“Devrimler önemsiz şeylerden patlak verebilir, ama sorunları hiç de önemsiz değildir.” Böyle demişti Aristoteles. İşte yazı dünyasının belki de en güzel yanı, insanın içine düştüğü tüm durumların, çağdan, yıldan, dinden ve dilden bağımsız nasıl da aynı olabileceğini bize binlerce farklı biçimde göstermesi. Bu yüzdendir ki biz bugünlerde biraz daha çok kitap okumak istiyor ve her kitaptan daha çok cümlenin altını çiziyoruz. Çünkü biliyoruz ki Kâtip Bartleby'den Niteliksiz Adam'a, Gecenin Sonuna Yolculuk'tan Yüzüklerin Efendisi'ne ya da Mülksüzler'e kadar birçok kitabın, bugünün Türkiye'sinin bireylerine söyleyecek çok şeyi var.
“Yapmamayı tercih ederim”
Kâtip Bartleby – Herman Melville
Helikopter Yayınları – Çeviren: Kaya Genç
Bir süre hiç ses çıkarmadan oturdum; şaşkınlıktan donakaldığım için kendimi çözmeye, yeniden harekete geçmeye uğraşıyordum. Kulaklarımın beni yanılttığını düşündüm ya da belki Bartleby söylediğim şeyi tamamiyle yanlış anlamıştı, durumun bu olduğunu sandım. İstediğim şeyi yeniden, mümkün olduğunca açık seçik bir biçimde tekrar ettim. Fakat kâtibim de, en az benimki kadar açık seçik bir biçimde, az önce bana verdiği cevabı tekrarladı hemen: “Yapmamayı tercih tercih ederim.”
“Yapmamayı tercih edersin demek,” diye tekrarladım heyecanımdan ayağa kalkıp hemen uzun bir adımla odanın diğer tarafına atlayarak. “Yapmamayı tercih ederim ne demek? Ay mı çarptı seni kardeşim? Senden bu yazının aslıyla kopyasını birbirleriyle mukayese etmeme yardım etmeni istiyorum – al şunu, haydi al,” dedim ve kağıdı ona doğru uzattım.
“Almamayı tercih ediyorum,” dedi.
"O anda kendisine gereken saygının gösterilmediğini hisseden devlet organı tutuklamaya başladı"
Niteliksiz Adam – Robert Musil
Yapı Kredi Yayınları – Çeviren: Ahmet Cemal
Devlet denilen, sonunda düğmelerde ve başkaca madeni parçalarda son bulan o demir kollu mekanizmanın öne çıkmış bir ucu olarak tanıklık etmişti. Gelgelelim düzeni iyi işleyen bir devlette sürekli yaşamanın hayaleti andıran bir yanı da vardır; insan yasalardan ve ilişkilerden oluşma dev bir aygıtın denge içerisindeki kollarına değmeden, onları harekete geçirmeden ya da varoluşunun dinginliği içerisinde onlar tarafından ayakta tutulmaksızın ne sokağa çıkabilir, ne bir bardak su içebilir, ne de tramvaya binebilir; insan, içinin ta derinliklerine kadar uzanan bu kolların ancak pek azını tanır; öte yandan ise bu kollar, bileşiminin bütününü bugüne kadar kimsenin çözemediği bir örgü içerisinde yitip gider; bu kollar devlet vatandaşının havayı yadsıması ve onun boşluk olduğunu iddia etmesi gibi yadsınır, ama görünüşe bakılırsa bütün yadsınanların, su hava, uzam, para ve zamanın geçip gitmesi gibi, renksiz, kokusuz, tatsız, ağırlıksız ve ahlaksız olanların gerçekte en önemli şeyler niteliği taşımasının, yaşamın bir tür hayalet yanının simgelemesinin özü de budur; kimi zaman insanın, tıpkı iradesinin dışında sürüklendiği düşteymişcesine, bir ağın anlaşılmaz mekanizmasına yakalanmış bir hayvanın delice tepinmesinin kopardığı hareket fırtınası içerisinde paniğe kapıldığı olur. Polisin düğmeleri de işçi üzerinde böyle bir etki yaratmıştı, ve o anda kendisine gereken saygının gösterilmediğini hisseden devlet organı tutuklamaya başladı.”
"Sabah yıkımcılar yeniden geldiler, tepede ev yerine evcilik oynayan ufacık bir kız gördüler"
Berci Kristin Çöp Masalları – Latife Tekin
İletişim Yayınları
Sabah yıkımcılar yeniden geldiler. Tepede ev yerine evcilik oynayan ufacık bir kız gördüler. Kızın etrafında dönüp dolanıp gittiler. O sabahtan sonra bu tepeye hiç gelmediler.
İnsanlar üç gün boyunca yıkımcıların gelmesini bekledikten sonra çöp yığınının başında toplandılar. Önce çöpten yamuk yumuk bir tahta parçası çıkardılar. Üstüne kömürle eğri büğrü harfleri yan yana getirip 'Savaştepe' yazdılar. Tahtayı topluca götürüp çöp yolunun ağzındaki bir plastik atölyesinin duvarına astılar.
Bu tahta levha bir ay sonra resmi giysili iki adam tarafından asıldığı yerden alındı. Yerine, üstünde 'Çiçektepe' yazan mavi bir teneke levha asıldı.
Çiçektepe adı verildikten sonra adının güzelliğine kanan, yıkımın duruduğunu duyan yüzlerce insan bu tepeye geldi.
"Bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir"
Gecenin Sonuna Yolculuk - Louis Ferdinand Celine
Yapı Kredi Yayınları – Çeviren: Yiğit Bener
Sizlere sesleniyorum insancıklar, yaşamın salakları, dövülen, harca bağlanan, ezelden beri terleyenler, sizi uyarıyorum. Bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir. Bu kesin bir işarettir… Asla şaşmaz. Bu iş şefkatle başlar. XIV. Louis hiç olmazsa, zavallı halkı hiç ama hiç takmıyordu, bari o unutulmasın. XV. Louis’ye gelince, o da öyleydi. Halkı kıçının bezi yapıyordu. O zamanlarda yaşam kolay değildi elbette, yoksullar zaten asla iyi koşullarda yaşamadılar, ama hiç olmazsa günümüzün zorbalarının gösterdiği türden bir inat ve hırsla onları delik deşik etmeye çalışılmıyordu. Alttakiler ancak iyi dinleyin, kodamanların aşağılamalarında huzur bulabilirler, çünkü onlar halkı sadece çıkar gereği ya da sadistlikleri tuttuğunda düşünürler…
"Neredeydi yargıç? Neredeydi yüksek mahkeme? Konuşacaklarım var! El kaldırıyorum işte!"
Dava – Franz Kafka
Cem Yayınevi – Çeviren: Kâmuran Şipal
Yapılmamış, unutulmuş itirazlar mı vardı? Şüphesiz vardı böyle itirazlar. Gerçi yerinden oynatılamazdı mantık, ama yaşamak isteyen kimseye de karşı duramazdı. Neredeydi yargıç? Neredeydi yüksek mahkeme? Konuşacaklarım var! El kaldırıyorum işte!
"Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak."
Ursula K. LeGuin - Mülksüzler
Metis Yayınları – Çeviren: Levent Mollamustafaoğlu
“Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak.”
"Polis şiddeti, protestoculardan gelen direnişle değil, polisin kendi can sıkıntısıyla doğru orantılı..."
Milenyum İnsanları – J. G. Ballard
Ayrıntı Yayınları – Çeviren: Zeynep Çiftçi
Polis şiddetinin, protestoculardan gelen direnişle değil, polisin kendi can sıkıntısıyla doğru orantılı olduğunu fark etmiştim.
"Ona bir kitap vereceğim, rahatını kaçırmak için, bir öğrenegörsün aşkı, ağacı o vakit seyredin"
"Rahatı Kaçan Ağaç" - Melih Cevdet Anday
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.
"Bizden sonra yaşayanlar için temiz bir toprak bulabilsinler diye bildiğimiz tarlalardaki kötülüğü kökünden söküp atmak..."
Yüzüklerin Efendisi – J.R.R. Tolkien
Metis Yayınları – Çeviren: Bülent Somay, Çiğdem Erkal İpek
Dünya’nın bütün gelgitlerine hâkim olmak bizim elimizde değil. Bizim rolümüz, bizim rolümüz içine bırakılmış olduğumuz yılları sıkıntıdan kurtarmak için elimizden geleni yapmak, bizden sonra yaşayanlar için temiz bir toprak bulabilsinler diye bildiğimiz tarlalardaki kötülüğü kökünden söküp atmak; ama onların ne bulacakları bizim hükmümüze bağlı değil.
Yeni yorum gönder