Bizi etkileyen kitaplar zaman içinde evrilirler içimizde; kararlarımıza, estetik ve kültürel zevklerimize, beğenilerimize sızarlar ve etkilerini gösterirler. Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'nden ilham alınarak yaptığı Masumiyet Müzesi binası, 'kitaptan doğan bina' için en güzel örnek aslında. Gelin bunun diğer örneklerine beraber bakalım...
Orhan Pamuk'un romanı Masumiyet Müzesi'nde Kemal ile Füsun'un aşkları anlatılır. Kısa bir ilişki ve sonrasında gelen uzun süreli bir takıntıyla, Kemal, Füsun'un dokunduğu veya en ufak bir önem atfettiği her şeyi toplamaya başlar ve terkedilir. Kemal, Füsun'un ailesinin oturduğu evi satın alır ve içini, topladığı eşyalarla doldurmaya başlar, yavaş yavaş, bir müzeye dönüşene dek. İşte Orhan Pamuk'un Çukurcuma'da açtığı Masumiyet Müzesi, her katında ayrı büyülendiğiniz bu müzedir. Füsun'un içtiği 4,213 sigara izmaritinin yer aldığı duvar, tane tane düşünülmüş ayrıntılar ve en üst katta yer alan Pamuk'un el yazmaları. Kitabı okumuş olanların müzeye kitaplarının son sayfalarından birinde yer alan biletle girebilmeleri de güzel bir ayrıntı.
Mimar Ricardo Bofill'in 1968 yılında Barselona'da inşa ettiği bina, Franz Kafka'nın Şato'suna bir gönderme. Tüm o kafa karıştıran geçitler ve kübik çıkıntılar, sanıyoruz ki vermek istediği duyguyu çok iyi verebiliyor.
Italo Calvino'nun Marco Polo tarafından keşfedilen görünmez şehirleriyle ilgili yazdığı öykülerden oluşan kitabı Görünmez Kentler'den ilham alınarak yapılan bir butik otel: Hotel Tres Sants. Menorca adasında yer alan otel, mimar Fernando Pons Vidal ve İtalyan tasarımcı Chiara Fabiani'nin yaratıcılıklarının ürünü. Sekiz odalı bu otelin her odası farklı bir kenti temsil ediyor.
Mimar Steven Holl'un Martha's Vineyard'da yer alan evi, Moby Dick'in aklımızda yer eden bölümlerinin birinden bir alıntı adeta. Herman Melville'in, adada ilginç bir yapı oluşturan bir kabileyi anlattığı bölümde, karaya oturmuş bir balinanın iskeletinin bulunmasının ardından bu iskeletten bir ev oluşturuluyor. Bu bölümden yola çıkarak yapılan evde yer alan parçalar da bir iskeletin parçalarını andırıyor.
J.R.R. Tolkien'in Hobbit'inden esinlenerek yapılan, dünyanın ilk Hobbit Motel'i! Yeni Zelanda'da yer alan bu moteli daha fazla açıklamaya gerek var mı acaba?
Orta Çağ'da bile kitaplardan ilham alınarak bina inşa edilebileceğine dair bir kanıt: Lichtenstein Kalesi. Wilhelm Hauff'un 1840'larda oldukça popüler olan romanı Lichtenstein'dan çok etkilenen Urach Dükü Wilhelm, bu romantizm ve vatanseverlikle dolu romandan yola çıkarak, yaptırdığı kaleye de romanın adını vermiş.
Hollanda'nın Lelystad kentinde yer alan bu minimalist ev, Lewis Carroll'ın Alice Harikalar Ülkesinde kitabından ilham alarak tasarlanmış. Her ne kadar ilk bekleyeceğiniz renkli ve kaotik ortamdan oldukça farklı olsa da, evin mimarları bunun daha ussal bir algılayış olduğunda hemfikirler. Konseptlerini 'mekansal bir deneyim yaratmak' üzerine kurduklarını ve çeşitli tavşan yuvalarının ardında yeni dünyalar keşfetmenin mümkünlüğünü vurgulamak istediklerini söyleyen mimarlar, yaramayı amaçladıkları etkiyi yaratıyorlar bizce de.
Henry David Thoreau'nun Doğal Yaşam ve Başkaldırı kitabında sözü edilen basit hayat ve kişinin kendine duyduğu güven ve inançtan yola çıkarak 'dışarıda yaşamaya davet'i kabul eden tasarımcı Nils Holger Moormann'ın yarattığı ev karşınızda.
Yazarların adına açılan müzeler genellikle gezmeyi pek aklımızdan geçirmediğimiz, biraz sıkıcı binalara sahip yerlerdir. Knut Hamsun Müzesi bu müzelerden değil. Steven Holl'ün tasarladığı bina, Knut Hamsun'un Norveç'ini anlatır nitelikte. Romanlarında, Norveç'in değişimini ve yeniden oluşumunu anlatan yazara dair her şeyi bulabileceğiniz bu müze, etrafındaki doğa güzelliklerle kaynaşmış bir bina.
Yeni yorum gönder