Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'ndeki kahramanı Füsun, Vogue Türkiye'nin yeni sayısında bir moda çekimine ilham verdi. Dergi, çekimi şu sözlerle sundu:
"Orhan Pamuk’un kahramanı Füsun, İstanbul’dan Paris’e ışınlansa. Artık yıl, 1970’ler değil, 2010 olsa. Ama mekan, romandaki Nişantaşı ya da Çukurcuma yerine, Paris banliyösünde 1970’lerin havasını kaybetmemiş eski bir bina olsa.
Masumiyet Müzesi burada kurulsa. Onu, Vogue Türkiye moda direktörü Mary Fallows en özel couture seçimleriyle giydirse... Ve sinematografik çekimleriyle ünlü fotoğrafçı Sophie Delaporte’un ellerine teslim etse... Vogue Türkiye, ekim sayısında işte bu moda çekimini gerçekleştirdi, “Masumiyet Müzesi” romanının bazı sahnelerini hayata geçirdi.
Fotoğrafların yanında da romandan alıntılar kullanıldı.
İşte “Masumiyet Müzesi”nin dergi yorumu...
Yazı alıntıları: Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi (İletişim Yayınları)
KIRMIZI ELBİSE
Füsun’un bütün Türkiye’nin taptığı çok ünlü bir kadın oyuncu olacağı hayallerine kapılıyor, gözümün önünde onu çekici bir Türk film yıldızı olarak canlandırıyordum: İlk filminin Saray Sineması’nda yapılacak galasında, Füsun sahneye alkışlar arasında benim kolumda çıkacaktı. Araba da zaten Beyoğlu’ndan, Saray Sineması’nın tam önünden geçiyordu işte!
MAVİ YAĞMUR
Feridun’un ticari kaygılarla senaryoya koyduğu Füsun’un soyunacağı (bir kere sevişirken, bir kere Fransız “Yeni Dalga” tarzı köpüklü küvette düşünceli bir şekilde sigara içerken, bir kere de rüyasında bir cennet bahçede gezinirken) üç sahne de zevksiz ve gereksizdi!
DÜĞÜN
Kendim de birazını yaşadım. Bu memlekette güzel kadın olmak çok zordur, güzel kız olmaktan da zor... Erkekler, sen de bilirsin Kemal, elde edemedikleri güzel kadınlara kötülük ederler, Feridun Füsun’u bütün bu kötülüklerden korudu...
CENAZE
Arada bir kalabalığın içine bir davete geç kalmış gibi telaşla birileri giriyor, bütün başlar hemen onlara dönerken, bu kişilerin yakalarına da hemen ölmüş Belkıs’ın küçük siyah-beyaz bir resmi iğneleniyordu.
ZAMAN
Sekiz yıl Füsunlar'a akşam ziyaretine gitmeme hayret eden, bu büyük zaman parçasından, binlerce günden rahatlıkla söz etmeme şaşan okurlar için, zamanın ne kadar yanıltıcı bir şey olduğunu biraz anlatabilmek, bir kendi zamanımız bir de herkesle paylaştığımız “resmi” zaman olduğunu gösterebilmek isterim.
KUŞLAR
Bazan telefon çalar ve Limon onu dişi bir kanarya sanıp coşkuyla ötmeye başlar, hepimiz gülerdik.
Yeni yorum gönder