Jean-Claude Carrière’in birlikte hazırladıkları “Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın” kitabında yazar Umberto Eco bir okur olarak ilginç itiraflarda bulunuyor:
"Dünyadaki kitap sayısı onları okumak için sahip olduğumuz saatlerden fazla. Lâkin okumadığımız, okuyacak zaman bulamadığımız kitaplar da bizi derinden etkiliyor. Kim Finnegans Wake’i gerçekten, baştan sona okumuştur? Kim İncil’i Tekvin’den Vahiy’e kadar hakkıyla okumuştur?
Ama yine de okumadıklarım üzerine oldukça açık fikirlerim var. “Savaş ve Barış”ı 40 yaşımda okuduğumu itiraf etmeliyim. Fakat ana hatlarını daha önceden biliyordum. “Mahabharata”yı hiç okumadım ama üç ayrı dildeki baskısını aldım. Kim Kama Sutra’yı gerçekten okumuştur? Fakat herkes hakkında konuşur, bazıları uygular da. Açık ki dünya okumadığımız ama gayet iyi bildiğimiz kitaplarla dolu.
Nihayet bir gün o kitapları elimize aldığımızda farkederiz ki onlara oldukça aşinayızdır. Nasıl oluyor bu? İlkin ezoterik açıklamasını –kitaptan size bir şekilde ulaşan şu dalgalar- dillendirebiliriz ki ben bu açıklamaya katılmıyorum. İkinci açıklama, kitabı hiç açmamış olduğunuzun çok da doğru olmadığı olabilir. Seneler içinde kitabı bir yerden bir yere taşımış arada da şöyle bir bakmış ama hatırlamıyor olabilirsiniz. Üçüncü ihtimal ise söz konusu kitaba atıfta bulunan pek çok kitap sayesinde artık ona aşina olmuşsunuzdur.
İnsanlar bana şu ya da bu kitabı okuyup okumadığımı sorduklarında verdiğim korunaklı bir cevap var: “Biliyorsun ben okur değil, yazarım.” Bu onların sesini kesiyor. Fakat bu soruların bazısı çok sık karşıma çıkıyor: “Thackeray'in ‘Gurur Dünyası’ romanını okumuş muydunuz?” En sonunda pes ettim ve okumayı denedim, tam üç kere. Korkunç derecede sıkıcı buldum."
Yeni yorum gönder