Amerikalı yazar Philip Roth'un kasım ayında yazdığı bir mektupla açıkladığı edebiyatı bırakma kararına karşın, içinde hala bir umut taşıyan hayranları muhtemelen biraz üzülecekler ama yazar şu sıralar aylaklığın keyfini sürüyor.
Bu hafta bir röportaj veren ve emeklilik günlerinin “şu ana dek harika” gittiğini söyleyen Roth, 1959 yılında 2010 yılına dek haftanın her günü yazdıktan sonra, işleri biraz ağırdan almaya başladığını belirterek, “Sabahları kalkıyorum, koca bir bardak portakal suyu içiyorum ve bir buçuk saat kadar kitap okuyorum. Hayatımda bunu hiç bir zaman yapmamıştım.” dedi.
Son kitabı Nemesis'i 2010 yılında yayımlayan ve 31inci kitabının son kitabı olduğunu açıklayan Roth, “İlhamı 31 kere bulabildim, daha fazla aramak istemiyorum. Yorgunum.” demişti.
50 yılı aşkın edebiyat kariyerinde, en beğendiği kitapları sorulduğunda ise yazar, Sabbath's Theather isimli romanını seçti ve “pek çok kişinin nefret ettiği” bu romanı “İçinde fazlaca özgürlük barındırdığını düşünüyorum. Çalışırken aradığınız şey de budur bir edebiyatçı olarak: özgürlük. Kendi özgürlüğünüzü düşlersiniz. Tüm kısıtlamaları kaldırarak, hafızanızın derinliklerinden bir şeyleri kazıyıp çıkarmak ve bunları okura, yazı eşliğinde sunmak özgürlüktür.”
Sabbath's Theater romanını izleyen Pastoral Amerika'yı da beğendiğini söyleyen Roth, 1969 yılında yayımladığı Portnoy'un Feryadı çok okunanlar listelerinde bir numaraya yükselince, ailesini bir öğle yemeği esnasında uyararak “açık seçik içeriği”nden ötürü tepki çekebileceğini söylediğini ekledi. Ailesinin endişelerini dindirebilmek için romanda yasalara aykırı hiçbir şey olmadığını söyleyen Roth, annesini pek ikna edememiş olacak ki, kadıncağız bir süre oğlunun hayal aleminde yaşadığına inanmış ve şöyle söylemiş: “O hiç bir zaman böyle bir çocuk olmadı. Ünlü olamayacak, hayaller kuruyor ama kalbi kırılacak.”
Pulitzer'dan tutun Man Booker ödülüne, iki adet de Ulusal Kitap ödülüne sahip olan Philip Roth, Amerikalı yazarların eserlerini görmezden gelen Nobel jüri üyelerine de gizliden gizliye dargın gibi.
John Updike, Joyce Carol Oates, E.L. Doctorow ve William Styron gibi meslektaşlarını örnek gösteren Roth, şöyle diyor: “Pek çok yetenekli isimle aynı kulvarda koştum... Şimdi, Nobel Edebiyat Ödülü komitesi benimle aynı fikirde değil, bizim geri kafalı olduğumuzu düşünüyorlar. Ancak asıl mesele şu ki, ben onların geri kafalı olduklarını düşünüyorum.”
Yeni yorum gönder