Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

"Nâzım var da Necip Fazıl niye yok?"



Toplam oy: 887

İstanbul Şehir Tiyatroları'ndaki yönetmelik değişikliğinin ardından gelen tepkiler üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tiyatroların özelleştirileceğini açıklamıştı.

Konu önceki gün toplanan Bakanlar Kurulu toplantısında da konu ele alınmıştı.

Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Utku Çakırözer, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a kabine arkadaşlarının “Bir yılda beş kez Nâzım sergileniyor da neden Necip Fazıl, Peyami Safa gibi isimlerin oyunları sergilenmiyor?” diye sorduklarını yazdı.

 

 

 

Çakırözer’in yazısı şöyle:

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın AKP Gençlik Kolları toplantısında dile getirdiği “tiyatroyu özelleştirme” konusu önceki günkü Bakanlar Kurulu’nun gündemindeydi. Nitekim, toplantı sonunda açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sadece Şehir Tiyatroları’nın değil Devlet Tiyatroları’nın da ‘Türkiye’ye özgü’ bir model çerçevesinde özelleştirilmesine kesin kararlı olduklarını açıkladı.

‘Ucube heykel’ krizinde siyaset ile sanat arasında orta yolu bulmak isterken Başbakan’dan ters muamele gören Kültür Bakanı Ertuğrul Günay bu kez toplantıya kadar bu tartışmaya girmekten kaçındı. Sadece bir gece önce Antigone oyununun galasına giderek sanatçılara ‘moral’ verdi. Bakanlar Kurulu toplantısında ise devlet-sanat ilişkisinin, işveren-işçi ilişkisi gibi görülmemesi gerektiğini anlatmaya çalışan Günay, Devlet Tiyatroları’nın (DT) son yıllarda Anadolu’da nasıl yaygınlaştığını da yıllık programlar üzerinden detaylı biçimde anlatarak kurum üzerindeki eleştiri oklarını hafifletmeye çabaladı. Ancak kabine arkadaşlarından gelen eleştiriler karşısında bu duruşunu da koruyamadı.

Arınç, toplantı çıkışında tam mutabakattan bahsetti. Günay ise “Memur sanatçı anlayışı yerine, aynı sinemada olduğu gibi sanatçı girişimlerinin projelerinin desteklenmesi gerektiği konusunda yaygın kanaat var” demekle yetindi. Anlaşılan o ki, Başbakan ve kabine arkadaşlarını, sanatçıları koruyacak bir ‘ara formül’ üzerinde ikna edememişti. Günay toplantıya Avrupa’da ‘ulusal tiyatro’ ya da ‘devlet tiyatrosu’ adı altında devletten destek alan tiyatrolar olduğu bilgisiyle gitmesine rağmen, muhatapları da derslerini çalışarak gelmişti. O ülkelerde böyle bir destek bulunmadığını, bulunsa bile bunun part-time olduğu karşı tezini dile getirdi.

Özellikle ‘repertuvar’ konusu Günay’ın yumuşak karnı oldu. Arkadaşımız Selda Güneysu, toplantı öncesinde Başbakanlık tarafından DT’nin son beş yılda sergilediği oyunların repertuvarı üzerinde bir çalışma yapıldığını duyurmuştu. Meğer eksik yazmış! AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana 10 yıllık tüm repertuvar mercek altına alınmış toplantıya girilmeden. Kabine arkadaşları da Günay’a özellikle bu noktadan, “Bir yılda beş kez Nâzım sergileniyor da neden Necip Fazıl, Peyami Safa gibi isimlerin oyunları sergilenmiyor?” diye sorarak yüklenmişler. Başbakan ve AKP yönetimini tiyatro meselesinde rahatsız eden temel faktörün, kendilerine yakın muhafazakâr-İslamcı isimlerin oyunlarının sergilenmemesi olduğu çok belli. Arınç’ın “İşveren durumunda olanların müdahalesi veya kurulacak müşterek bir yönetimle ağırlığını hissettirmeleri” ifadelerinin adresi de aynı nokta.

Başbakan o kadar kararlı ki, Maliye Bakanlığı’nın özelleştirme bürokratları daha tartışma dahi yapılmadan kabineye model sunuyor. Arınç’ın konuyu basit bir ‘işçi-patron ilişkisi’ olarak gösteren sözleri de sanat camiasını son derece rahatsız etmiş durumda. Nasıl bir tepki vereceklerini tartışıyorlar kendi aralarında. Önce Günay ve Bilgin’in atacağı resmi adım beklenecek. Günay “Bugünden yarına hemen bir şey yok. Avrupa’daki modelleri de esas alan bir çalışma yapacağız” diyerek sorunu zamana yayma eğiliminde. Sanatçılar o kadar beklemeyebilir...




Kaynak: Cumhuriyet



Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.