TEDA projesi (Türk Kültür, Sanat ve Edebiyatı ile ilgili Eserlerin Türkçe Dışındaki Dillerde Yayımlanmasına Destek Projesi) AKP hükümetinin kültür alanında yaptığı belki de en önemli proje. İngilizce dışındaki tüm dünya dilleri, kendi dillerinde yayımlanan edebiyat eserlerini başka ülkelerde yayımlatmak için büyük uğraş veriyor. Bu uğurda AKP döneminde çıkarılan bir yasa ile TEDA yani Türk Edebiyatını çeviri fonları ile destekleyerek yurt dışında yayımlama ve tanıtma projesi yürürlüğe kondu.
Geçen yıla kadar da bu proje, aksaklıklarına rağmen bir şekilde yürüdü. Kimi şaibeli olsa da verilen desteklerle yüzlerce kitap yurtdışında çeşitli dillerde yayımlanırken TEDA’dan destek aldı.
TEDA, geçen yıl kuruldan en çok destek alan yazarları açıkladı. Listede, günümüz yazarları arasında ilk isim haliyle Orhan Pamuk’tu. Onun ardından ise 17 kitabına destek verilen Perihan Mağden geliyordu. Pamuk gibi Mağden’in yazdığı tüm romanlar yurtdışında epey prestijli yayıncılar tarafından yayımlanıyordu ve Haberci Çocuk Cinayetleri, Refakatçi, İki Genç Kızın Romanı ve Biz kimden kaçıyorduk, Anne? ardı ardına destek aldı.
Ama ne olduysa Perihan Mağden, Ali ile Ramazan’ı yayımlatınca dengeler değişti! Orhan Pamuk’u Almanya’da keşfederek Avrupa’ya tanıtan ve Almanya’nın halen en prestijli yayınevi sayılan Suhrkamp, Mağden’in tüm eserlerini yayımlıyor. TEDA projesi başlarken Avrupa’nın en prestijli yayınevleri ile görüşmeler yapan bakanlık yetkilileri tarafından proje kapsamında yayımlayacakları kitaplara destek vereceği belirtilen yayınevlerinden biri aynı zamanda Suhrkamp.
Yayınevi, daha once yayımladığı Mağden kitapları Iki Genç Kızın Romanı ve Biz Kimden Kaçıyorduk, Anne? için TEDA’nın söz verdiği desteği de aldığı için kendinden emin bir şekilde ve Alman disiplinine uygun tam ve zamanında yeni kitap Ali ile Ramazan için de TEDA’ya başvurdu. Fakat iki satırlık bir mektupla başvurunun reddedildiği bildirildi Suhrkamp’a! Almanlar mantık ile iş yaptıkları için bir mektup yazarak TEDA’dan bunun nedenini öğrenmek istediler. Öyle ya kriterler belliydi; Türk edebiyatının tanınmış ve seçkin isimlerinden birinin kitabını yayımlamak ve ülkesinde tanınan bir yayınevi olmak! Suhrkamp dünyanın en prestijli on yayınevinden biri. Mağden de Türk edebiyatının seçkin bir ismi. O zaman sorun nerede diye soruyorlardı?
Sorun aslında derin bir muhafazakarlık duvarındaydı! TEDA kuruluna defalarca yazıp doyurucu bir cevap alamayan Suhrkamp gibi ben de sözlü ve yazılı isteklerime mantıklı bir yanıt alamadım. Ama TEDA’nın nasıl çalıştığını çok iyi bilen bir isim “neden şaşırıyrsunuz ki? Ali ile Ramazan’ın, konusu nedeni ile destek alamadığı çok açık” deyince şüphelerimiz de doğrulandı.
Evet, TEDA eşcinsel içerik sebebi ile Perihan Mağden’in yazdığı Ali ile Ramazan’ı cezalandırıyordu. Ama Alman mantığı bunu böyle algılamadı. Bunu açık olarak bir sansür olarak gördüklerini belirtip, Bakanlık tarafından TEDA aracılığıyla, yazarlar üzerinde ceza ve ödül yöntemiyle bir baskı kurulmak istendiğine kanaat getirdiler. Ali ile Ramazan önümüzdeki günlerde Almanya’da TEDA desteği olmadan yayımlanacak ama bu desteğin neden alınmadığı da tüm Alman basınında dillendirilerek...
Böylece belki de iyi niyetle başlamış bir projenin de ölümü başlayacak; sansür ve baskı amacıyla kullanılmak istenen projeler burada olmasa da Avrupa’nın kapısından döner çünkü hâlâ...
Ha bu arada; TEDA belki de ölmeye başlamış bile. Çünkü Ali ile Ramazan’ın ABD’deki yayıncısı 27 Ağustos’tan beri tek başvuru mercii olan TEDA internet sitesine ulaşamıyor! Sitenin isim haklarını yenilemeyi unutan kurul, başvuruları da alamıyor! Hoş başvursalar ne olacak? Acaba şimdiden ABD’li yayıncıya da “boşa kürek çekmeyin, aile yapısına ters romanlara bu kuruldan destek yok!” desem mi? (Barbaros Altuğ - Taraf)
Yaziklar olsun TEDA'ya ve boyle zihniyete. Escinsellik karsitligi, maalesef bu zihniyet yuzunden daha da vahim hale gelecektir ulkemizde.
Yeni yorum gönder