Dünyanın sonuna dair tahminler edebiyatı ziyadesiyle besledi bugüne dek. Distopyalar kitap oldu, malzeme güzel tabii, hemen peşine filmi çekildi çoğunun. Çöküşün nedeni herhangi bir şey olabilirdi: Uzaylıların istilası, yaşayan ölüler, salgın hastalıklar, nükleer felaketler, küresel ısınma, dünyaya çarpacak bir göktaşı, bir virüs, terör ya da bir dünya savaşı… Şu meşhur 21 Aralık gelip dayanınca kapıya, içinde 'dünyanın sonu' bahsi geçen 10 kitabı hatırlamanın vaktidir sanki…
1- Ben, Efsane! - Richard Matheson
Türkçede ilk kez 1972 yılında Hepimiz Vampiriz adıyla yayımlanan roman, dünyadaki tüm insanların ölümüne yol açan geniş çaplı bir salgın hastalığa karşı bilinmedik bir şekilde direnç kazanmış Dr. Robert Neville’in hikayesini anlatır. Lakin Neville yalnız değildir; geceleri salgından ölen kurbanlar birer vampire dönüşmüş olarak ortaya çıkarlar. Romanın üç defa sinemaya uyarlanmasının bir sebebi var elbette. Son derece güçlü bir hikâyeye sahip olmasının yanı sıra, yazılmış en korkunç sonlardan birine sahiptir roman: Bir adamın dünyada tek başına kalması kadar, tek başına olmadığını anlaması da aynı derecede korkunçtur.
2- Sis- Stephen King
Sis, bir sayfiye kasabasında fırtına yüzünden oluşan sisin bir markette rehin kalmış insanlar üzerinde yarattığı terörü ve korkuyu anlatıyor. Hikâyenin çoğu süpermarkette geçer, dışarda, sisin içinde çeşitli yaratıklar vardır. King bu romanda da gerçekçi karakterler ile olağanüstü olayları ustalıkla bir araya getiriyor ve dünyanın sonuna bu sefer bir süpermarketin içinden bakıyor. Korku meselesine odaklanan roman, dünyanın sonunun gelmesinden daha korkuncunun bir kez daha insanın kendisi olduğunu hatırlatıyor.
3- Körlük - Jose Saramago
Adamın biri kırmızı ışıkta beklerken birden körleşir ve bu körlük tüm şehre yayılır. Salgın öldürücü olmasa da tüm ahlaki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler, ancak güçlü olanlardır. Saramago Nobel ödüllü bu romanda, insanın dönüşeceği hali gösterirken kıyamet senaryolarının kapısının insana çıktığını yüzümüze çarpıyor. Körlük hakkında “Bu kitapla anlatmak istediğim hepimizin körleşmeye başladığı değildi. Bence körleşmiyoruz. Hepimiz körüz. Körüz ama bakıyoruz. Bakabilen ama görmeyen kör insanlar” diyen Saramago, gücü eline alanın nasıl vahşileştiğini incelikle anlatırken, bir sistem eleştirisi yapıyor.
4- The Children of Men – P. D. James
Alfonso Cuaron imzalı film Son Umut’un esinlendiği The Children of Men, son derece umutsuz bir dünya tasviri yapıyor. Artık gelecek diye bir şeyin kalmadığı, insanlığın en temel ihtiyacı olan soyunu devam ettirme yetisini kaybettiği bir dünyadır burası. Kaosun içinde küçük bir umut doğar ancak o da ne kadar yaşayacak bilinmez. Baştan sona depresif bir anlatıma sahip olan roman kesinlikle “dünyanın sonu ancak bu kadar berbat olabilir” dedirtiyor.
5- Dünyalar Savaşı - H.G.Wells
Marslıların dünyayı istilasından bahseden Dünyalar Savaşı’yla ilgili o ünlü hikâyeyi hatırlamak kitabın etkisini anlamak için yeterli: 1938 yılında Orson Welles, radyo tiyatrosunda Dünyalar Savaşı’nı okur ve dinleyenleri Marslıların dünyayı istila ettiğine inandırır. Öyle ki, Amerikalılar sokağa dökülür.
On The Beach’te nükleer savaş sonucu tüm dünya yok olmuştur ve radyoaktif yüklü bulutlar dünya üzerinde kalmış son yer olan Avustralya’ya doğru hızla ilerlemektedir. Oradaki insanların geriye kalan son birkaç gündeki toplu intiharlara kadar varacak mücadelesini anlatan roman, oldukça sürükleyici.
Ballard bu kitapta ahlaktan bağımsızlaşarak kendi özgürlüklerini kuran yetenekli ve hırslı yeni milenyum mesihlerinin önerdiği 'yeni kapitalist cennet'in fotoğrafını çekiyor. Eden-Olympia adı verilen bir şehirde büyük şirketlerin çok çalışıp çok yorulan ve nihayetinde depresyona girip boğulan üst düzey çalışanlarının streslerinden ve depresyonlarından kurtulmak amacı ile şiddete, şiddet içeren sekse gibi ahlaka aykırı ne varsa gerçekleştirdiklerinin anlatıldığı roman, insanın yüzünda tokat gibi patlıyor. Dünyayı ele geçiren çokuluslu şirket politikalarının insan ruhunda oluşturduğu erozyonu sert ve çarpıcı bir biçimde anlatıyor. Tüketim alışkanlıklarımızı biçimlendiren en küçük ayrıntının bile vahşi ve karanlık bir geçmişi olabileceğini, vicdanımızdan vazgeçerek ne tip bir bedel ödediğimizi gösteriyor.
8- Neuromancer – William Gibson
Matrix, Ghost in the Shell gibi filmlerin kaynağı olan Neuromnacer, siberpunk’ın yaratıcısı William Gibson’ın en ünlü başyapıtlarından biri. Roman, elektronik ortamda korsanlık yapan Case'in hikayesini anlatıyor. Yaşadığımız dünyanın ne kadar gerçek sorusu etrafında dönen hikaye, insanın zihninde tonla kapı açıyor. Aynı zamanda sanal gerçeklik üzerinden yaşadığımız hayatlara dair tokat gibi sorular soruyor, ki bunlar bir 'son'dan daha sert sorular…
9- Otostopçunun Galaksi Rehberi - Douglas Adams
Bu eşsiz seri de dünyanın yok olmasıyla başlıyor: “Önemsiz bir gezegen kestirme yol uğruna yok olup gider.'” Bu kadar basit. Dünyanın sonu böyle bir şekilde de gelebilir. Dört kitaptan oluşan seri, galaksinin sadece kafa karıştıracak kadar büyük ve sersemleştirici değil aynı zamanda orada gerçekleşen birçok şeyin insanın aklını uçuracak kadar adaletsiz olduğunu anlatıyor.
10- Açlık Oyunları - Suzanne Collins
Bir üçlemenin ilk kitabı olan Açlık Oyunları, klasik bir 'survivor' hikâyesi, kıyamet sonrası bir gelecekten bahsediyor. Belirsiz bir gelecekte, coğrafi olarak günümüzdeki Kuzey Amerika’nın bulunduğu yerde Capitol denilen büyük bir kent ve bu kente bağlı sömürgeler halinde yaşayan toplulukların bulunduğu mıntıkalar var. Teknoloji inanılmaz ileri seviyede olsa da insanlık epey ilkel seviyede. Capitol yönetimi her yıl halkın ne kadar güçsüz ve değersiz olduğunu hatırlatmak için, her yıl Açlık Oyunları adı verilen bir 'reality show' düzenliyor. Hedefi “hayatta kalmak” olan ve televizyonda canlı yayımlanan oyundan sadece bir kişi sağ çıkabiliyor.
Liste cok iyi gidiyordu sonunda Aclik Oyunlari'ni gorene kadar.
peki ya kurt vonnegut - kedi beşiği?
Yeni yorum gönder