Nobel Ödüllü şair Pablo Neruda’nın 23 Eylül 1973’te hastaneye kaldırılması ve aynı gece hayatını kaybetmesinin arkasındaki gizem, uzun süredir sevenlerinin ve aktivistlerin kafasını kurcalıyordu. Neruda’nın ölümünün şüpheli bulunmasının ise iki nedeni vardı: Neruda’nın kanser hastası olduğu biliniyordu ancak bu hastalık, hayati tehlike yaratacak bir seviyede değildi. Öte yandan Salvodor Allende’nin komünist rejiminin sona ermesinin ardından Neruda’nın kafasındaki plan, sağcı darbeyi protesto etmek amacıyla Meksika’ya gitmekti ve bu yolculuğa ölümünden sonraki gün çıkmayı planlıyordu. Ünlü şairin ölümünün politik olarak çalkantılı bir döneme denk gelmesi, öldürüldüğü yönündeki şüpheleri daha da arttırmıştı.
2011’de suç duyurusunun ardından başlatılan soruşturmada, Neruda’nın vücudu, zehir belirtilerinin araştırılması için mezarından çıkarılmıştı. Uluslararası uzmanlardan oluşan ekip, uzun ve zorlu bir araştırma sürecinden sonra, 2013’te Neruda’nın vücudunda zehir izine rastladıklarını açıkladı. Bu yıl başlayan diğer bir soruşturma ise Neruda’nın vücudunda ölümcül bakteriler bulunduğunun tespitiyle sonuçlandı. Pinochet rejimine aşina olanlar için bu bulgular hiç de şaşırtıcı değildi. Darbe yönetimi sırasında rutin işler için hastaneye gidenler, vücutlarına enjekte edilen kimyasallar nedeniyle hayatlarını kaybedebiliyorlardı çünkü. Bunun en bilinen örneği eski Şili Devlet Başkanı Eduardo Frei idi.
El Pai Gazetesi, Neruda’nın ölümünün arkasındaki şüpheye ilişkin soruşturma rapororunun sonuçlarını ve bunların ışığındaki çıkarımlarını yayımladıktan sonra Şili Hükümeti de raporun doğruluğunu teyit etti. Açıklamada "Neruda'nın ölümünde, üçüncü bir tarafın sorumluluğu olasılık dahilinde ve kuvvetle muhtemel" ifadeleri yer alıyordu. Ancak soruşturmanın devam ettiği ve kesin bir sonuca varmak için erken olduğu da hatırlatıldı.
* Kaynak: BuzzFeed
ÖU
Yeni yorum gönder