Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

William Shakespeare'in bir oğlu daha mı vardı?



Toplam oy: 719

Shakespeare’s Bastard: The Life of Sir William Davenant adlı biyografi kitabının yazarı Simon Andrew Stirling’e göre Shakespeare’in saray şairi olmak üzere yetiştirilen gayrı meşru bir oğlu vardı. Stirling’e göre Sir William Davenant, William Shakespeare ve Shakespeare’in metresi Jane Davenant’ın oğluydu. Öte yandan Shakespeare Anne Hathaway ile evliydi ve çiftin Susanna, Hamnet ve Judith adında üç çocuğu bulunuyordu. Fakat dedikodulara bakılırsa, bu pek mutlu bir evlilik değildi ve Shakespeare’in Jane Davenant için sık sık eşini yalnız bıraktığı kulaktan kulağa yayılıyordu. Stirling’in yazdıklarına bakılırsa, Shakespeare’ın bu ilişkiden bir oğlu bulunduğu ise bilinmiyor, onun Davenant’ın yalnızca vaftiz babası olduğu sanılıyordu.

 

 Sir William Davenant

 

 

Stirling, resimlerinde baba ve oğulun, her ikisinin de sol kaşının düşük olduğuna dikkat çekiyor, Shakespeare’in ünlü 126. sonesini de Davenant için yazdığını iddia ediyor. Shakespeare’in eşcinsel sevgilisi için yazdığı yönünde de dedikodular bulunan sone şöyle: 

 

“Hey oğul, güzel oğul, avucunda kıskıvrak:

Vaktin dönek aynası, bir de saatli orak.

Sen ay gibi büyürken, serpilip gelişirken

Hepten çokmuş görünür kim varsa seni seven.”

 

“Görünen o ki bu şiir doğumuyla annesinin dolunaya benzeyen karnının küçülmesini sağlayan minik bir çocuğa yazılmış,” diyor Stirling. Daily Mail’e göreyse Shakespeare’in gizli bir oğlu olduğu söylentisi bir süredir dillerde. Bu iddia romancı Samuel Butler tarafından da tekrarlanmıştı ve Butler şunları söylemişti: “Davenant’ın da Shakespeare ile aynı ruhla yazdığı görülüyor ki bu da onlara baba-oğul denmesi için yeterli.”

 

The Wits ve The Playhouse to Be Let adlı oyunlarıyla tanınan Davenant 1668’de yaşamını yitirmişti.

 

 

 


 

 

EK

 

* Kaynak: Los Angeles Times

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.