İnternetin en çok okunan edebiyat eleştiri sitesi Sabitfikir.com'un matbu versiyonu olan SabitFikir dergisi, kasım sayısında, günümüzün kutuplu siyasi ortamının, Türkiye edebiyatının geleceğine nasıl etki edebileceği sorusunun cevabını arıyor. Sibel Oral’ın soruşturması, geçmişe bakarak geleceğe dair bir tahmin haritası çizmeye çalışıyor.
Her ay 30.000 adet basılan SabitFikir’in kasım sayısı, birbirinden beslenen disiplinler olan edebiyat, tarih ve siyasetin ölümsüz ilişkisine ayna tutuyor. Sibel Oral’ın kaleminden çıkan dosya, tarihi çalkantılarla dolu olan ülkemizde özellikle son on yılda değişen siyasi ve toplumsal şartların edebiyata nasıl etki edeceğini irdeliyor. Dosya, Oya Baydar, Ahmet Ümit, Cemal Şakar, Mehmet Güreli, Cem Erciyes, Ersan Üldes, Mehmet Eroğlu, Ahmet Ümit gibi isimlerin görüşleriyle daha da güçlü hale geliyor. Gelecekteki edebiyata dair merak uyandıran her nokta Sibel Oral’ın notlarıyla SabitFikir’in kasım sayısında ele alınıyor.
Özgün Uçar da her zamanki gibi sokaktan seslenerek toplumsal olaylardan beslenen edebiyatta politikanın yerini vatandaşa soruyor. Aysu Önen ise Kararsız Okur’da siyasetin edebiyattaki yerini kendi üslubuyla inceliyor. Köşe her zamanki gibi Sedat Girgin’in çizimleriyle eğlenceli bir edebiyat gezisine dönüşüyor.
SabitFikir’in kasım sayısında Hasan Cömert, Ahmet Büke ile linç kültürünü konuşurken, Mert Tanaydın Dünyadan’da “narkotik romanlar”ın gelişimini inceliyor. Melisa Kesmez ise geçen ay Nobel edebiyat ödülüne değer bulunan Çinli yazar Mo Yan'ı anlatıyor.
Keşfet bölümünde bu ay gazeteci Pınar Öğünç kendi el yazısıyla önerilerini paylaşan isim. Elif Tanrıyar Kelebek Etkisi’nde kış kitaplarını mercek altına alırken; “Dünyadan Eleştiri” köşesinde, “bir Rowling hikayesi” anlatılıyor.
A. Ömer Türkeş, Özgün Uçar, Nazan Maksudyan, Burcu Arman, Hande Öğüt, Bedia Ceylan Güzelce, Hayati Roman, küçük İskender, Nafer Ermiş, Aykut Ertuğrul ve Aysu Önen gibi pek çok ismin eleştiri yazılarının da bulunduğu SabitFikir’in kasım sayısında Ceyhan Usanmaz, cinayet, aşk, gerilim ve korku dörtlüsünü konu ediyor.
SabitFikir, Idefix ve Prefix'le ücretsiz
Kapak illüstrasyonunu Selçuk Ören'in yaptığı dergide, edebiyat ve yayıncılık dünyasından haberler ile düşünce özgürlüğü bülteni de yer alıyor. Bu ay dergiye çizgileriyle katkıda bulunan diğer isimler ise Kaan Bağcı, Güneş Engin, Onur Atay ve Şeyda Ünal.
Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli'nin yaptığı SabitFikir, Idefix ve Prefix paketleriyle ücretsiz. SabitFikir’in içeriğini ve daha fazlasını www.sabitfikir.com adresinde bulmak mümkün.
SabitFikir'in bu ayki Editörden yazısı:
DAHA ÇOK AKŞAM HABERİ, DAHA DEMLİ ÇAY
Adınız,cisminiz her ne ise, her ne renk ve kumaştan giyinmeyi seçiyorsanız, yolda yürüyen adama sinirlendiğinizde ağzınızdan hangi kelimeler dökülüveriyorsa... Hep biraz da siyasi. Değil mi ki, bir fabrika işçisini bembeyaz kıyafetler içinde pek de göremezsiniz. Ya da Muhammet ile Deniz
Devrim’in düğün daveti geçse elinize, her zamankinden bir saniye daha fazla düşünüp, parçaları bir araya getirmeye çalışırsınız.
Sadece bu değil. Şehrinizdeki binalar. Otoyollarınız. Taksicilerin en favori şarkıları. Akşamları, sokaklarınızda dolaşan insanların sayısı. Bulvarlarda, aşıklarınızın hal ve hareketleri. Devlet daireleri. Bayraklar. Akademi.Tiyatro salonlarının doluluk oranı. Mahallenizden bir
teyzenin, bir sigara tüttürdüğünde yakınmaya başladığı dertleri. Okuduklarınız. Yazılanlarınız. Edebiyatınız. Kafanızı nereye çevirseniz, siyasetin sihirli ve nemrut varlığının kokusunu alabilirsiniz. Bugün bir saat akşam haberlerini dinleseniz, akşam çayınızı biraz daha demli koyarsınız. İşte siyaset, akşamınızda!
Ve siyasetten en doğrudan etkilenen alanlardan birinin edebiyat olduğunu görmek işten değil. Bir yazar size kendi gözüyle gördüğü, kendi burnuyla kokladığı ve kendi kulağıyla duyduklarından başka ne anlatsın? Hal buyken, SabitFikir olarak düşünmek zorundaydık: Bugünkü kutuplu, nefretli siyasi ortamımız Türkiye’de edebiyatını ne yöne çekecek? Renk skalamıza neler eklenecek, nerelere doğru yöneleceğiz?
Sibel Oral çok kişiye sordu bu ve bunun gibi pek çok soruyu. Siyasi tarihimizin edebiyatımıza ne notlar düşeceğini (bizim gibi) merak edenleri, koskoca bir kapak çalışması bekliyor.
Elif Bereketli
İşte dosya çalışmasından bir tadımlık!
Tarihin edebiyata notu (ne olacak?)
Memlekette ne zaman ‘acayip’ bir şey olsa o ‘acayip’ şeyin edebiyatımızda kendine nasıl yer bulacağını düşünürken buluyorum kendimi. Şöyle bir bakın. Acayiplik öyle ancak aradığınızda bulduğunuz bir şey değil, zaten suratınıza her an bir tokat kılığında çarpıveren bir gerçeklik artık.
Sonuç: Kutuplaşan siyasi ortam, iktidarın gitgide muhafazakarlaşan baskıcı tutumu, ana akım medyanın güce olan düşkünlüğü, her cümleye sinen nefret söylemi, aydınlatılamayan cinayetler, darbe tartışmaları, güç savaşları, tapılanlar, tapulananlar; tutuklanan gazeteciler, akademisyenler, terazisi paslı adalet… Uludere’ler, Afyon’lar. Ama en önemlisi, sansür. Değil mi ki, burada adını sınırlamanın imkanı olmayan onca edebiyat akımı, gergin siyasi ve toplumsal ortamların birer yansıması olmuştur hep. Güney Amerika’da, Avrupa’da, ABD’de, Ortadoğu’da, Rusya’da, Uzakdoğu’da, iktidarlar sansür uygular. Her türlü iktidar: Hükumet, erkek, çoğunluğun dini... İçten içe, yaptıklarından utanırlar, kimse hiçbir şey yazmasın isterler. Görünürde güç onlardadır, başarılı olduklarını sanırlar. Ama sanat durmaz, edebiyat durmaz. Yıllar geçer, on yıllar geçer, yüzyıllar geçer. Bir zamanlar görünürde güce sahip olanlar unutulur, ama inatla yazmaya devam eden o yazarlar hiç unutulmaz.
Gelecek hep cesurların ellerinde şekillenir. Peki ya, tarihi hep çalkantılarla dönen trajik topraklarımızda, özellikle son on yılda hızla değişen siyasi ve toplumsal şartlar, memleketin edebiyatını nasıl etkileyecek? Durmadan apolitik, çok satan romanlar mı üreteceğiz?
Yoksa tehlikeli düşler gören yazarlarımız, her ne pahasına olursa olsun toplumumuzun algılarını şekillendirebilecek mi? Ya da, baskılar, gerçeklikle hayal gücünün el ele tutuştuğu, metaforlara bürünmüş yepyeni bir tür yaratacak mı?
Geçmişlerinde maruz bırakıldıklarını duydukları öfkenin üzerinde, yepyeni toplumsal sınıflar doğuyor.
Aslında hiç doğmamış toplumsal sınıflar, kimliklerini yeni olana duydukları öfke üzerinden şekillendirmeye çalışıyor. Bu arada, hala işçiler ölüyor. İşçiler, yaşasa bile, ölüyor. İş refah seviyemizi ve işsizliği konuşmaya gelmeden, kafatasının şekli üzerinden, insanlar kurban ediliyor. Doğu’da ve Batı’da. Bu durumlar, geleceğin edebiyatını nasıl şekillendirir?
Türkiye edebiyatını neler bekliyor olabilir? Edebiyat tarihe, tarih edebiyata nasıl notlar düşecek?
Düşebilecek mi? Geçmişe bakarak, geleceğe dair bir tahmin haritası çizebilir miyiz?
Ahmet Oktay’ın 2002 yılında Hece dergisinde Siyasal Roman Üzerine başlıklı yazısına bakıyorum.
Son cümlesi şöyle: “Yazar, her zaman tehlikeli düşler gören ve gösteren biri; her zaman iktidarın korkulu rüyası, heyulası olarak kalacak.”
Sibel Oral
SabitFikir'i nereden bulacaksınız?
Yeni yorum gönder