz senin de Evrensel gazetesinin de ne olduğunu biliyoruz. Başka gazete mi yok da orada çalışıyorsun”, “Sen bir de Türkmüşsün”, “Sesini kesmezsen seni insanların içine atarız, onlar seni parçalarlar, tükürüğe boğarlar” gibi sözler sarf ettiğini söyledi.
Yağlı, eylemden önceki gün de sivil polisler tarafından darp edildiğini, bir öğretim üyesinin araya girmesiyle kurtulduğunu belirtti. Gözaltına alınmasıyla eylemi haberleştirmesinin de önüne geçildiğini kaydeden Yağlı, “Fotoğraf makinemi elimden aldılar ve çekemezsin dediler… makinemi avukatıma vermek istedim ama izin vermediler”, dedi.
Davacı Serdar Gökçe sanık oldu
Metin Serdar Gökçe, 16 Mayıs akşamı aile içi şiddet sebebiyle gözaltına alındı. 5 polis tarafından dövülen ve ayağı iki yerinden kırılan Gökçe, hastaneye kaldırıldı. Ayağı alçıya alınan Gökçe hastanede bir ay yattı, 40 gün iş göremez raporu aldı. Gökçe, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Gelen çağrı üzerine 27 Ekim’de Osmaniye 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne giden Gökçe, mahkemede kendisinin sanık, davacı olduğu polislerinse şikayetçi olduklarını öğrendi. Duruşmada söz alan 5 polis, Gökçe’yi suçlarken “sanığın ayağının nerede kırıldığını görmediklerini” söyledi. “kamu görevlisine direnmek ve hakaret etmek” iddiasıyla yargılanan Gökçe’nin 10 yıla kadar hapsi isteniyor.
Savcıyı eleştiren avukata ‘terör’ davası
Cemaatlere yönelik soruşturmaların ardından tutuklanan eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’eBuca Cezaevi’nden bir tutuklu mektup göndermişti. Mektupta, Risale-i Nur Dershanesi toplantılarına katıldığı bir gün, savcı Osman Şanal, bazı emniyet yetkilileri, iki profesör ve Erzurum’da cemaat liderliği yapan 3-4 kişinin gece saat 02.30’a kadar toplantı yaptığı anlatılıyor, toplantıya katılanların “Cihaner’in işi bitti” dediği ileri sürülüyordu. Turgut Kazan da mektubu mahkemeye sunarak iddialarla ilgili gerekli araştırmanın yapılmasını istedi. 2 ay boyunca hiçbir işlem yapılmaması üzerine Kazanduruşma sırasında bu tutumu eleştirdi. Bu eleştirisi sebebiyle Kazan hakkında, Erzurum Özel Yetkili 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İddianamede, Kazan’ın Terörle Mücadele Yasası kapsamında 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması ve meslekten yasaklanması istendi.Avukat Turgut Kazan davayı şu sözlerle değerlendirdi:
“İlk kez savunma görevi terör sayılıyor… Ben şimdi savcıyı eleştirirken savcı benim aleyhime dava açıyor. Düşünebiliyor musunuz, meslekten yasaklanmam gerekiyor… Korku salıp, ihlallere seyirci kalmamızı sağlamak için açılmış bir davadır” diye konuştu.
Derneğin su faturası örgüt üyeliğine delil
Radikal gazetesinde yayımlanan İsmail Saymaz imzalı habere göre Ankara Üniversitesi öğrencileri Söylemez ve Alkan, 13 Mart 2011’de Ankara Sıhhiye Meydanı’nda yapılan “Nitelikli Sağlık Hizmeti İçin Çok Ses Tek Yürek”mitinginde Sıhhiye Köprüsü’ne, 13 Mart 1982’de idam edilen üç işçinin isimlerinin yer aldığı bir pankart asmışlardı. “İdamlar Bizi Yıldıramaz / Ethem Coşkun-Seyit Konuk-Necati Vardar/13 Mart Savaşçıları Yaşıyor, Leninistler Savaşıyor” yazılı pankart sebebiyle iki gence 25 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Savcılık 1982’de asılan üç işçiyi 1990’da kurulan yasadışı TKEP/L örgütüyle ilişkilendirdi. Savcılık, örgütün yasal platformu olduğu iddiasıyla derneğe 5 Mayıs 2011’de operasyon düzenledi; Söylemez ve Alkan evlerinden gözaltına alındı. İki gencin suçlanmasına temel oluşturan deliller arasında Mart Kültür Sanat ve Düşünce Derneği üyesi olmaları, üzerlerinde derneğin su faturasını bulundurmaları, ‘terör örgütü lideri Deniz Gezmiş’i övücü mahiyette kitap’, kartpostal ve takvim, 1971’de toplatma kararı verilmiş Mahir Çayan’ın kitabı, ‘Karanlıkta Dans’ ile ‘Savaş ve Barış’ isimli filmler bulunuyor. Ankara Savcılığı iki genç hakkında ‘örgüt üyeliği’ ve iki kez ‘örgüt propagandası’ iddiasıyla 25 yıla kadar hapis istedi. İlk duruşma 8 Aralık’ta görülecek.
Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:
· Kapatılan Demokratik Toplum Partisi’nin yöneticisi ve üyesi olan, aralarında
Orhan Miroğlu, Leyla Zana, Tuncer Bakırhan, Sedat Yurttaş’ın bulunduğu 34 kişi hakkında, partitinin kapanmasına konu olan eylemler sebebiyle açılan dava Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma, yakalama emirlerinin infaz edilmesi ve Leyla Zana’nın milletvekilliğinin TBMM’ye sorulması için 8 Şubat 2012, saat: 09:00’a ertelendi.
Yeni yorum gönder