SabitFikir'in yayın yönetmeni Elif Bereketli, NTV'den Hasan Cömert'le bir söyleşi gerçekleştirdi. Türkiye'deki edebiyat dergiciliğiyle ve SabitFikir'le ilgili merak ettiğiniz her sorunun cevap bulduğu bu keyifli söyleşinin bir kısmını yayınlıyoruz:
SabitFikir bir yılı aşkın süredir basılı olarak yayınlanıyor, bu sürede nasıl bir boşluğu doldurdunuz?
Edebiyat dergileri, çoğunlukla pek resmi ve tok seslere sahipler. Ben bu tip dergileri hep, ahşap kürsüsünden; karşısındaki koca sınıfa bir şeyler dikte eden yaşlı üniversite hocalarına benzetiyorum. Edebiyatın, artık neredeyse bir 19. yüzyıl sanatı olarak algılanmasının büyük nedenlerinden biri bu dergiler kanımca.
Biz bunu yapmayan, okurla aynı platformdan konuşan, genç, dinamik; buna ek olarak da dürüst eleştiri yapabilecek kadar cesur bir dergicilik anlayışının eksik olduğunu düşünüyorduk. Bize sorarsanız, bu boşluğu doldurduk.
Dergicilik Türkiye'de mutlu bir alan değil, satış rakamları belli. Sanat, edebiyat için durum daha da vahim. SabitFikir'i böyle bir sektörde nasıl konumlandırabilirsin?
SabitFikir gerçekten şanslı bir oluşum, çünkü Idefix SabitFikir'i prestij projesi olarak konumluyor, para kazanma kapısı değil! Bu yüzden bize kendi kendimizi döndürme, para kazanma ya da reklam alma gibi sorumluluklar yüklenmiyor.
Başta elbette kendi giderlerimizi karşılayamıyorduk. Ama sonraları, müthiş bir hızla yaygınlaştı dergi. Böyle olunca ilanlar da arttı tabii. Idefix'in desteğini her zaman hissediyoruz tabii, ama şu an kendi yağımızla kavrulabiliyoruz, maddi olarak.
Parayla da satmıyoruz dergiyi. Farklı bir işleyiş yapısı var. Idefix'e bir prestij artışı getirmesi tasarlandığı için, yalnızca Idefix paketlerinden ve Idefix'in dağıtım ayağını oluşturan Prefix ile çalışan kitabevlerinden edinilebiliyor.
Birbirinin aynısı birçok dergi var. SabitFikir'in diğer edebiyat dergilerinden farkı nedir?
SabitFikir'in herkese ulaşabilecek bir dile sahip olmasını istedim. Genç, cesur, eğlenceli ve dinamik içeriğimizle, edebiyatın sadece yaşlı, bilge görünümlü insanlara ait bir alan olmadığını göstermeye çalıştık hep. Okurla, aynı seviyede iletişim kurduk. Yukarıdan, bilmiş bir halimiz olmadı.
Edebiyat, bizim için sadece edebiyat değildi. Türkiye gündemindeki hemen her maddeye yer verdik; edebiyatla ilintisini kurduk. Düşünce özgürlüğüne ayrı bir hassasiyet verdik, her hafta bir düşünce özgürlüğü bülteni yayınladık.
Öte yandan, kitap eleştirisi konusunda, ortalamaya kıyasla daha cesur ve net bir tavır geliştirdik. Yukarıda anlattığım nedenlerden ötürü, para kazanma fikrini zaten baştan bir kenara bırakabilecek şanslı bir ekip olduğumuz için, reklam alma kaygısı gütmedik; cesurca adım attık piyasaya. Bize göre kötü olana kötü dedik. Her kitaba yayınevi, yazarı vb. gibi tüm bağlarından bağımsız bir yapıt olarak yaklaşabildik. Çoğu kitap ve edebiyat dergisinin, yeterince cesur eleştiri yapamamasının en büyük nedeninin ticari kaygılar ve eş-dost muhabbeti olduğunu biliyoruz.
Röportajın devamını okumak için tıklayınız.
Yeni yorum gönder