“Şiir okumanın iyileştirici etkisi var mıdır? Şiir, bizi zihinsel acılarımızdan kurtarabilir, ruhu besler ya da bilgelik sağlar mı?” sorularıyla başlıyoruz yazar Stephen Akey’in Şifalı Wordsworth isimli makalesine. Akey, cevabını da peşinen giriş cümlesinde veriyor: “Evet, şiir bunların hepsini yapabilir.”
Akey’in Open Letters Monthly sitesinde yayımlanan makalesinde üzerinde durduğu asıl konu okuyucunun şiirle ilgili deneyiminin nasıl olduğu. Akademik ve teknik terimlere sapmadan, sıradan bir okuyucunun şiirde aradığı güzellik ve gerçeklik kavramları. Bu kavramları irdelemek için Akey, Romantik dönemin en önemli iki şairinden biri olan Wordsworth’ü seçmiş.
İlk olarak Akey, Wordsworth’ün esprisiz ve sert tavrını yıkacak sıfatları sıralamakla işe koyuluyor. “İsyankar, devrimci, psikolojik temsilde ve şiirsel yazımda bir yenilikçi” Aynı zamanda yazar, ahlakçı ve olumsuz koşullarda her zaman inancını koruyan bir şair olarak da Wordsworth’ün ciddiye alınmasının gerekliliğini savunuyor. Bu çerçevede Akey, şairin tanıdık şiirlerini değil kişisel beğenisi olan 1802 yılında yazılmış Azim ve Bağımsızlık (Sülük Toplayıcısı) şiirini makalenin merkezine yerleştirmiş.
Akey, şiirin aslında Wordsworth’ün kendi bilincinin bir draması olduğuyla alakası olduğunu savunuyor. Şiirin görevlerinden birinin baskı ve adaletsizliğe tanıklık etme olduğunu söyleyen yazar, Wordsworth’ün şiirde bu görevi duygusal bir biçimde yaptığı görüşünde. Ayrıca şiirde sülük toplayıcısı yaşlı adamın hak edilmiş ölümsüzlüğünü Wordsworth’e borçu olduğunu düşünüyor. “Bu ölümsüzlük de bizim adaletsizlik karşısındaki haysiyet duygumuzla güçlenir. Bu da Wordsworth’ün dolayısıyla bizim bilincimizin dramatize edilmesidir” diyor.
İngiliz filozof J. S. Mill’i örnek gösteren yazar, Wordsworth’ün terapi edici özelliklerine yoğunlaşmaya başlıyor. Wordsworth’ün şiirinin Mill’i, otobiyografisinde anlattığı gibi, psikolojik sorunlardan nasıl kurtardığından bahsediyor ve aynayı kendisine çeviriyor. Akey, Wordsworth’ün bu iyileştirici etkisinin anlayışta yattığını düşünüyor. Tıpkı Mill gibi yazar da Wordsworth’ün şiirinde kendi hayatını bulmuş. Buradan yola çıkarak şiirin kendisi için yarattığı olgunlaşma sürecine geçiş yapıyor. Kendisinden hariç başkalarının da varolduğu düşüncesininin Wordsworth ile geldiğine değiniyor.
“Wordsworth kendisinden bahsederken aslında bizden bahsediyor” diyor Akey. Şiirde de karakter özelliklerinin Wordsworth’ün kişiliğiyle uyuştuğunu öne sürüyor. Ek olarak Wordsworth’ün korku ve depresyonu kabul ettiğinden bahsediyor. “Şair olarak Wordsworth’le edebi bir karakter olan Wordsworth arasında farklar var” diyor Akey. Şair olan Wordsworth’ün bilgiç bir yapıda olduğu örneğini veriyor.
Edebi eserlerin farklı bakış açılarından, farklı yorumlamaları arasından yazar, ruhani ve ahlaki olanı yaşamamıza yardım eden Wordsworth yorumlamalarını tercih ediyor. Wordworth’te duygusal teslimiyeti ikna eden bir şeyler olduğunu belirtiyor.
Genel anlamda “Azim ve Bağımsızlık şiiri estetik bir haz” diyor Akey. Sülük toplayıcısının tıpkı şair gibi konuştuğunu, şiirdeki öteli kavramına vurgu yapıldığını anlatıyor. Son olarak Akey, Wordsworh’ün şiirlerinde kişileştirmelerinin hayal gücünden geldiğini söylüyor ve bunun da rahatsız edici bir bilgelik olduğunun altını çiziyor.
Yeni yorum gönder