Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Kurmacayı gerçekle betimlemek



Toplam oy: 748

Yazarımız Aysu Önen, Cumhuriyet gazetesi için Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'ni yazdı. Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.

 

Masumiyet Müzesi'nde geçirilen zaman, romanı tekrar okuma isteği uyandırıyor. Belki de Orhan Pamuk 2008'den beri kitaplıklarda duran romanın içine yazar olarak geri dönmenin bir yolunu buldu ve her şeyi baştan yazdı. Okurun da sonunda geri döneceği yer roman olacaktır, hep roman.

 

Çıkan kısmın özeti: Yazar, sevdiği kadın Füsun’a ait sıradan nesnelerden bir müze kurmayı hayal eden karakter Kemal’i yaratır. Hatta daha ileri giderek gerçekliği terk eder, romanın içine kendisi de bir karakter olarak girer ki, Kemal ile aynı evrende var olabilsin, ona hikayesini yazma sözü verebilsin. Ancak kurmaca nesneler müzesini romanın dışına, gerçek dünyaya taşımak, en başından beri yazarın fikri ve hayalidir. Müze mi önce gelir, roman mı diye düşünürken biz, Orhan Pamuk bugüne kadar düşünülmemiş bir üst kurmaca manevrası çeviriyor. Okurun hayal gücüne müdahale etmeye cüret ediyor. Bu arada olay İstanbul’da geçmektedir.

Romanda anlatılan Masumiyet Müzesi artık gerçek, romanda anlatılan adreste. Bizlerse bu edebiyat fenomenini açıklama ihtiyacı içindeyiz. Kendini ciddiye alan her edebiyat yazısı gibi Borges’i şahit gösterelim önce: “Sanatın görevi, başımıza gelen olayları hafızada yer edecek simgelere dönüştürmektir.” Simgeler hercaidir ama değil mi Borges? Yine de, müzede sergilenenlerin, romana, bir film uyarlamasından çok da farklı olmayan, görsel bir arka plan ve bir atmosfer kazandırdığını söyleyebiliriz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

‘Müzelerin asıl konusu gururdur’

 

 


Romanda, Kemal’in Füsun’un içtiği sigaraların izmaritlerini saplantılı bir şekilde biriktirmesi, birlikte geçirdikleri anları cisimleştirerek zamana hapsetme ihtiyacını simgeler. Kemal’in hikayesinin bir parçasıdır. Oysa müzede bu izmaritlerin sergilendiği tablo ve ona eşlik eden sigara içen kadın ellerinin görüntüleri ise parçalanmış, bir türlü bütün olamayan bir Füsün’u simgeliyor. Sanki üç boyutlu birer ölüdoğa gibi düzenlenmiş sergi kutularına bakarken hissedilen, ölmüş insanların eşyalarını dikizleme duygusu tüyler ürpertici olabiliyor. Romanda, Kemal’in kazadan hemen sonra Füsün’un cansız bedenini soğukkanlılıkla, nü bir tabloyu betimler gibi anlatması kadar tüyler ürpertici.

“Müzelerin asıl konusu gururdur” diyor Kemal’in ağzından Orhan Pamuk. Görünüşte müze, Kemal’in Füsun’u sergilediği yerdir. Bir arzu nesnesi olarak taptığı Füsun’a sonsuza dek sahip olacağı kafes. Kemal’in müzesindeki Füsun ölüdür, bedeni yüzlerce nesneye ayrışmıştır. Füsun, Kemal onu idolleştirdiği için vardır. Müze cinayet mahallidir aynı zamanda. Kemal’in hissettiği suçluluk duygusunun kendini dev aynasında gören patolojik ve gülünç bir gurura dönüşmesinin hikayesidir.

 

 

Mecazi üst kurmaca katından baktığımızda müze, yazarın Füsun’u sergilediği yerdir. Füsun, edebi kanonda masum ve talihsiz arzu nesneleri olarak yazılmış Lolita, Madame Bovary, Tess gibi unutulmaz kadın karakterlere yakındır. Kusursuz güzelliktir, hayranlık duyulandır. Müze, Füsun’un doğduğu yerdir. Yazarın müzesinde Füsun ölümsüzdür. Yazar Füsun’u yarattığı için, epik aşk mümkündür. Bir edebi başarı hikâyesidir müze. Yazar yazdığı için gerçek olan. Yazarın gururu bundandır.

 

 

Geri dönülen yer hep roman

 

 


Kinaye ile “Sanat aslında pek işe yaramaz” diyen Oscar Wilde gözüyle açıklamaya çalışırsak Masumiyet Müzesi’nin varlığını, elimizde olmadan savunmaya geçip romanla arasındaki organik bağları önemsiz kılarız. Müzeye bir fayda yüklemeye çalışırız hemen. Retrofillerin seveceği, nostaljik bir İstanbul belgeselidir sergilenen. Sureti ve kimliği çoktan değişen İstanbul burjuvazisinin hayatı ve aşkları da müzelik olmuştur sonunda. Kitabı okumayan da gelsin, görsün. Bu sanatsal gayrete, cebinde daima taşıdığı kapitalizm rozetini takmak isteyenler bile ikna edilsin.

 

 

Halbuki neden olmasın işe yaramayan, tek varlık nedeni romana eşlik etmek olan bir müze? Karakterleri kişilere dönüştüren, kurmacayı gerçekle betimleyen üç katlı, merdivenli bir metafor neden olmasın? Sayfalar bittikten sonra neden bir müze yazmasın yazar? Kemal’in arzu ettiği gibi sergiledikleriyle gurur duyan?


Masumiyet Müzesi’nde geçirilen zaman, romanı tekrar okuma isteği uyandırıyor. Son sayfalarda anlatılan kurmaca müze nasıl olur da bire bir hayata geçirilebilir diye düşünürken akla bir fikir geliyor. Belki de Orhan Pamuk 2008’den beri kitaplıklarda duran romanın içine yazar olarak geri dönmenin bir yolunu buldu ve her şeyi baştan yazdı. Okurun da sonunda geri döneceği yer roman olacaktır, hep roman.

 

 

 

Kaynak: Cumhuriyet

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.