Siddhartha Mukherjee’nin sıradışı ve dikkat çeken kitabı The Emperor of All Maladies, dört romanı safdışı bırakarak 10 bin pound tutarındaki para ödülüyle birlikte Guardian İlk Kitap Ödülü’nü kazandı. Onkolog olan Mukherjee, milattan önce kaydedilen ilk mastekomiden günümüzün son teknoloji araştırmalarına kadar kanserin izini süren kitabıyla ödüle değer görüldü.
Amerikalı Siddhartha Mukherjee, tarih, anı ve biyografi ile bilim ve kanser hastalarının kişisel hikâyelerinin bir bileşimi olan kitabını “bu ölümcül hastalığın içine girme, kişiliğini anlama ve davranışını açıklama girişimi” olarak tanımlıyor.
Son listedeki tek kurmaca olmayan kitap, Amy Waldman’ın 11 Eylül sonrasında ABD’de geçen romanı The Submisson ve Stephan Kelman’ın Man Booker’da son listeye kalan Pigeon English romanını ödül dışı bıraktı. “En nihayetinde, bir ilk roman (The Submission) ve çok kapsamlı bir araşırma arasında zor bir tercihe indirgeniyor. Çok farklılardı -ikisi de başlı başına çok başarılı, fakat sonunda Mukherjee’nin kitabının daha orijinal olduğuna karar verdik” diyen Guardian Review’un editörü jüri başkanı Lisa Allardice, “Mukherjee, çok kapsamlı bilgiyle keskin hikâyeler, karmaşık bilimsel şeylerle dokunaklı insan hikâyeleri arasında denge kurmayı başarıyor. Göz korkutucu olmaktan çok uzak olan kitap, merak uyandırıdıcı, ulaşılabilir, gerçeklerle ve hatırlayıp hemen bir başkasına anlatmak isteyeceğiniz ayrıntılarla dolu” sözleriyle ödülün neden bir kurmaca yapıta verilmediğini açıklıyor.
‘Geleceği, geçmişi anlayarak anlarız’
Columbia Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Mukherjee, kitabı yazmaya 2004’te kemik kanseri hastası ona neyle mücadele ettiğini anlatmasını isteyince başlamış. Kitabın hikâyesini şöyle anlatıyor Mukherjee, “Hastalar gelip soruyordu: “Hikâye nedir? Çok daha derin bir hikâye arıyorlardı, sadece kendi özel sağlık geçmişlerini değil, daha geniş bir içerik -hastalığın kökenleri ve ileride ne olacağı gibi. Benim bilhassa rahatsız edici bulduğum bir soru bu. Bir bilim adam olarak bana, geleceği, geçmişi anlayarak anlayabiliriz gibi geliyor.”
Daha sonra hastalarının sorularına cevap olarak günlük yazmaya başlamış Mukherjee, fakat 2005’e kadar ufak bir günlük olmayacağı iyice belli olmuş. Çünkü köken sorusunu cevaplamak için keyfe keder bir noktada kesmekten ziyade, gerçek çıkış noktasına gitmek zorunda kalmış. Böylece şu anki hâline gelene dek büyümüş de büyümüş notlar.
Kitabın yayımlanma hikâyesi de bir hayli ilginç. Kitabın taslağını yayınevlerine gönderen Mukherjee, iki farklı cevap almış. Ya kimsenin kanserle ilgili bir şey okumak istemeyeceğini söylemişler ya da hemen kitabı almışlar. “Gri bir alan yoktu” diyor Mukherjee. Yayımlandığında ise övgü dolu tepkiler almış. Zaten, The Emperor of All Maladies kitabı, Pulitzer Ödülü’ne de değer görüldü. Pulitzer jürisi kitabı “bir dönem klinik ve kişisel olan, tedavi olanaklarının gelişmesine karşın hâlâ tıp biliminin kafasını karıştıran sinsi bir hastalığın uzun tarihi hakkında mükemmel bir araştırma” olarak tanımlamıştı.
Allardice’a seçici kurulda katılan yazar ve akademisyen Sarah Churchwell, yazarlar David Nicholls, Stuard Broom ve Guardian’ın ikinci editörü Katherine Viner, “Mukherjee, bir yığın materyali okunabilir ve büyüleyici bir hikâyeye dönüştürdü” görüşünü paylaşıyor.
Şu sıralar ikinci kitabını yazan Mukherjee ise “Guardian Ödülü’nü kazanmak çok büyük ve ayrı bir onur. Zadie Simith, Alexandra Harris, Petine Gappay ve Alex Ross gibi yazar ve araştırmacıların arasına girmekten dolayı çok mutlu ve gururluyum” dedi.
The Emperor of All Maladies adlı kitap, Zeynep Tozar'ın çevirisiyle üç aya kadar Domingo Yayınları'ndan çıkacak.
Kaynak: Taraf
Yeni yorum gönder