"Yolculuk anlatı odaklıdır, dönüşte yolculuğun anlatıya açılması neredeyse bir zorunluluktur. Yolculuk başlamadan önce bile anlatının temeli atılır, bu temel, yolculuğun yapısını, dokusunu oluşturur. Anlatının kuşatamadığı yolculuk, çoğu kez içi boş, sıkıcı, anlamdan yoksun, bir yerden bir yere gidip gelmekle sınırlıdır." Münir Göle'nin bu cümleleri insanın gezdiği yerleri, yaptığı seyahatleri neden hevesle anlattığının ve bir başkasının da onun bu hikayelerini/anılarını neden ilgiyle dinlediğinin açıklaması gibi okunabilir. Bu noktadan hareketle kahramanlarını gezdiren, onları yolculuğa çıkartan yazarları da neden hevesle okuduğumuzun cevabına ulaşabiliriz gibi görünüyor. Tabii peşimize "turist mi, seyyah mı", "çok okuyan mı, çok gezen mi" soruları da düşebilir...
Sabitfikir.com'un matbu versiyonu olan SabitFikir dergisinin, Temmuz 2014 tarihli 41. sayısının dosya konusu, "Gezdiren Edebiyat." Müge Karahan, Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Yusuf Atılgan'a, Ahmet Haşim'den D. H. Lawrence'a, Jak Deleon'a seyahat-edebiyat ilişkisini ele alıyor.
"Gezmenin artık çok kolaylaşmış gibi görünmesine karşın aslında farklı bağlamlarda zorlaştığı günümüz koşullarında pek çoğumuz, hayal ettiğimiz gibi gezemediğimizden, sıklıkla yaptığımız gibi yine edebiyata, gezdiren edebiyata sığınıyoruz."
SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi halini alan Kararsız Okur infografiği de, her zamanki gibi, kapak konusunu destekliyor. Oylum Yılmaz'ın hazırladığı ve Sedat Girgin'in resimlediği Kararsız Okur, bu ay kendini serin sulara değil, edebiyatın gezginci sularına bırakıyor!
Ayşe Çavdar ise bu sayıda, EdebiyatDışı'na Özcan Yüksek'i konuk ediyor; 21 yıl boyunca Atlas dergisini yöneten Yüksek'le, gezgin ve turist arasındaki farkı konuşuyor.
Yine bu sayının dosya konusuyla bağlantılı olarak; Mert Tanaydın, "Yaz Tatilinde Uçak Bileti Olarak Kitap" başlıklı yazısıyla Dünyadan sayfalarında zaman yolculuğu meselesini açarken, Ceyhan Usanmaz da Karşılaştırmalı Eleştiri sayfalarında Murat Belge'nin ve Haldun Hürel'in "İstanbul gezi rehberleri"ni değerlendiriyor.
Güncel meseleler ve güvenilir kitap eleştirileri için…
Gençay Aytekin
Hasan Cömert, Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da Altın Palmiye kazanan Kış Uykusu filmini edebiyat çerçevesinden ele alırken; Hande Gürses de, geçtiğimiz ay içinde, 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahnelenen Proust, Pamuk, Bellek oyununu değerlendiriyor. Fisun Yalçınkaya'nın merceğinde de Proust var; Marcel Proust'un Kayıp Zamanın İzinde isimli eserinden uyarlanan çizgi romanı tanıtıyor Yalçınkaya.
SabitFikir'in bu sayısında ayrıca David Mitchell, Stefan Zweig, Borges, Mark Twain, Refik Halid Karay, Elçin Poyrazlar, Enis Batur, Emrah Serbes ve George Saunders'ın yeni yayımlanan eserlerini güvenilir eleştirmenler Nazan Maksudyan, Hayati Roman, Aysu Önen, Yankı Enki, Oylum Yılmaz, A. Ömer Türkeş, küçük İskender, Melisa Kesmez ve Burcu Bayer yorumluyor. Süreyyya Evren'in, Sasha Grey'den yola çıkarak kaleme aldığı denemeyi de okumak mümkün. Kelebek Etkisi'nde Elif Tanrıyar da "survivor" kitaplarına değiniyor. FikriSabit'in gündeminde ise cumhurbaşkanlığı seçimi vesilesiyle Sevgi Soysal'ın gazete yazıları var.
Karne sayfalarında bu ay Libris Lipum ile Bila Perva'nın notları, her zamanki gibi, bıraz kıt.
SabitFikir'in kapak illüstrasyonu da Sevil Şimşek'e ait. Ancak çizimler bununla sınırlı değil; iç sayfalarda dikkatli gözler, çok sayıda yetenekli ve genç çizerle de karşılaşıyor.
SabitFikir'i nereden bulacağız?
Berke Doğanoğlu
Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli'nin yaptığı SabitFikir'i tüm D&R'lardan satın alabilirsiniz; Idefix paketleriyle ise ücretsiz. SabitFikir'in içeriğini ve daha fazlasını www.sabitfikir.com adresinde bulmak mümkün.
Dosya yazısından
80’lerin çocukları hatırlar; o dönemde çok çeşitlilik göstermeyen, eğitici çocuk programlarından birinin adıdır Az Gittik Uz Gittik. Çizgi film gibi başlayan bu programın jeneriğinde Evliya Çelebi ve atı Küheylan görünürdü. Çelebi, gezip gördüğünü yazmak üzere masasının başına oturduğunda meraklı Küheylan yaklaşır ve burnuyla çarparak masanın üstündeki mürekkebi deviriverirdi; kağıtların üstüne dökülen ve durmaksızın akan mürekkep derya olup bizim seyyahı da önüne katardı. Çelebi, deryanın (mürekkebin) üstünde kuş olup havalanır ve ekran başındaki bizler de onun yazdıklarını değil gezdiklerini görürdük... Programın jeneriğini ilgiyle izlediğimi ancak program başladığında ve görüntüler ciddileştiğinde/gerçek olduğunda sıkıldığımı hatırlıyorum. Eğitici olduğundan ve hep örnek gösterilen diğer çocuklar sevdiği için tümüyle reddedemezdim ancak pek de kulak vermezdim. Oysa pek çok çocuğun, benim gibi çok çekingen/ürkek olanların dahi, hayalidir dünyayı gezmek. Ancak gezilip görülen yerin tarihi, kültürü, iklimi, özetle ne olduğu/neresi olduğu o yaşlarda benim ilgimi çekememiş; demek ki beni asıl heyecanlandıran yolculuğun, yola çıkmanın kendisi, yani macera beklentisiymiş...
...
Özcan Yüksek ile söyleşi
Turist ve gezgin arasında nasıl bir fark var? Dünyanın onlar için ne ifade ettiğini bir yana bırakırsak; bu ikisi dünyaya ne ifade ediyorlar?
Aslında dünyanın geldiği noktada, artık turizmin gitmediği bir yer neredeyse yok. Var ama, istediğin yeri de bir turizm örgütlenmesi haline getirip gidebilirsin. Fakat, turistin karşıtı olarak gezgin de, nesli tükenen canlılar ya da yok olan kültürler gibi kaybolan bir tür. Bugün insanlar Orta Çağ’daki avare gezgin kadar özgür değiller. Alıp başlarını bir yere gidemezler. Sadece izin günlerinde, zamanını kendilerinin belirleyemedikleri yolculuklar yapabilirler. Bu yüzden de gezmek örgütlü bir işe dönüşür. Belki Everest’in K2 zirvesine dahi çıkılabilir. Bir miktar zorlanılabilir, ama bu türlü bir yolculuk organize edilip pazarlanabilir. Yeter ki gereken bütçe aktarılabilsin. Çünkü insanlar nerede kalacaklarını, ne yiyeceklerini önceden planlamak istiyorlar. Yazı yazmak üzere bir yere gittiğimde, gezinin yüzde 75’ini planlamadan bırakırım ki orada yaşayanlarla temasa geçtiğimde tesadüflerle, gezinin kendi akışıyla keşifler yapabileyim. Önceden planladığımda macerası da yok oluyor. Kuşlar, ayılar, kurtlar tükeniyor vs derken aslında konfor kültürü ve turizm, gezi kültürünü de yok ediyor.
...
Yeni yorum gönder