Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Haydi, bir film çekelim Marlon



Toplam oy: 898
Jack Kerouac
Ayrıntı Yayınları

Marlon Brando ve Jack Kerouac; biri sinemanın, diğeri ise Beat Kuşağı’nın efsanevi asi çocukları... 1950’lerin çehresini değiştiren iki asi arasında pek çok benzerlik bulabilirsiniz; ama iki ismi de aynı çerçeve içinde düşünmek pek aklımıza gelmez. Efsanevi olabilecek Kerouac ve Brando işbirliğinden nasıl mahrum kaldığımızı biliyor musunuz? Peki 1950’lerin sonuna doğru münzevi bir hayat sürmeyi tercih eden Kerouac’ın aktör olma hayalleri kurduğunu söylesek...

 


 

Kısa bir süre önce Christie’s Müzayede Evi’nde satışa sunulan ve beklentilerin hayli üzerinde, 34 bin dolara alıcı bulan 1957’de yazılmış Jack Kerouac imzalı bir mektubun alıcı adresinde Marlon Brando’nun ismi geçiyor.

 

Kerouac, mektupta Brando’dan Yolda/ On the Road’un film haklarını almasını ve ikilinin başrollerini paylaşacağı bir yapımla kitabı beyazperdeye aktarmasını rica ediyor. Kerouac, romanın kaotik yapısını sinema diline nasıl aktaracağını çok iyi bildiğine ve “Amerikan Edebiyatı’ndaki gelişmelere paralel olarak dönüşüm gösteremeyen modası geçmiş bir dinazor” olarak tanımladığı sinemayı birlikte baştan yaratabileceklerine dair güvence veriyor. Ne var ki, Marlon Brando teklifi reddettiğinden sinema tarihinden kült bir proje eksiliyor.

 

 

İşte Kerouac’ın mektubundan bir bölüm:

 

 

Sevgili Marlon,


YOLDA’nın film haklarını alman ve kitabı beyazperdeye aktarman için dua ediyorum. Kitabın yapısı gözünü korkutmasın; sinemaya uygun bir yapıya dönüştürmek için öyküyü nasıl kısaltacağımı ve düzenleyeceğimi çok iyi biliyorum. Kitaptaki gibi Atlantik’ten Pasifik’e doğru birkaç seyahatten ziyade New York’ta başlayıp Denver, Frisco, Mexico ve New Orleans’a uğrayarak en son New York’ta noktalanan tek ve kapsamlı bir seyahat olarak düzenleyebiliriz. Dean ve Sal gevezelik edip dururken, gece gündüz arabanın ön koltuğundan yolu betimleyen harika çekimler gözümün önüne geliyor. Senin bu rolü oynamanı çok istiyorum, çünkü Dean kafası iyi sersemin teki değil, aksine çok zeki bir adam. Sen Dean’i oynarsın ben de Sal’i. Hem ben sana Dean’in gerçek hayatta nasıl oturup kalktığını da gösteririm.

 

 

 

Amerikan sinemasını baştan yaratalım

 

 

 

Yolda’nın anlatıcısı olan Sal, Kerouac’ın otobiyografik öğelerle bezediği bir karakter. Dean karakteri ise Neil Cassidy’yi temsil ediyor. Dean ve Sal, pek çok kez Amerika’yı boydan boya dolaşmak üzere yola koyuluyor ve özgürlüğün her türlü nimetlerinden faydalanıyorlar. Kerouac mektupta, annesiyle birlikte geçimini sağlamak için kitabı beyazperdeye aktarmak istediğini belirtiyor. Öte yandan Kerouac Amerikan sinemasını baştan yaratmak istediğini de gizlemiyor. Yeraltı Sakinleri ile bu hayalini gerçekleştirebileceklerini de belirtiyor: Amerikan sinemasını ve tiyatrosunu, “Durum” gibi yerleşmiş yapılardan arındırarak, insanların normal hayatta olduğu gibi abuk sabuk konuştukları bir dünya yaratmak istiyorum. Oyun tam da bu konu üzerine: doğru düzgün olay örgüsü yok, herhangi bir anlamı da yok; sadece normal halindeki insanlar var işte.

 

 

Kaynak: Taraf

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.