Geçtiğimiz sonbaharda, 65 yaşındaki Salman Rushdie, 1988 yılında yazdığı ve başına bir sürü iş açan Şeytan Ayetleri romanınının ardından olan biteni anlattığı çok satar anı kitabı Joseph Anton'u yayımladı. Bu kitapta, 1981 yılında yayımladığı ve ona bir romancı olduğunu hissettirdiğini söylediği, Booker ödüllü Geceyarısı Çocukları romanının beyazperdeye uyarlandığı dönemi de anlatan yazar, Ayetullah Humeyni tarafından ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra Joseph Anton adıyla yaşamaya başladığı dönemin zorluğuna da değiniyor.
Anı kitabında kendinden bir romanın kahramanıymış gibi bahseden Rushdie, anlatıyı, kendisini koruyan biri gibi betimliyor. Rushdie, Geceyarısı Çocukları romanının yazım aşamasını ise şöyle anlatıyor: "20'li yaşlarımda Londra'da yaşayan ve reklam sektöründe çalışan, yazdığı kurmaca yazıları ise çöp olarak gören biriydim. 1975 yılında çıkardığım ilk kitabım Grimus kısa sürede unutuldu. Daha sonra çocuklukla ilgili bir roman yazmayı düşündüm. Ben, Hindistan'ın bağımsızlığına kavuştuğu tarihten sekiz hafta sonra doğmuştum. Kahramanın Saleem Sinai ise bağımsızlığın ilan edildiği anda doğuyor."
Bu romandan sonra Salman Rushdie edebiyat çevrelerinden kabul görüyor ve en önemlisi, kendini bir yazar olarak kabul etmeye başlıyor. Geceyarısı Çocukları'nın hikayesi ise burada bitmiyor ve yazar, yönetmen Deepa Mehta ile birlikte hem senaryoyu yazıyor, hem de filmin çekilmesi için büyük destek veriyor. Mehta'nın romana çok büyük önem ve anlam atfettiğini söyleyen Rushdie, tek değişikliğin filmin sonunda yapıldığını, çok daha karamsar biten romanın aksine, 140 dakika süren filmin daha "umut dolu" bittiğini belirtiyor. Bunun böyle olmasını tercih ettiğini söyleyen Rushdie, filmin bir sona değil, bir başlangıca açılmasının da onu memnun ettiğinin altını çiziyor.
DDD
Yeni yorum gönder