2 Ocak’ta aramızdan ayrıldı John Berger; ressam, yazar, sanat tarihçisi ve sanat eleştirmeni kimlikleriyle ufkumuzu genişleten isimlerdendi. SabitFikir de Şubat 2017 tarihli 72. sayısında John Berger’dan ilham alıyor ve Merih Akoğul’un dosya yazısıyla fotoğrafın edebiyatla kesiştiği noktaya doğru bir keşif gezisine çıkıyoruz.
“Berger’ın fotoğraf ve sanat üzerine yazdığı metinleri incelendiğinde iki önemli özellik hemen göze çarpar. Bunların ilki, Berger’in konularını karmaşık kuramların korkutuculuğundan uzak ve özgün bir biçimde ele alması, diğeri de söz diziminde yaptığı şiirsel dokunuşlarla, düşüncenin belleklerde daha güçlü bir biçimde yer edinmesini sağlamasıdır. Sözcüklerin uçtuğunun ama hissiyatın kaldığının farkındadır Berger. İşte bu özelliklerinden dolayı, bir kuramcıdan daha çok, sanat üzerine ufuk açıcı denemeler yazan ‘Sözcüklerin Efendisi’ bir edebiyatçı olarak Berger’ı ele almak daha doğrudur.”
SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi KararsızOkur infografiği de, her zamanki gibi kapak konusunu destekliyor. Murat Can Aşlak’ın hazırladığı ve Onur Atay’ın resimlediği KararsızOkur bu ay edebiyata bir fotoğraf makinesinin vizöründen bakıyor. Ece Karaağaç ise bu sayıda Söyleşi sayfalarına Misafir kitabıyla da tanıdığımız Kerem Yücel’i “misafir” ediyor.
Güncel meseleler ve güvenilir kitap eleştirileri için…
Güncel sayfalarında Aysu Önen hiç soğumayan kültür savaşlarına bakıyor. Sinema sayfalarında Abbas Bozkurt da, efsanevi manga serisi Ghost in the Shell’in beyazperde uyarlamasını yorumluyor. NesneKitap sayfalarında H. Burak Kuyaş yıldönümlerini kutlayan kitapların özel baskılarını incelerken, BaşkaDünyalar sayfalarında ise Yankı Enki korku türünün ustası Stephen King’in 25 yıl sonra yeniden raflara dönen kitabı Korku Ağı’nı değerlendiriyor.
Mert Tanaydın, Dünyadan sayfalarında Paul Auster’ın yeni romanını müjdeliyor, ÇizgiRoman sayfalarında da Levent Cantek, ana kahramanı bir fotoğrafçı olan Sıradan Zaferler’i değerlendiriyor.
SabitFikir’in bu sayısında ayrıca Gonçalo M. Tavares, Hamdi Koç, David Shields, Joy Williams, Ece Karaağaç, Andre Alexis, Alberto Manguel, Hakan Bıçakcı, Robert Seethaler ve S. D. Crockett’in eserlerini güvenilir eleştirmenler A. Ömer Türkeş, Burcu Bayer, Seval Şahin, Gökçe Gündüç, Melisa Kesmez, Ali Bulunmaz, Irmak Zileli, Seda Ateş, Sevengül Sönmez ve F. Cihan Akkartal yorumluyor.
Ceyhan Usanmaz, Değini sayfasında yeni yayımlanan iki “farklı” portre kitabını incelerken, KuşBakışı sayfaları da bu sayıda yazar, yönetmen, oyuncu ve doktor kimlikleriyle tanıdığımız Ercan Kesal’ı konuk ediyor.
SabitFikir'in kapak illüstrasyonu Onur Aşkın’a ait. Ancak çizimler bununla sınırlı değil; iç sayfalarda dikkatli gözler, çok sayıda yetenekli ve genç çizerle de karşılaşıyor.
Editörden
Ceyhan Usanmaz
"Yeni yılın hemen başında, 2 Ocak günü, John Berger’ın aramızdan ayrıldığı haberi tam da Türkçede yeni yayımlanan kitabı Hoşbeş’i okuduğumuz sırada geldi. Yani tam da tatlı tatlı hoşbeş ederken kendisiyle. “Berger’ın ağaçlar, taşlar, çiçekler, belli belirsiz ışıltılar ve biz okurlarla yaptığı bir hoşbeş”ti çünkü bu kitaptaki denemeleri...
Dolayısıyla Merih Akoğul’un SabitFikir’in bu sayısı için kaleme aldığı “Fotoğrafı Okumak” başlıklı dosya yazısını, hiç kuşkusuz, John Berger anısına bir armağan, bir selam olarak nitelendirebiliriz."
(Yazının tamamı için tıklayınız.)
Dosya yazısından
Merih Akoğlu
“Berger’ın fotoğraf ve sanat üzerine yazdığı metinleri incelendiğinde iki önemli özellik hemen göze çarpar. Bunların ilki, Berger’in konularını karmaşık kuramların korkutuculuğundan uzak ve özgün bir biçimde ele alması, diğeri de söz diziminde yaptığı şiirsel dokunuşlarla, düşüncenin belleklerde daha güçlü bir biçimde yer edinmesini sağlamasıdır. Sözcüklerin uçtuğunun ama hissiyatın kaldığının farkındadır Berger. İşte bu özelliklerinden dolayı, bir kuramcıdan daha çok, sanat üzerine ufuk açıcı denemeler yazan ‘Sözcüklerin Efendisi’ bir edebiyatçı olarak Berger’ı ele almak daha doğrudur.”
(...)
Kerem Yücel ile söyleşi
Ece Karaağaç
"Bir fotoğraf yazarak anlatılmaz. İyi bir fotoğraf her zaman kendini anlatabilir çünkü. Yazı kadar güçlü, hatta bazen yazıdan daha güçlü... Fotoğraf kendine has, başka hiçbir şeyde olmayan bir duyguya ve dokuya sahip. Yazı ile karşılaştırmak yerine birbirlerini desteklemek konusunda hareket ettiklerinde daha huzurlu oluyor. "
(...)
Yeni yorum gönder